İbrahim ŞAHİN

Fe Eyne Tezhebûn? - 4

İbrahim ŞAHİN

12-) GENÇLİK VE BÜYÜKLERE SAYGI

İbn Mesud (r.a.)’dan rivayetle: “Gençlerinizin en hayırlısı, ihtiyarlar gibi ölümü düşünen, gençlik hevesatına mağlup olmayıp, gaflette boğulmayandır. 
İhtiyarlarınızın en kötüsü ise gaflet ve nefsin isteklerine uymada gençlere benzemek isteyen, nefsin isteklerine uyandır.'
(Hadis-i şerif))

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”                                 (Hadis-i Şerif)

Genç olmak; Kanın deli dolu aktığı, nefsin arzularının tavan yaptığı zamanların kasırgasında savrulacak zamana ulaşmak ve Allahtan ittika ederek vahyin kılavuzluğuna talip olmak. Ne büyük bir nimet değil mi İbrahim.

Gençliğini bir düşünsene ey İbrahim!

Aklın yettiği zamanlardan 30’lu yıllara doğru uzanan mâzini bir gözden geçirsene şöyle…

Hayat vesilelerin olan Anne ve babana karşı davranışın nasıldı Ey İbrahim?

Büyüklerine karşı saygısız, ukala tavırların oldu mu zaman zaman,
Şehvet peşinde koşmak, içki, kumar, zina vb. şeyler genç olmanın gerekleri olarak benimsetilmeye çalışıldı mı ve marifetmiş gibi geldi mi sana da,
Ya namazla niyazla aran nasıldı ey İbrahim! 

Sen de kandın mı ins ve cinn vesvesecilerin “Hele yaşın genç, gençliğini yaşa, ihtiyarlayınca çok kılarsın, ne o hacı baba gibi öyle, kendine güvenin yok mu yoksa” gibi şeytani ivgalarına?

“Eyvâh! Keşke bu günkü aklım ve şuurum olsaydı başımda” mı diyorsun?

Yoksa “Elhamdülillah, Ölüm hep akılımdaydı ve ne zaman öleceğimi bilmiyordum.

Zaman zaman kusurlarım olduysa da tevbe ederek nefsimin dürtülerinden Rabbime sığındım, çünkü yaptıklarımın zerre miktarı da olsa bedelleriyle karşılaşacağım bir günün olduğunu biliyordum” mu diyorsun?

Eğer ikincisiyse ne mutlu sana,

Ya diğeriyse Ey İbrahim?!... 

Gençler aşk meşk peşinde, ihtiyarlar kaygısız
Büyüklerde sevgi yok, küçüklerse saygısız
Sözler hikmetten mahrum fiillerse faydasız
Dönülmez olmadan yol, bir atakda bulunun
Ve sorun kendinize “Fe Eyne Tezhebûn?!...”
Büyüğe saygı ölmüş, küçüklere sevgi yok
Meyve iğreti dalda, köke destek veren yok
Sığınaktır maslahat mücahitten eser yok
Bu yoklarla iç içe yok mu azaptan korkun
İyi düşün Müslüman “Fe Eyne Tezhebûn?!...”


13-) MÜSLÜMANIN HAKKINI GÖZETMEK

“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın.”  (Nisâ:36)

“Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır: Karşılaştığın zaman selâm ver, seni dâvet ederse git, senden nasihat isterse nasihat et, aksırınca Allah’a hamd ederse yerhamukellah de, hastalandığında onu ziyaret et, öldüğü zaman cenazesinin ardından git.” (Hadis-i Şerif)
 
“Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse cennete giremez” buyurdu.    (Hadis-i Şerif)

«Kim din kardeşinin ırzını/namusunu (ve şerefini) onun gıyabında müdafaa ederse, Allah kıyamet günü onu cehennem ateşinden uzaklaştırır.» buyrulmuştur.    (Hadis-i Şerif)

“O halde yetime haksızlık yapma ve yüzünü ekşitme, yardım isteyeni de hangi çeşit olursa olsun boş çevirme…” (Duha: 9-10)

“Allah'ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever.” (Âl-i İmran:159) 

Ey İbrahim! 

Biliyor musun; Müslüman olmak öyle büyük bir nimettir ki, öncelikle Allah katında muteber bir varlık sonra da insanlar arsında emin, güvenilir oluyorsun. Özellikle de Müslümanlar arsında malın, canın, namusun, itibarın, şahsiyetin her şeyin emniyet altında oluyor. Varlığında da yokluğunda da hakkın gözetiliyor itibarın korunuyor. 

Farkında mısın bunların ey İbrahim?

Yani; İnsanlar ve Müslümanlar arsında şerrinden sakınılan mı yoksa emin sayılan insanlardan mısın?

Allah’ın selamını esirgediğin oluyor mu onlardan yoksa zaman zaman?

Kendini bir yoklar mısın ey İbrahim; Onlara karşı ilgi, merhamet ve muhabbet duyguların ne âlemde?

Hastalandığında ziyaret etmek,
Davet ederse icabet,
Gerektiğinde nasihat tutmak,
Düştüğünde elinden tutmak,

Emri Hak vâki olanların cenazesin de bulunmak gibi sorumluluklarının farkında mısın, yoksa kıytırık bir mazeretle kaytarıyor musun bunlardan?

Eğer öyleyse ey İbrahim; 
Nemelazımcı bir ruh haliyle ben merkezli bir hayat yaşıyorsun demek değil midir bu tutum?

Müslüman Müslümanın hakkını gözetmiyor
İnsanlar toplanıyor İslam’dan söz etmiyor
İman kaybetmiş özü kalpleri köz etmiyor
Düşün bir, bu halinle cennete midir yolun
Değilse ey Müslüman “Fe Eyne Tezhebûn?!...”

14-) TAKVA SAHİBİ OLMAK

“… Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah onu bilir. (Artık ahiret hazırlığı için) Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden ittika edin ve (sizi cehenneme sokacak davranışlardan) sakının.” (Bakara:197)

“Yüzlerinizi doğu ya da batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanan; malını sevdiği halde akrabasına, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, dilenenlere, hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren; namazı dosdoğru kılıp zekâtı ödeyen; antlaşma yaptığında sözünde duran; sıkıntı, darlık, hastalık ve şiddetli savaş zamanlarında sabredenlerin yaptığıdır. Kulluklarında samimi ve dürüst olanlar işte bunlardır; gerçek takvâ sahipleri de yine bunlardır.”    (Bakara:177)

İyilik nedir bilir misin Ey İbrahim?!

Yüzünü doğuya ya da batıya çevirmek değil,
Sadece güler yüz göstermek, güzel şeyler söyleyerek gönülleri hoş etmek, insanlık için yararlı şeyler yapmak da değildir tek başına iyilik.

Gerçek iyilik nedir bilir misin İbrahim? 

Zerreden kurreye her şeyin sahibi olan yüce kudreti unutmamak, 
Ondan müstağni bir hayatla oyalanmamak, yani Allah’tan ittika, 
O’nun rızasına giden yolda samimi bir yolcu olmaktır iyilik.
Gideceğin yere inanmaktır bir de; 

Meleklere, seni yolculuk ile ilgili olarak uyaran elçilere, verdikleri yolculuk kılavuzuna, o kılavuz ile ulaşacağın menzilde itibar göreceğine inanmaktır.
Malı sevdiğin halde ihtiyaç sahiplerine; akrabana, yetime, yoksula, yolda kalan gariplere vs. gerçek ihtiyaç sahiplerine verebilmektir.

İyilik nedir bilir misin ey İbrahim?
Mülkün sahibinden gafil olmaman, namazı gereğince kılman, 
İhtiyaç sahibi kulların malındaki hakkı olan zekatı vermekten kaçınmaman,
Anlaşma ve ahitleşmelerinde sözünde durman, 
Sıkıntı, darlık, hastalık ve benzeri zor zamanlarda her şeye rağmen sabrederek rabbine sığınmandır gerçek iyilik ve dâhi takva...

Ey İbrahim söyle bana, iyilerden misin?


Takvayla ilişki yok ruhtan mahrum ibadet
İnsanlık kaos yaşar görünmüyor saadet
Utanılacak şeyler ahlak ile fazilet
Bu çürümüş bünyeyle söyle huzurlu musun
Değilse ey Müslüman “Fe Eyne Tezhebûn?!...”

 

Yazarın Diğer Yazıları