Bir hafta bir yazar: Aziz AKBAL

Çocuk yaşlarda yaşadığı yetimlik tecrübesini şiirlerinde sanata dönüştüren bir yazarımız.  Minber'de hitabıyla yetinmeyip herkese seslenmenin kaygısında olan bir imam. Yarım asırlık yaşa merdiven dayasa da eğitimi hayatının merkezine koyan bir eğitimci. Aradan yıllar geçse de dün gibi iletişimi güçlü, mütevazı ve mütebessim bir insan.

Merhaba, Aziz Hocam bize kendinizi tanıtır mısınız?

Efendim öncelikle kültür, sanat ve edebiyat adına haftalık böyle güzel çalışma yaptığınız için size teşekkür ediyorum. 'Bir hafta bir yazar' a şahsımı da davet etmeniz köşenizde yer vermeniz fevkalede sevindirdi bizleri. Aziz Akbal kimdir? sorusuna müsaadenizle bir dörtlükle giriş yapayım.

Aziz'im naçar bir kulum bende

Pastırma deyince Kayser'i önde

Pehlivanlar çıkar Maraş'ım sende

Pehlivanda bizimdir Maraş ta bizim.

1977 Kahramanmaraş /Göksun doğumluyum. İlkokulu doğup büyüdüğüm (Haydan) Doğankonak köyünde, orta ve lise tahsilini Kahramanmaraş imam hatip lisesinde tamamladım. Orta gelirli ve çiftçilikle uğraşan bir ailenin son çocuğuyum. Beş kardeşiz. Babamız çok genç yaşlarda (35) vefat ettiği için yetim büyüdüm. Annem ve sağ olsun kardeşlerim destek oldular. Onların sayesinde yol aldık, okuduk bu günlere geldik. Üniversite eğitimine ilk kez Erciyes Üniversitesi işletmecilik bölümünde başladım(1997-98) Okulum devam ederken DMS sınavını kazandım. İlk atamam İmam hatip olarak Bitlis/Ahlat ilçesine çıkınca çok sevinmiştim. Memurluk hayatına resmen 2001 Ocağında başlamış oldum. Ardından dikey geçiş yaparak işletme fakültesini tamamladım. 307.kısa dönem olarak Kocaeli/Kandıra'da askerliğimi yaptım. Uzun süre eğitime ara vermenin kendim için kayıp yıllar olduğunu düşünüp yeniden TYT-AYT sınavlara katıldım. 2018 de Erciyes üniversitesi ilahiyat fakültesini kazandım. Bazı şartlarım nedeniyle gidemedim. Bu açığı Erzurum Atatürk Üniversitesi Atauzem'e (Atatürk Üni. Uzaktan Eğitim) kayıt yaptırarak giderdim. Çok şükür İlahiyat önlisansı da bitirmek nasip oldu.

Hocam, yazma serüveniniz nasıl başladı. Yazma isteği ve yeteneğinin oluşmasında kimlerin katkı ve yönlendirmesi oldu?

Yazma isteğim içimde hep vardı. Mevla'm kimine sayısal yetenek, kimine sözel yetenek, kimine teknik-teknolojik yetenek vermiş. Bizim nasibimize de sözel yetenek düşmüş. Ortaokul ve lise yıllarım 7 yıl Maraş'ta geçmişti. Bildiğiniz gibi Kahramanmaraş edeler, şairler, kahramanlar kentidir. Ama havasından ama suyundan insanları merttir ve şairsel yönleri kuvvetlidir. Sanırsam bize de sirayet etmiş. Kaldığımız yurt odaları, yürüdüğümüz Necip Fazıl Kısakürek bulvarları, çıktığımız Maraş kalesi, Kıbrıs meydanı ve Mercimek Tepesi'nin aziz hatıraları... Birgün şöyle düşünmüştüm. Anadolu'nun kıraç bir köyünde doğmuşum. Bu köyden doktor, polis, öğretmen, imam çıkmış. Operatörü, işçisi esnafı memuru var. “Köyümden neden şair, yazar çıkmasın?” diye sordum, sorguladım. Şiir olsun, hutbe olsun, köşe yazısı olsun her yazdığımı muhafaza ettim. Bir gün mutlaka lazım olacak diye. Öylede oldu. Bir kaç kere yazdığım şiir müsveddelerini çok aradım. Yırtılan çöpe atılın olunca çok üzülürdüm. Çünkü aynı hisleri zor yakalıyor insan. Yazma ve fotoğraf çekme hobilerim nedeniyle Atauzem'de Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünü okudum. Hali hazırda Erciyes Üniversitesi İletişim fakültesi Gazetecilik bölümü 3.sınıf öğrencisiyim. İnsan bazen bir boşluğa düşüyor, öğrendiklerim bana kafi dediği an kayıp yıllar başlıyor. Ah o kayıp yıllar ah! Şu an bir bakıma kayıp yıllarımın telafisini yapıyorum. 2.yılına girdiğimiz şu günlerde düzenli ve gönüllü olarak Kayseri Yenidoğanhaber.com da köşe yazarlığı yapıyorum. Bazen insanın hayatına dokunan, yön veren, teşvik eden, hızır gibi yetişen dostlar oluyor. Bunlara ihtiyacımızda var. Mesela bunlardan biri Mazlumder başkanımız kıymetli hocam Ahmet TAŞ. Sağ olsunlar evliliğimizin açılmaz kapılarını açtılar. Bizlere vesile oldular. Diğer bir kıymetli dost ise hemşerim, köylüm İsmail ŞAHİN. Kendileri TV 1 yazı işleri müdürü. Bir gün hocam şiirlerini yazılarını gönder paylaşalım, yayınlayalım demişti. Kısmette varmış devam ediyoruz. Ben yazma işini ruhum için yapıyorum. Çünkü gönül boşluk kabul etmiyor. Yazı ve şiirle uğraşınca insan güzel düşünüyor. Güzel düşünen kişide mutlaka ediptir, naiftir, zarafetlidir. Kimseye kötülük yapmaz yapacak vakti de yoktur. Hem okumak bir emek işi ve bir erdemlilik ise yazmakta okumadan aşağı değildir. Bir yazıyı bir şiiri illa da yazacağım diye inat etmem. vakti vardır, saati vardır. Meyve gibi olgunlaşması gerekir. Yoksa yazılanlar ham olur. Duygular, hisler çok önemli. Bakış açısı, çok önemli. Dile gelen ve kaleme dökülenler çok önemli. Mesela herkes bir cümle kurar. Ama benim cümlelerim bana ait olmalı diye düşünürüm. Çünkü teşbihler, mecazlar devrik cümleler yazarın âdeta kimliğini yansıtır. Onun için kes kopyala yapıştır mantığına hep karşı olmuşumdur. Üniversite sınavlarına çalışırken bolca paragraf çözerdik. Bu bazen şiir olur bazen nesir çok hoşuma giderdi. İki satırla yazılan mısralar gönül dünyamda derin izler bırakırdı. Çocuk yaşlarda gurbeti yaşamam ve içe kapalı oluşum beni yazmaya itti diyebilirim. Necip Fazıl'ın Sakarya'sını Ahmet Arif'in Hasretinden Prangalar Eskittim'i ,Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Bursa'da Zaman ve Sezai Karakoç'un Mona Roza şiirlerini lise yıllarımda ezberlemiştim.

Akbal Hocam, yazma isteği olan her yaştaki insanlara neler tavsiye edersiniz?

Herkesin yeteneği birbirinden farklıdır. Sen şu olacaksın sen bu diyemem. Herkes kendi yeteneklerini keşfetmeli. Yazmak isteyen bu işe hevesli genç kalemlere ne olursa olsun yazmalarını tavsiye ederim. Ustalık birden bire olmuyor yapa yapa, yaza yaza olacak. Mimar Sinan gibi çıraklık, kalfalık, ustalık dönemleri olmalı hayatımızda. Yazmayı para kazanma aracı olarak düşünmesinler. Zira internet ve arama motorları varken yazılanların bir getirisi yok. Bu işi biraz hobi biraz da ümmetin derdi, sesi görsünler. Bir başka tavsiyem fırsat buldukça gezsinler. Dikkat edin okusunlar demedim. Bu cümleyi özellikle kullandım. Çünkü gezmek ufku genişletir farklı bakış açısıyla yeni yorumlar yapmamızı sağlar. Özgün olsunlar kendileri olsunlar. Okullarını uzatmasınlar. Ümitvar olsunlar. Bir sanatçı kasetini piyasaya sürer. Kasette 10 parça varsa bunlardan bir iki tanesi o kasete adını verir yani o şarkı tutulan/hit parçadır. Gerisi unutulur ama sanatçıyı o bir eser meşhur etmiştir. Genç kardeşlerimizde böyle düşünmeli. Yazmanın Allah tarafından kendilerine verilen bir lütuf olduğunu unutmasınlar.

Hocam, sizlerin emek verdiği kitaplarınızın isimlerini öğrenebilir miyiz?

İlk şiir kitabım Geçit yayınlarından çıktı. Dedim ya özgün olmak gerek. İlk kitabıma kendi köyümün ismini (BİZİM HAYDANLI )verdim. Köyümüzün adı Doğankonak. Çevrede eski ismiyle HAYDAN olarak bilinir. Piyasaya çıkmak tanınmak istiyorsanız merkezden çevreye doğru olmalı. Yapılan köy şenliğinde bismillah dedim, fi sebilillah dedim ücretsiz dağıttım. Bir çoklarından müsbet dönüşler aldım. Abi bizim köyün adıyla kitap bastırmışsın, hocam emeğine sağlık diyenler çok oldu. Benim için paradan önemli olan işte buydu. Köyüne kültürüne bir katkı sunabiliyorsan ne âlâ ne güzel! 2.Kitabım yine Geçit yayınlarına nasip oldu. Buradan M.Ali Ecevit Bey'ede teşekkür ediyorum. Pandemi sürecinde herkes eve kapanmıştı. Ne yapabilirim diye düşünürken şiir kitabı çıkaracaktım ki vaz geçtim. Siyer okumaları yaptım. Gördüğümüz okuduğumuz kitaplar hep nesir tarzında yazılmış kalın kitaplardı. Geçen yıl peygamberimizin (sav) âlemlere teşriflerinin 1450.seneyi devriyesiydi. yaptığım siyer-i Nebi okumalarından hareketle efendimizin hayatını anlatan 450 soru ve cevaptan oluşan Siyer-i Nebi kitabını hazırladım. Basımını nasip eden Allah'a hamd olsun.

3.Kitabımız inşallah şiir üzerine olacak. Adını da koydum 'UNUTMAZ EFENDİM' olacak.

Şu an derleme aşamasında.

Yazarlık serüveniniz de unutamadığınız bir hatıranızı paylaşabilir misiniz?

Tabi ki. Herkes bir yakını vefat edince mersiye ağıt türünde şiir yazar. Bende anneme dedim ki: babam 35 yaşında vefat etmiş ben 2-3 yaşlarındaymışım O'nu göremedim. Ama sen hayattasın. İlla da ölene Allah rahmet etsin denilmez. Rabbim hayattayken de bizlere rahmet etsin. Haberin olsun senin için hatim okuyacağım. Ha birde ağıtını yakacağım. Şiir tarzında yazarım dedim. “Bu da yeni mi çıktı oğlum ölmeden beni mi öldürecen” dedi. Yazdım uzun uzun. Ablamın sesi biraz yanıktır sızlatır yüreği. Abla dedim , “Anama şiir yazdım sende ağıt şeklinde oku”. Kaydedip göndermiş. Şimdi anneme ağıtında hazır diye latife ediyorum.

Kıymetli Hocam, söyleşi için zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

(Ropörtaj: Mustafa Balaban)

Bakmadan Geçme