Ensar ŞAHİN

Kermes ve Gazze'ye Yardım

Ensar ŞAHİN

Gazzeli Müslüman kardeşlerimize, İsrail teröristlerinin yaptığı soykırım ve katliam 600 gündür aralıksız devam ediyor. Her gün yüzlerce kadın, yaşlı ve mazlum Gazzeliler bebeklere varıncaya kadar şehit oluyor. 

Dünyanın gözü önünde yapılan bu vahşete siyasiler sessiz kalırken vicdan sahibi insanlar bireysel ve toplumsal tepkiler gösteriyorlar.

Sözde dillere pelesenk olan ama gerçekte var olmayan İslam âlemi sessizliğe bürünmüş, gıkı çıkmıyor. Hatta Trump’ın körfez ülkelerini ziyaretinde cahiliye dönemi âdetlerinin bir göstergesi olarak genç kızları peşkeş çektiler. Namustan, şereften, izzetten, cesaretten yoksun olan bu krallar, Gazze’deki soykırımı durdurması için Trump’a yalvardılar ve bu sarı şeytanı üç trilyon dolar ile uğurladılar. Yazıklar olsun size, Araplar’ın yüz karaları! 

Trump, onlardan aldığı dolarlar ile İsrail’e hem nakit hem de silah yardımı yapıyor. Katil İsrail de bu silahlar ile Gazze, Lübnan, Suriye ve İran’a saldırıyor. Sırada Pakistan ve Türkiye var. Sonrasında Tanrı/Yehova’nın kendilerine vadettiğine inandıkları Arzı Mev’ud hayalleri…

İnsanlığın vicdanı susmadı ve yetmiş ülkeden binlerce aktivist/eylemci Refah kapısını açmak için yollara revan oldular (Allah onlardan razı olsun). Bu aktivistlerin bir tek amacı vardı: Açlıktan ölmek üzere olan çocuklara, bir deri bir kemik kalan kadınlara, canlı cenaze haline gelen yaşlılara yiyecek götürmek. 

Aktivistler, Mısır topraklarına ulaştılar. Sonuç ne? Muhammed Mursi’yi şehit eden Firavun torunu Sisi’nin cellatları geçit vermedi. Çünkü Amerika, yıllar önce darbe yaptırarak gönderdiği köpeği Sisi’yi bu sınır kapısına bekçi olarak bağlamıştı. Mursi iktidarda kalsaydı Refah kapısı kapalı kalır mıydı!

Bir İngiliz genç, Refah sınır kapısını açmak ve Gazze’de ölen bebeklere yiyecek verebilmek için Mısır askerlerine yalvarıyor. Sizce hangisi daha Müslümanca bir davranış?

Amerika “filan yerde yiyecek dağıtılacak” diye bildiriyor; günlerdir aç olan Gazzeliler de yiyecek almaya giderken aşağılık Siyonistler bombalıyor. İşte Amerika ve İsrail’in “sivil halk” anlayışı(!)

Yardım hareketlerinden  olumlu bir çözüm çıkmayınca geriye tek bir çözüm kalıyor: Vakıflar, dernekler yoluyla Mısır ve Yahudi tüccarlara rüşvet vererek tünellerden, gizli geçitlerden yardımları ulaştırabilmek. 

Bu noktada çaresiz kalan duyarlı halkımız, sosyal medyada açlıktan kıvranan çocukları gördükçe kermesle para toplayarak yardım gönderme yoluna başvuruyor. 

Kermes, Gazze soykırımından önce de sivil toplum kuruluşlarının her yıl sıkça başvurduğu bir para toplama yöntemiydi. Özellikle okulların ihtiyacını karşılamak için çoğu okulda kermesler yapılıyor. Ve bu yöntemle okulların birçok ihtiyacı karşılanıyor, iyi gelir elde ediliyor.

Kermesin aslı astarı neymiş, bir araştırma yapalım.

Kermes kelimesi, dilimize Fransızcadan geçmiş bir kavramdır. Fransızca 'kermesse' kelimesinden türetilmiştir.  Kermes orijinalinde “kilise ayinlerinden sonra hayır işleri için yapılan satışları” ifade eder. 

Türk Dil Kurumu sözlüğünde kermes kelimesi iki farklı anlamda yer almaktadır. İlk anlamı, bir derneğe ya da bir çalışmaya yardım sağlamak amacıyla, genellikle açık havada düzenlenen ve gelir elde edilen satış toplantılarıdır. İkinci anlamı ise daha çok küçük şehirlerde, bayram veya panayır günlerinde yapılan eğlenceli toplantılar şeklinde tanımlanmıştır.

Çağdaş Türkçenin Etimolojisi olan Nişanyan Sözlük’te ise kermes; "hayır için yapılan satış"tır.

Mesela, camide kermes düzenlemek caiz değildir. Caminin içinde alış veriş yapmak mekruhtur. (Redd-ül Muhtar) 
Bir hadis-i şerifte, “Mescitlerde alış veriş yapmayın” buyurulmuştur. (Tirmizi, Nesai, Ebu Davud)

Kermesin ahlakîliği konusunda istişare yaptığım arkadaşlardan bir tanesi ( akademisyen Hamza Çakır) şöyle dedi: “Ben genel olarak kermes mantığına karşıyım. Kermes mantığı işi, insanları Allah rızası için karşılıksız vermekten alıp kapitalist ticaret mantığına götürüyor. Bu sebeple davet edildiğim kermeslere katılıyorsam da bu iş bana her zaman biraz sevimsiz gelmiştir.”

Özellikle kadınlarımız kermes işinde pek maharetliler. En güzel yaptıkları tatlı, kurabiye, pasta, börek, mantı, arabaşı... gibi yemek tatlarını beğendirmek; el işi oyuncaklar, örgüler, bebek giysileri… gibi el işi göz nuru becerilerini sergileyerek karşılığını almak istiyorlar.

Peki, Gazzeli kardeşlerimiz açlıktan ölürken kermes usulüyle tıka basa yemek yiyerek elde edilen geliri onlara göndermek ne kadar doğrudur veya yanlıştır?

Birileri ölürken, birileri de, “Bekleyin, ben yemek yiyeyim, karnımı doyurayım, bunun parası da size gönderilsin, siz de karnınızı doyurun.” dercesine yardım göndermek, ahlakî mi? 

Hadi, okul, vakıf, dernek gibi kurumların ihtiyaçlarını kermes yoluyla karşılamak, güzel bir imece mantığıyla nefsimize hoş geliyorsa da; bunu açlıktan ölen insanlar için düşündüğümüzde ne kadar doğru veya ahlakî!

Lafı uzatmadan söylüyorum benim tüylerim ürperdi. Çünkü açlıktan ölen insanlara para göndermek için illa kermes yaparak, karnımızı tıka basa doldurarak mı yapmamız gerekiyor?

“Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.” (Bakara, 274)

Mesela sözde değil özde konuşalım. Peygamber Efendimiz olsaydı, kermes yaparak yardım gönderir miydi? Böyle bir soruya “Evet” diyemiyorum. Kendimi acizlik içinde hissediyorum. İmanımın sıhhatini düşünüyorum. 

Naçizane fikrim; okul, vakıf, dernek gibi kurum ve kuruluşlar için kermes yapalım (hiç yoktan iyidir) ama açlıktan ölen insanlara trajik bir hâleti-ruhiyede yapmayalım. Hiç içime sinmiyor.

En önemli sebebi de sık sık yapılan kermesler, güzel dinimizin sadaka, infak, îsar gibi yardımlaşma duygusunu azaltıyor, köreltiyor, yok ediyor.

Rabbim, zekât gibi farz, fitre gibi vacip, sadaka gibi sünnet olan, açlıktan ölen Müslümanlara Allah rızası için insanî ve vicdanî yardımlar yapmayı hepimize nasip etsin.

Son sözü peygamber efendimiz söylesin: ”Komşusu açken tok yatan bizden değildir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları