Vedat ÖNAL

'Tarihi Yaşatmak, Şehri Yaşatmak' Bilgi Şöleni'nin ardından

Vedat ÖNAL

Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi olarak geçtiğimiz hafta önemli bir programa imza attık. Şube Sekreteri olarak bu önemli organizasyonda bizlere destek veren Büyükşehir Belediyemize ve Türkiye Yazarlar Birliği Genel Merkezi ve İstanbul Şubemize teşekkür ediyoruz. 

Öncelikle niçin sempozyum değil de “Bilgi Şöleni” isminin verildiği ile başlamak istiyorum. Çok kıymetli Şeref Başkanımız Mehmet Doğan’ın özellikle dil ile ilgili konulardaki hassasiyeti herkesin malumudur. Zaten Bilgi Şöleni’nin açılış dersinde bahsettiği hususlar gerçekten adeta bir manifesto niteliğindeydi. Bu yüzden bizim Türkçemizle çok da ilgisi olmayan sempozyum kelimesi yerine Türkiye Yazarlar Birliği bu tür organizasyonlarına uzun süredir “Bilgi Şöleni” ismini veriyor. Bunun çok önemli ve değerli olduğunu düşünüyorum. Sempozyum kelimesini kullanmamızı gerektirecek hiçbir durum söz konusu değil. 

Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi Kurucu Üyesi Prof. Dr. Şahin Güven’de Kayseri için ve diğer tarihi şehirlerimiz için önemli mesajlar verdi.

'TARİHİ YERLER AMACINA UYGUN KULLANILMALI'

Prof. Dr. Şahin Güven hocamız bu tür programların, bu tür çalışmaların bir ayağının da ünivesiteler olması gerektiğine vurgu yaparak, illerde kültür ve turizm’in birbirinden ayrı düşünülmesi gerektiğini ifade etti. Kayseri’de tarihi mimarinin Kayseri Evleri, Osmanlı Sokağı ve tarihi camiler nezdinde çok güzel restore edilip işlerlik kazandığını ifade eden Prof. Dr. Şahin Güven, özellikle Osmanlı Sokağı için amacı dışında kullananlara fırsat verilmemesi gerektiğini ifade etti. Ve bu konunun restore etmek, düzenleme yapmak kadar önemli olduğuna vurgu yaptı.

YÜZYILLARDIR BU TOPRAKLARIN OLAN “ŞEHİR” KELİMESİ YERİNE “KENT” KELİMESİNİ KOYDULAR

“Tarihi Yaşatmak, Şehri Yaşatmak” Bilgi Şöleni gerçekten şehirlerin tarihi ile ilgili çok önemli konuların görüşüldüğü gerçek anlamda bir bilgi şölenine ev sahipliği yaptı. Daha önce düzenlenen diğer şehirlerde olduğu gibi Kayseri’de de aynısı oldu. Katılımcılar ve izleyiciler bilgiye doydu. Birçok üniversiteden onlarca akademisyen ve araştırmacı tarih ve şehirle ilgili tebliğler sundular. 

Şeref Başkanımızın bu tebliğlerden önce bilgi şöleninin açılışında yaptığı ders, açılış dersi olması bakımından önemliydi. Bu derste çok önemli mesajlar verdi ama bu mesajlar içinde şehir ve kent kelimelerini mukayese ettiği ve kent kelimesinin nasıl suni bir şekilde güya Türkçe denilerek Türkçemize sokulduğunun kısa hikayesini anlattı. 

Oysa bu kelimenin aslında Türkçe olmadığını ve dilimizle bir alakasının bulunmadığını, aksine Sogd’ca bir kelime olup sonradan suni bir şekilde yaygınlaştırıldığının altını çizdi. Tabii bu yaygınlaştırmada etkili olan şeyler üzerinde de durdu. Şehir kelimesinin İslam medeniyetini çağrıştırması ve bir medeniyet dilinin içinde yer alması sebebiyle bilerek kent kelimesinin şehir kelimesi yerine ikame edilmeye çalışıldığını vurguladı. Ayrıca kent kelimesinin şehir değil aslında köy kelimesi anlamına geldiğini ve kökenine gidildiğinde asıl anlamının köylü anlamı taşıdığını bu yüzden de aslında çok dar kapsama sahip bir kelime olmasına rağmen zamanla anlamının Türk Dil Kurumu sözlüklerinde sürekli değiştirilerek şehir yerine kullanılır hale getirildiğinin altını çizdi. 

Bu açıklamalar gerçekten benim açımdan oldukça anlamlıydı çünkü kent kelimesi şehir kelimesi kadar içten ve sıcak bir kelime değil. Daha suni ve yapmacık olduğunu söyleyebilirim. Bunu hissediyorsunuz fakat ifade edemiyordunuz bu anlamda Mehmet Doğan hocama gönülden teşekkür ediyorum. Mehmet Doğan üstadımızın bu açıklamaları belirttiğim benim için çok önemliydi. Aynı zamanda şehirlerin tarihinde son yarım asırda nelerin kaybedildiğini birçok tarihi eserin bu süreçte bazen bilinçli bazen de bilinçsiz idareciler eliyle yok edildiğini vurguladı. Yine; “tarihsiz şehirlerin talihsiz şehirler” olduğunu belirttiği sözleri de hiç unutulmayacak cümlelerden birisiydi. Aynı şekilde şu sözlerde hiç unutulmazdı; “Fakat ne yazık ki, bilhassa yakın dönem, Osmanlı medeniyet mirasını şehirlerimizde yeterince muhafaza edemedik. Zihnimize vurulan prangalar, cumhuriyetin ilk dönemindeki keskin Osmanlı düşmanlığı bu sonuçta müessir oldu. Bu konudaki zihni birikimimiz de kesintiye uğradı. Bu dilimize ve kültürel varlığımıza müdahalelerin bir sunucudur” sözleri de çok değerliydi. 

“TARİHSİZ ŞEHİR NE KADAR TALİHSİZDİR”

Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanımız D. Mehmet Doğan bu sözleri gerçekten son derece önemliydi. Aslında bu tür programlarını amacının ne olması gerektiğini de kısaca özetliyordu. Ve bunun yanı sıra çeşitli konularda da uyarılarda bulundu.

“Tarihsiz şehir ne kadar talihsizdir! Tarihî yapıların bakımı, onarımı ve kullanılması hassasiyet ister. Burada yeri gelmişken Bursa’da yaşayan bir örnek şahsiyetten söz etmek istiyorum. Bursa’da 18.yüzyıldan kalma Numaniye dergâhını ata yadigârı olarak ayakta tutan Safiyüddin Erhan Bey, şehirde son yıllarda görülen tahribattan bilhassa müşteki. Numaniye tekkesinin onarımını bizzat yöneten Safiyüddin beyin menkıbe addedilecek bir tasarrufundan söz edilir. Bursa’nın şiddetli lodosunun kırdığı tekke camının parçalarını eliyle tek tek toplamış, tavada erittirmiş, cam haline getirtmiş ve binadaki yerine taktırmış. Onu şu sorulmuş: ‘Bunun için harcadığınız paraya kaç katı cam alabilirdiniz, bu masrafa ve zahmete neden girdiniz?’ Cevap şuymuş: “O cam yıllardır buraya hizmet ediyor. Bu hizmeti görmezlikten gelmemek lâzım.”  buna eşyaya da hakkını teslim etmek denir herhalde! Onarılan tarihî binalara da hakkını vermek zorundayız. Restore edilen tarihî binalar ne yapılıyor? Bazıları ticarî amaçlı kiraya veriliyor. Bir kısmı da kurumlara, dinî yapılara, cemaatlere veriliyor/tahsis ediliyor. Onların çoğu da tabelalarını asıp kapısına kilit vuruyorlar! Binaların maddesi onarılıyor da ruhu ne âlemde? Vaktiyle bu binalarda ne yapılırdı? Şimdi ne yapılıyor veya yapılmıyor? Geçmişimizin maddesini ayağa kaldırmak için onarım önemli. Bu şöyle veya böyle yapılıyor. Maddî onarımdan sonra manevî ve ruhî bir onarıma da ihtiyaç var. Bu da onarım görmüş tarihî yapının amacına uygun şekilde kullanılması ile olur.” şeklindeki açıklamaları neyi kaybettiğimizi bizlere kısaca hatırlattı.

Daha sonra Bilgi Şöleni’nde yer alan diğer tebliğlerde İslam şehirlerinin özellikleri ve çeşitli şehir tarihi ile ilgili konularda tebliğler dinleyiciler tarafından ilgiyle takip edildi. Özellikle salonun bütün oturumlarda genellikle dolu olması ve dinleyicilerin ilgilerin hiç azalmadan devam etmesi de güzel ve olumlu bir gelişmeydi. Cumartesi günü de aynı ilginin azalmadan devam etmesi Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi olarak bizleri oldukça mutlu etti. 

SON DEĞERLENDİRME KONUŞMALARI DA MANİFESTO NİTELİĞİNDE OLDU

İki gün devam eden Bilgi Şöleni’nde altı çizilmesi gereken bir husus da, şölene sonradan katılan Genel Başkanımız Prof. Dr. Musa Kasım Arıcan’ın değerlendirmeleri oldu. Arıcan Kayseri ile ilgili tarihi çok önemli detaylara yer verdiği konuşmasında, Kayseri’nin İstanbul’un fethinin yolunu açan bir şehir olduğunu vurguladı. Bu konudaki samimi düşüncelerini ve tarihi şahsiyetlerin hayatlarını dile getirdi.  

“İSTANBUL'UN FETHİNİN ARKASINDAKİ MÂNEVİ DİNAMİKLER KAYSERİ'YE DAYANIYOR”

Şehri kurmanın insana hükmetmek ve tarihi inşa etmek anlamına geldiğini ifade eden TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Fatih Sultan Mehmet'e nasib olan İstanbul'un fethinin manevi mimarının, hocası Akşemsettin olduğunu, onun da hocasının Ankara'da bulunan Bayramiye Tarikatının kurucusu Hacı Bayramı Veli olduğunu ve Hacı Bayramı Veli'nin de hocasının Kayseri'de bulunan Somuncu Baba olarak bilinen Hamidi Veli olduğunu belirterek İstanbul'un Fethinin arkasındaki dinamiklerin Kayseri'ye dayandığını söylemesi de gerçekten Kayseri için gurur verici bir açıklama oldu.

Tüm zamanların en önemli mimarı olan, yüzlerce mimari eser bırakmış olan Mimar Sinan'ın arkasındaki manevi dinamiği de memleketi Kayseri'den aldığını belirten Arıcan, Evliya Çelebi'nin de Kayseriyle ilgili övgü dolu sözlerinden örnekler vererek, Kayseri'nin Osmanlı başkenti Edirne, Bursa ve İstanbul kadar önemli manevi dinamiklere sahip olduğunu vurguladığını belirtti. Osmanlı'nın ilk medresesinin kurucusu olan Davudi el Kayseri'nin de bu şehre değer katan zirve şahsiyetlerden olduğunu belirten Genel Başkan Arıcan, Hacı Bayramı Veli'ye ait olan şiirde;

"Çalab'ım bir şâr yaratmış iki cihan ârasınde;
Bakıcak di'dar görünür, o şâr'ın kenâresinde"

diye bahsettiği şehrin büyük bir ihtimalle Kayseri olduğunu vurguladı bu bilgi de gerçekten çok değerli ve kıymetli bir bilgiydi. 

Bilgi Şöleni’nin sonunda bir teşekkür konuşması da TYB Kayseri Şube Başkanımız Mehmet Hüsrevoğlu’ndan geldi. Bilgi Şöleni’nin Kayseri için çok faydalı bir organizasyon olduğunu belirterek, hazırlıkları hakkında bilgiler verdi. Hüsrevoğlu, kendilerine katkı sağlayan kurum, kuruluş ve şahıslara da teşekkür etti. Adeta hazırlıkların kısa bir hikayesini anlatmış oldu. 

Bilgi Şöleni’nde dikkat çeken bir başka nokta da her bir oturuma Kayseri’nin önde gelen tarihi şahsiyetlerinin isimlerinin verilmesiydi. Bilgi Şöleninin ilk gününde Seyyid Burhaneddin, Hunat Hatun ve Kadı Burhaneddin oturumları, ikinci ve son gününde ise Davud El-Kayseri, İbrahim Tennuri ile Vali Ahmet Muammer Bey adı verilen oturumlar gerçekleştirildi.

Bilgi Şöleni’nin son bölümünde katılımcılara sertifikaları verildi ve toplu halde hatıra fotoğrafı çektirildi. Bilgi Şöleni’nin son günü de yine Kayseri açısından önemli bir programa sahne oldu. Şehir dışından Bilgi Şöleni için bulunan akademisyenler Kayseri’nin tarihi mekanlarını gezdiler ve ardından da kısa bir

Erciyes turu yaparak, Erciyes’in havasını kısa da olsa solumuş oldular. Gerçekten geçtiğimiz hafta Erciyes ziyareti sırasında Erciyes manzarası da görülmeye değerdi. Çok berrak ve net bir görüntü veren Erciyes’in normalde bulutlarla kaplı olan zirvesi çok net ve berrak bir şekilde ortadaydı. Ve tek bir bulut olmaması da o muhteşem manzarasını rahatlıkla temaşa etmeyi sağlayan çok güzel bir etkendi. 

Evet yorucu bir hazırlık dönemi olmasına rağmen, Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi olarak güzel bir organizasyona imza atmak ve bunu da Büyükşehir Belediyemiz ile birlikte gerçekleştirmek bizler için mutluluk vericiydi.

Bu anlamda emeği geçen ve izleyici olarak gelen herkese teşekkür ediyoruz.

Vesselam.

Yorumlar 2

Yazarın Diğer Yazıları