Prof. Dr. Tuncay DİLCİ

Psikolojik olgunluk ve dijitalleşme

Prof. Dr. Tuncay DİLCİ

Psikolojik ya da ruhsal olgunluk diyebileceğimiz konuyu bir çok boyutuyla ilerlediğimizde; çoğu davranış birincilerin ifade ettiği şekliyle; gerçekleri net bir şekilde algılayabilen çevresindeki insanlarla güvene dayalı sıcak ilişkiler kuran ve bu ilişkilerin sonucunda elde edeceği kazanımlara vakıf olan kişilikleri ifade etmektedir. Diğer taraftan çevresinde bulunan her türlü canlı cansız nesnelerin ihtiyacına ve durumuna anlam veren ve buradan hareketle çevresiyle etkileşimi kurarak, üretken bir yeterlilikle bu yaşam tecrübelerini hayatı boyunca sürdürme gayreti ve azmin de olan bir ifade etmektedir.

Bir çok araştırma göstermiştir ki psikolojik olgunluk ile doruk noktasına ulaşmış bireylerin hayatındaki diğer alanlarda da çok başarılı olduğu yönündedir. Buna göre ruhsal yandan doyuma ulaşmış bireyler, kimlik, karakter ve kişilik olarak diğerlerinden farklı davranışlar sergilemektedir. Bu bağlamda dijitalleşmenin getirmiş olduğu yapay Suni ya da sanal diyebileceğimiz mekanlar ve üretmiş olduğu değerler bağlamında ilişkiler insanlarda soyut, zemini olmayan, gerçek dışı doyumsama gibi işlevler bağlamında telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmaktadır. Ona göre yoğun dijitalleşmenin ve alışkanlıklarının getirmiş olduğu ve bu çerçevede üretmiş olduğu değerler bağlamında:

1. Çevresinde cereyan eden olaylara ve durumlara ilişkin duyarlılık gelişimini olumsuz etkileyerek; acımasız, vicdansız ve duyarsız bir nesil ya da kişilik üretimine hizmet etmektedir

2. Diğer yandan birey de empati yeteneğini körelterek başkalarının düşünce ve davranışlarını yorumlama konusunda yeni dijital körlükler oluşturmaktadır

3. Çevresi ile uyum içerisinde olamayan birey agresif hırçınlaşmış ve fütürsuz davranışlar içerisine girebilmek tedir.

4. Kendi değer yargılarıyla ilgileri koparak, tamamen sanal dünyanın üretmiş olduğu değer yargıları sarılarak yeni davranış kalıpları edinmekte ve çevresiyle iletişim ağlarını koparmaktadır.

5. Dijital mecralarda edilmiş olduğu yetenekleri normalde kendi kişisel yetilerini destekler nitelikte olması gerekirken; tam tersi hareketsiz yaşamın getirmiş olduğu Ortopetik ve iskelet sistemi problemleri ile beraber kas sisteminde meydana gelen zafiyetlerle kendine has bir duruş pozisyonu ki daha ziyade arızalı denilebilecek bir noktaya erişmek tedir.

6. Dijitalte mask alışkanlıkları ve dijital mecralarda sunulan içeriklerin vermiş olduğu mesaj ve kodlar ray kendi gerçek dünyasıyla çatışmalara yöneltirken; bu çatışmalar Ölümmüş kişilik, saldırgan tutum ve şiddet eylemini tetiklemektedir.

7. Bireyin kişilik gelişimini sekteye uğra tarak kesintiye uğramış kimlik ve Suskunluk sarmalı gibi iş dünyasında birikimleri artırarak öfke patlamaları, duygu patlamaları ve bunların dışa vurumlarına maruz kalabilmektedir

8. Tüm bunların ötesinde toplumsal olaylara karşı duyarsızlaşan birey, oluşabilecek toplumsal hassasiyetler konusunda kendisini uzak hissedebilmekte ve sosyal İzalasyon yoluyla kendini toplumsal realitelere karşı tecrit edebilmek tedir.

9. Bunların ötesinde psikolojik ve biyolojik olgunluk arasında yeterli bir uyum olmaması durumu ki; psikolojik bir sonuç olarak olgun olmayan duygudurum özellikleri ile karşımıza çıkmakta ve birey dijital nesnelerin kolayca bir sunumu ile edinmiş olduğu becerileri kendi varlığında ve kişiliğin de egosantrik, narsist de bir karakter olarak çevresine sunmaktadır.

10. Sonuç olarak; bireyin kimlik gelişimi sürecinde, gizli güçlerini fark edemeyen, benliğini ve kimliği arasındaki çatışmalar ve hezeyanlarla toplumsal uyum ve Ataletinde SORUNLAR oluşturarak kendine, kültürüne ve değerlerine yabancılaşmış bireylerle bizi tanıştırmaktadır...

Saygı ve dua ile Allaha emanet olunuz...

Yazarın Diğer Yazıları