Dergahlar ve tekkeler ilk kuruluş gayesine göre yeniden açılmalıdır

TÜM YAZILARI SON GÜNCELLEME: 21 Mart 2014 13:15

Hiç düşündünüz mü dergahlar ve tekkeler kuranlar ilhamlarını nereden aldılar. Resulu Ekrem (yaradılmışların en cömerti) s.a.v Medine'ye hicret edince ilk olarak şehrin merkezine Mescid-i Nebeviyi inşa etti. Hemen yanı başına İslamın ilk yatılı okulunu açtı, Ashab-ı Suffe ismini verdi. Ensar ve muhacirden oluşan Ashabı Kiramın hemen ve vakit geçirmeden okuma ve yazma öğrenmelerini sağladı. Bu yatılı okulda yolcular ve kimsesizlerde kalıyordu. Ebu Hureyfe gibi nice sahabiler peygamberin bizzat muhatabı oluyorlardı. Böylece hem Kuran'ı ezberliyorlardı, Hem de Resullah'ın öğüt ve tavsiyelerin büyük bir iştiyakla gönüllerine nakış ediyorlardı. Hatta burada kalan esirlere an islam çocuğuma okuma yazmak öğretmeleri karşılında serbest bırakılmaları sağlanmıştır. İşte bu ashabı suffe örneğinden ilham alan Emevi Abbasi Selçuklu ve Osmanlı devletleri dönemleri içinde ilmi irfanı ve üstün ahlakı kazanmak için nice medreseler dergah ve tekkeler inşa etmişlerdir. İlayı kelimetullah (islamı yüceltmek ve yaymak)yolunda üç kıtada fetihler yapılan devirlerde ordularımızın öncüleri olan mücahitler akıncılar dergahlarda mürşitlerimizin irşadiyle yetişmişlerdir. Nitekim dergah ve tekkelerimizde ilim ve irfan medeniyetimiz doğmuştur.Buralarda nice devlet adamları nice şair ve edipler yetişmiştir.Şimdi asıl meseleyi söylüyorum. Yüzyıllardır toplumda okumayan bir kitle vardır.Mektepten kaçan büyük bir çoğunluk yine tolumda ibadetten uzak bir kitle vardır.Tabir caizse mabetten kaçan büyük bir çoğunluk.Atalarımız arz etmeye çalıştığım bu korkunç topluluğu yani mektepten kaçanlarda mabetten kaçanları dergahta yakalamışlar.Onları adam etmeye insan gibi insan yapmaya çalışmışlar ve bu dergahta muvaffak olmuşlardır. Şimdi aynı mahiyette milyonlarca insanımız mevkut bu milyon ları ıslah edecek medenileştirecek herhangi bir müessesimiz ortada gözükmüyor. Cumhuriyetle birlikte lağvedilen dergah ve tekklerin karşılığında çağdaşlık adına kurulan sinemalar tiyatrolar kahvehaneler kulüpler barlar pavyonlar diskotekler plajlar kumarhaneler stadyumlar, sendika ve dernekler; Amaç itibariyle birçok televizyon kanalları birçok gazete ve yayımlar. İnsanımızın ıslahına ve insanlığıma hiçbir hizmet sıvamdılar. Buralarda devlet adamı yetişmedi şairler ve ve edipler yetişmedi.Hayır ve iyilikte yarışmalar yetişmedi.İnsanımızın üstün ahlakı geliştirilmedi.Bunlar insanımız tüketici yapar araçlar oldular .Tüm bu kurumlar tek kelimeyle inanarak söylüyorum.İnsanımızı itşah etti. Fesada uğrattı. Onun için insanımız hayasızlaştı. Onun için acımasızca birbirini öldürüyor,birbirini aldatıyor.Onun için insanımız tembel hazırcı malakacı onun için insanımı riyakar çok dilli çok yüzlü dedikoducu insanımız bundan dolayı küresel güçlerin etkisine sokuldu.Gönüller imar edilemedi dolayısıyla insanlık zaman kaybetti. Dergahların ve tekkelerin gerçekte aslı görevi gönülleri imar etmektir. Kur'an'ımızın ifadesiyle müntesiplerine kalbi selimi kazandırmaktır. Tasavvuf önderleri kalbi selime ulaşarak ancak cennete gidebileceğini ifade etmişlerdir. Bilinen ve tanınan mutasavvıflardan biri olan ruhi bağdadi. Şu güzel beytinde kalbi selimi ihtişamıyla açıklıyor. 'Şanıma ey haceki senden zer-i sim isterler. Yevme la yenfeude kalbi selim isterler . Ey efende hiçbir şeyin fayda vermediği günde senden yalnızca kalbi selim isterler. Kalb-i selim ihtiraslardan bitip tükenmeyen arzu ve isteklerden arınmış. Allahın ve Resülünün aşkıyla ve muhabbetiyle dolup taşmış iyi niyetlerle bezenmiş su-i zandanı haince hiş ve duygulara geçit vermeyen bir kalp.Halkına teslimiyetini başarmış bvir kalp tasavvufa karşı olanlar dergah hayatını yaşadıkça bizimle aynı görüşü paylaşamazlar.Öyleyse gönülleri neden imar edemiyorsunuz. Kalbi selime ulaşmayanlar para-perest, kadın-prest, makan-perest şöhret perest ve nefis perest oluyorlar. Ümmet olarak yaşayışlarından edep terbiye ahlaki hayatlarından örnek olacağımız önderler yok denecek kadar azdır. Bu güzel dini bin beş yüz yıldan beri bu günlere getirenler islamın önderi olmuş alimler ve mürşitlerdir.İslam tebliğciler bir taraftan cemaatlere camii ve mescitlere islamı en güzel uslüp ve hitabetle anlattılar diğer taraftan medreselerde ve dergahlarda islami iman amel ahlak ve muamelat olarak öğrettiler.Aynı zamanda bu konularda binlerce eserler telif ettiler. Şimdi birileri çıkıyor ehli sünnet ve cemaat yolunu fesada uğratmak için uğraşıp duruyor.Kurandan sonra yüzyıllardır ilham aldığımız Buhariyi hatta Kütübüsitteyi inkara kalkışıyor. Şapkın adamlar ferasetten yoksun zavallılar şovmen ruhlar savunduğumuz fikirleriniz hiç biri islamın ümmetinin birliğine inkişafma uyanışa yol açmayacaktır. Binlerce müteşekkerin Ebu Hanifeye İmamı Şafiye İmamı Malike ve İmamı Hanbele, Mevlana'ya, Yunus Emre'ye, Şeyh Edep Aliye, Akşemsettin Aziz Mahmud, Allah (cellecelalüh) onlardan razı olsun. İnanıyorum ki bu günlerin en alimleri ilimde önde alsalar bile ihlas ve takvada onların gölgesi olamazlar.İmamı azam hayatı boyunca azamiye medresesinde öğrenci hayatı boyunca azamiye medresesinde öğrenci yetiştirdi. Bütün servetini öğrencilerine harcadı. Kırk bin konuda fetva verdi. Dönemin halifelerinin teklif ettiği en yüksek yargı makamını reddetti. Siyasetin önünde asla eğilmedi, bükülmedi. İslamî yaşayışında fetva yolunu değil, Takv yolunu seçti. Allah'ın ve Resulü'nün yolundan asla ayrılmadı. Bu yüzden zindana atıldı. Ne acıdır ki işkencelere maruz kaldı. Hapiste iken şehadete erdi. Onun yolunda olan Hasan Ali Bennlar, Seyit Kutuplar, İskipli Atıf Hocalar, Abdülkadir Mollalar, Malcom X'ler (Malik Şabbas) gibi nice Allah dostları imanlarından taviz vermedikleri için şehadeti tercih ettiler. Şimdi siz bu büyük insanlarla ülkemizde ortaya çıkan Profesör ünvanlı şovmen ve şahsiyeti bozuk din bozguncularını mukayese edebilirsiniz. Ülkedeki sistem, Alevi tarikatlarına, Mevlivi Tarikatlarına son derece müsamahakar davranıyor, onlara her türlü faaliyet yapmalarının demokratik haklarının olduğuna hükmedebiliyor. Ancak islamî uyanışı sağlayan, islamî kültürü canlandırmak isteyen diğer tarikatların neş'ü nema bulmasına izin vermiyor. Eğer demokrasi inanç ve ibadet hürriyeti demekse, devletin bekasına milletin huzur ve emniyetine zarar vermeyen tüm tarikat ve dergahların faaliyetlerine izin verilmelidir. İslam adına islamı bulandırmaya çalışan, islam inanç sistemlerine ters ters düşen dini faaliyetlerine izin verilmemelidir. Bunun murakabesi Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından yapılmalıdır. Bu konulara daha geniş olarak devam edeceğim.

SON 5 YAZISI

Liyakat ve ehliyet

07 Mayıs 2018 09:33

OKU

Nikâh ölümle mukayyeddir

24 Nisan 2018 09:16

OKU

Toprak, su ve havayı yok etmek…

17 Mart 2018 11:11

OKU

28 Şubat’ta Kayseri

02 Mart 2018 09:34

OKU

Merkezi ezan 28 Şubat tortusudur

06 Şubat 2018 09:32

OKU