TÜM YAZILARI SON GÜNCELLEME: 29 Ocak 2015 15:06
Ölüm Güzel Şey Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber? Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun! Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun! Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse; Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse! O demdeki, perdeler kalkar, perdeler iner, Azraile hoş geldin, diyebilmekte hüner. O dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın? Toprağın altındaki saklambaçta var mısın? Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var! Ufka bakarlar; ölüm uzakta mı uzakta. Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta. Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu, unut! Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut!
Necip Fazıl Kısakürek
Kur'an-ı Kerim'de, Ali İmran, Enbiya ve Ankebut surelerinde geçen 'Küllü nefsin zaikatul mevt' yani 'Her nefis ölümü tadacaktır' cümlesi bir Müslüman için ölüm konusunda ölçünün ne olması gerektiğini gösteriyor.
Yukarıdaki dizelerde üstadın da çok veciz bir şekilde ifade ettiği gibi insanın zafer arabasıdır o tahta tabut. İnsanoğlunun bu geçici alemden ebedi aleme geçiş kapısıdır ölüm. Bu şekilde bakınca hepimizin bir gün gelip Hakka yürüyeceğimizi düşününce, insanoğlu yakınlarının ölüm acısını hafifletebiliyor. Gerçekten bu düşünceler insanoğlunun ve özellikle de Müslümanlar için en önemli inanç ve itikattır. Ahiret inancı imanımızın bir gereğidir. Bu konuda asla şüpheye düşmeyiz. Bu inanç bir müslümanın olmazsa olmaz vasfıdır.
Geçtiğimiz aylar içerisinde kaybettiğim özellikle iki kişiyi düşündüğümde etrafımızdaki çemberin giderek daraldığını ve sıranın bizlere doğru geldiğini hissediyorsunuz. Elbette bir sıra yok bu işte. Sırası gelen değil, eceli gelenin gittiği bir durak burası. Nitekim yaşa veya gençliğe bakmıyor, bu dünyada alacak nefesi tükenenlerin her şeylerini arkada bırakıp göçtükleri bir alem burası.
Bundan üç ay kadar önce, Mustafa Ağca hocamızı kaybettik. Çok yaşlı sayılmazdı sanıyorum 60 yaşlarında vefat etti. Tabii vücudun yıpranmışlığına bakımınca, sağlığına dikkat etmeyen bir yapısı vardı. Hocamın sesinin tüm Türkiye'de meşhur olduğunu bilmeyen yok gibidir ama bir o kadar da sigara tiryakiliğini de yine aynı şekilde bilmeyen yoktur. O güzelim sesi sigaranın etkisiyle çok değişmişti. Son zamanlarında yürümekte de çok zorlanıyordu. Bunu birkaç güne bir görüştüğümüzde de birebir görebiliyordunuz.
Mustafa hocam hoş sohbet, sohbetine doyum olmayan, insanlara yardım etmeyi seven bir kişiydi. İlahiyat fakültesi yıllarında sınıfta okuduğu aşrı şeriflerin ve ilahilerin tadı hala damağımdadır. Zaman zaman Akabe kitabevinde Esat abinin mekanında, medresenin o kuytu köşesinde bir araya geldiğimizde aniden bir şevkle bir ilahi icrasına başlar ve bizleri mest ederdi. Gerçekten samimi ve güzel bir müslümandı. Allah hepimize onun gibi Kur'an'a hizmetle geçen bir ömür nasib etsin. Son zamanlarındaki tüm zorlanmalarına rağmen hala İlim Yayma Cemiyetindeki derslerine devam ediyor ve Kur'an öğretmeyi sürdürüyordu.
Gelelim diğer kaybımıza. Yine çok yakından bir isimdi. Hanımın ablası Reşide abla. O da 53 yaşlarında çalışkan, dürüst ve etrafı tarafından çok sevilen bir bayandı. Onu nasıl hatırlarsın denilse eminim ki herkes onun hep güler yüzünü hatırlayacaktır. Nazik ve kibar ses tonuyla, insanları kırmadan, dökmeden ve incitmeden konuşmayı seven birisiydi. Onu, Gözübüyük İmam Hatip Ortaokulunda memur olarak çalışan bir bayan olmasına rağmen Kocasinan Kaymakamlığının çeşitli birimlerine de uzun zaman hizmet etmiş ve kimin ihtiyacı olsa yardımına koşan, insanları olduğu gibi kabul etmesini bilen bir insan olarak hatırlayacağız. Reşide abla beş altı yıldır çektiği Troid kanseri sonucu vefat etti. Bu hastalığın çeşitli aşamalarında çok sıkıntılar çekti. Ama hep gördüğümüzde asla halinden şikayet etmeyen ve hasta olduğunu asla belli etmeyen bir yapısı vardı. Fakat son beş altı aylık zamanda hastalığın etkisiyle sıkıntısını hissettirse de dışarıya asla belli etmemeye çalıştı. Nefes almanın ne kadar kıymetli olduğunu bizler sağlıklı iken çok hissetmiyoruz. Ama yoğun bakımda yatarken son görüşümde insanın nefes alamamasının ne kadar büyük bir zorluk olduğunu hissetmiştim. Bu konuda Allah'a ne kadar şükretsek azdır. Aslında sağlığımız için hiçbir şükür Cenab-ı Hakka yeterli gelmez. Fakat yer ve göğün dua ile olduğunu da unutmamak gerekiyor. Evet, Reşide ablayı böyle sıkıntılı bir sürecin sonunda kaybettik. Ağustos ayında moral olması için birlikte ailecek gittiğimiz Amasra'da bir sonraki yılın planlarını yapmıştık. Karadeniz turuna çıkacaktık. Karadenizin yemyeşil yaylalarını görecektik. Neyse ki kendisi daha önceki yıllarda epey gezdiği için Türkiye'nin ve dünyanın bir çok yerini görmüştü ve gittiği her yerden hemen hemen bütün eş ve dostlarına birer hediye ile dönmek en önemli adetlerinden bir tanesiydi. Zaten bu sevilen yönleri yüzünden cenazesi de ona yakışan şekilde kaldırıldı. Geçen yıl, Soma faciasında yüzlerce madenci vefat ettiğinde, Bakan Taner Yıldız'a karşı büyük bir sempati beslemiş ve haftalarca evini barkını bırakıp madende yatıp kalktı helal olsun bu Bakana diyerek onu öve öve bitirememişti. Şu nasip kısmete bakın ki o gün bütün Kayseri protokolü ile birlikte Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'da oradaydı ve tabutunu omuzlayanlar arasında o da vardı. Gerçekten bu bir nasip meselesi. Buna büyük bir anlam yüklenmesi gerektiğini elbette düşünmüyorum ama kısmet. Yine, dualarla, tekbirlerle, Yasinlerle uğurlanması da güzel bir kısmet. Bir güzel yönü de insanlar onun cenazesi vesilesi ile hatimler indirdiler, Kur'an'la içli dışlı hale geldiler. Belki de uzun zamandır bir araya gelmeyen, görüşmeyen, görüşmek istemeyen, kırgın olan insanların da bir araya gelmesiydi. Buna vesile olmak da bir kişi için önemli bir Rahmet vesilesidir diye düşünüyorum.
Hem Mustafa hoca için hem de Reşide abla için öğrencilerimizle hatimler indirdik. Rabbim yapılan bütün bu duaları ve hatimleri dergahı izzeditinde kabul buyursun. Başta da belirttiğim gibi 'Her nefis ölümü tadacaktır' bu bir gerçek ve kaçış yok. Acılara üzülmemek elde değil. Sevgili Peygamberimiz oğlu İbrahim'in vefatında gözyaşı dökmüş hüzünlenmişti. Ama Rabbine karşı asla isyan bayrağı çekerek isyan etmemişti. Yine Sevgili Peygamberimizin buyurduğu gibi 'Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz' emri gereği Müslümanlığımızın gereğini yapmaya çalışalım. Eksiklerimiz, yanlışlarımız, günahlarımız olabilir ama her zaman tövbe kapısı açıktır. Yeter ki isyanla, inkarla, şirkle Rabbimizin karşısına çıkmayalım. Onun Rahmet pınarları çok geniştir. Eksik ve yetersiz ibadetlerimizle cennete girmeyi beklemeyelim ancak Rabbimiz dilerse ve Rahmet kapılarını açarsa cenneti görebiliriz bunun farkında olalım yeter. Cenab-ı Hak cümlemize son nefesinde iman ve Kur'an nasip etsin. Vesselam…