TÜM YAZILARI SON GÜNCELLEME: 14 Ocak 2013 09:34
Hani Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK'E sormuşlar Ankara'nın nesini seversin Üstad hiç düşünmeden 'İstanbul'a dönüşünü demiş.'
Neden böyle yazdığımı merak ediyorsanız? Buraya gelenleri çoğu ya bir işi olunca (Hastası, Konsolosluklar, Bakanlıklar vs. vs.), yda birilerin işi için veya iş takipçiliği için geliyor.
Meclise gidiyorum. Bir kalabalık ki ne siz sorun, ne de ben anlatayım. Keza bakanlıklarda da durum pek farklı değil yazık ki. Mecliste olsun, bakanlıklarda olsun kapıda duran sekreter arkadaşların, hem de güvenlik görevlisi arkadaşların durumlarına bir hayli üzülüyorum. Gelen insanlardan tanıdıklarıma soruyorum. Hayırdır, ne yapıyorsunuz dediğimde aldığım cevap hep aynı. Değişen bir şey yok. Ya atama-tayin, ya da bir üst makama nasıl atanırım arayışı. Herkesin hesabı farklı.
Beni bir düşünce sardı birden. Taşrada kamuda harıl harıl çalışan kardeşlerimiz çalışa dursun, kendini uyanık sananlar ya rapor alırlar ya izin alırlar. Ankara'ya gideceklerini de hiç demezler ver elini Ankara. Gizliden gelirler Ankara'ya. Ondan sonra buradan tanıdık vb. ararlar ya da milletvekillerinin kapısında soluk alırlar. Allah yardımcıları olsun Milletvekillerinin. Geleni boş çevirmezler elbette. Hepsine bir mavi boncuk dağıtırlar. Gerisin geriye dönerler memleketlerine. Hepsinin ağzında bir parmak bal. Geri döndüklerinde de havalarından geçilmez.
Neyse konu devlet dairesinde atamalar olunca bu tarz arkadaşlarımız da Meclisin kırmızı halısını tepeleyip, döner kapıdan da geçtiler ya, taşra da atama bekleyen Ankara'da dayısı olmayan kardeşlerime havalarını basarken kendilerince yeni bakanlıkların önünden geçtiler ya, umut şıkları ortalığa hurafeler pompalamaya başlar. Neredeyse milletvekilleri, bürokratlar ve bakanlar da inanır öylemi oluyor ya gibisinden. İş takipçileri bir hayli arttı Ankara'da. Hem de kadrolu iş takipçileri.
Seçimler biteli çok olmadı. Eskiden milletvekillerinin danışmanları, sekreterleri vardı. Yeni anayasaya göre şimdi artık şoförleri de var. Var oğlu var. Allah devletimize zeval vermesin. Geçenlerde bir olaya şahit oldum. Kartlar bastırılmış (Danışman, Danışmanın Danışmanı, Özel Kalem müdürleri, Şoförler vb.) Tam bir kurumsal yapı çerçevesinde vekillerin seçim bölgelerinde tüm kamu dairelerine ve vatandaşlara kartlar dağıtılıyor. 'Artık bizi arayacaksınız.' Biz asiller artık vekillerimize ararken hiyerarşik düzeni takip edeceğiz. Hemen babamın bir sözü geldi aklıma. 'Oğlum müdür tanıyacağına bir kapıcı tanı.' Ne kadar doğru bir sözmüş meğer. Baba bu arada ellerinden saygı ile öpüyorum.
Geçenlerde bir olaya şahit oldum, anlatmadan geçemeyeceğim. İsim vermeyeceğim. Vatandaşın biri bir milletvekilinin danışmanı arıyor. 'Şöyle bir işim var. Yani atama.' 'Tamam, hallederim, ama orada bir arkadaş var çok paracı vs.' der. Vatandaştan para talep eder. Vatandaş 'Bu işimi hallet emrin olur.' Bu arada O şehrin, yörenin meşhur olan neleri varsa ertesi sabah AŞTİ otogarına gelir. Konuyu dağıtmayayım. İşi halleder danışman geri döner vatandaştan para ister. Vatandaş önce telefona çıkmaz, sonra kazara farklı bir numaradan arar danışman vatandaş açar telefonu. 'Efendim ya sen şu parayı gönder bak cebimden verdim,' falan filan. Vatandaş işi olmuş ya, 'Yapmasaydın.' der ve telefonu kapatır. Olan garip danışmanıma olur. Parasından da olur yalan yda doğru. Arkadaşa selamlar, bir bardak soğuk su iç. Afiyet olsun.
Sayın Başbakanımız grup toplantısında iş takipçiliğine, rüşvete ve haksızlığa karşıyım demişti. Tabi sayın başbakanımız o kadar yoğun ki; hangi milletvekilini ve danışmanlarını, danışmanın danışmanlarını, sekreterlerini, şoförlerini takip edebilsin. Sayın başbakanımıza Allah güç versin, uzun ömürler versin.
Esasında yazılacak kaleme alınacak çok şey var. Ama ülkemizin bu kadar önemli sorunları var iken, bu gibi basitliklerle çok başınızı ağrıtmak istemiyorum. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Gelecekte daha da büyük devlet olacağına da hepimiz eminiz.
Kalın Sağlıcakla…