Madem İslam bireysel yaşanamaz, o zaman nasıl yaşanır
İngiltere ve Japonya da yalnızlık bakanlığı kurulduğunu biliyor muydunuz? İngiltere’de yalnızlık bakanlığı 2018’de kuruldu.
Ulusal İstatistik Ofisi verilerine göre, İngiltere'de 200 bine yakın yaşlı insan, aylar boyunca hiç kimseyle konuşmadan yaşıyor. Engelli gençlerin yüzde 85'iyse yalnızlıktan şikayetçi. (https://tr.euronews.com/2018/01/18/ingiltere-de-yaln-zl-k-bakanl-g-kuruldu)
Batıda sadece bir ülkede kendi ifadeleriyle milyonlarca kişi yalnız yaşıyor ve kalabalıklar içinde bile kendilerini yalnız hissediyor. Modernizm zehrini bütün insanlığa enjekte ediyor, bu zehrin adı bireyselleşme. Bize ‘’keyfine göre yaşa, başkasını umursama, en değerli şey senin zevkin, geleneklerini yık, zincirlerini kır, asi ol, başkaldır, hiçbir otoriteyi dinleme’’ diyor. Fakat kendisi, gizliden gizliye otoritesini bütün insanlığın üzerine modern araçlar ve teknoloji üzerinden kuruyor.
Maneviyattan ve değerlerinden uzaklaşan insanlık gitgide vahşileşiyor. Sürekli kendi çıkarını düşünme dürtüsü insanın dünyasını parçalara ayırıyor. Kainattaki bütün varlıklar ve bizzat kainatın kendisi bütüncül hareket eder. En küçük parça kendisinden daha büyük bir parçayla bütünleşir. Atomlar, atom altı parçacıklar, moleküller, bugün çok sıkıldım birazda başka bir şey yapayım demezler. Kendilerine verilen görevleri harfiyyen yerine getirirler ve bütünlüğü bozmazlar. Koordineli çalışırlar.
Modernizmin gayrimeşru çocuğu post modernizm, ‘’aslında hakikat diye bir şey yoktur. Herkesin kendine göre gerçeklik anlayışı vardır.’’ diyerek modernizmin parçalara böldüğü hakikati daha da parçalayarak atomlarına ayırdı. Bilim kendini Tanrı ilan etti. Her şeyin çaresinin kendisinde olduğunu söyledi. Ancak bir gün önce söylediği bir tezi bir gün sonra çürütme adeti de hiç bitmedi. Buna rağmen manipülasyon ve göz boyamayla insanları o kadar aldattılar ki Hz. Musa ile karşılaşan sihirbazlar bugün dirilse Bilimin aldatmacasına kanabilirlerdi.
Hatta bilimin aldatmacası bazı Müslüman çevreleri bile büyüledi. Batının teknolojik ilerlemesine aldanan bu çevreler İslam akıl dinidir, Kuran bize yeter, Peygamber o çağın peygamberiydi gibi söylemler geliştirip aklı yücelttiler, her şeye akıl yoluyla bir açıklama getirmeye çalıştılar, neredeyse Gayb’e iman etmez hale geldiler.
Modernite hayatı yataylaştırmış, dünyevileştirmiş, içini boşaltmış, anlamsızlaştırmış, dikey uhrevi boyuttan, vahiyden, hikmetten, irfandan koparmıştır. Yüce, aşkın değerlerin varlığına, hakikate sırt çeviren modernizm, insanların kulağına gizliden gizliye alemin merkezinin kendisinin olduğunu ve kendisine iman etmesi gerektiğini söylemiştir.
İnsanın benliği ne kadar parçalanırsa o kadar hakikat arayışından uzaklaşır ve hakka parçalı gözle bakar, hiçbir şey göremez. ‘’Öyle ki Onları (Hakka ve) hidayete davet etseniz (veya doğru yolu görsünler ve başkalarına da göstersinler diye gayrete çağırıverseniz), sizi işitmeyecek (ve ilgilenmeyecek)lerdir. Ve (üstelik) onları Sana bakar görürsün (ya), halbuki onlar (gerçekleri) görmez haldedirler.’’ (Araf, 8/198)
İnsan hakikate: aleme ve kendine bütüncül bakarak, maneviyatla, vahiyle ulaşır. Fıtri özlemlerinin hasretini bu şekilde giderir. Kendine ve dünyaya anlamı bu şekilde verebilir. Kendisinden daha üstün bir varlığa bağlanamayan insan dünyada sıkışıp kalır. Hayata anlam veremez. Farkında değildir ama mutsuzdur, her şey sıradandır, aşkın hakikatin sırrına mazhar olamamanın verdiği bir rahatsızlık vardır, sığ düşünür, perde arkasını göremez, madalyonun diğer yüzüne bakamaz, anlam dünyasının derinliklerine dalamaz. Kullanılmış kağıt peçete gibi buruş buruştur.
İntihar vakaların ve psikolojik rahatsızlıkların özellikle inançsız yaşayan ülkelerde daha çok olması; ruhun ve kalbin doyurulamamasından, insani hasletleri kaybetmekten ve İslami (İnsani) değerlerin yitirilmesinden kaynaklanır.
Modernizmin bireysellik zehrinden kurtulmanın en güzel yolu, Aşkın varlık olan Yüce Allah’la iletişim halinde olmaktan geçer. İnsanlığın geleneksel manevi değerlerine ve özüne dönmesi gerekir. Modernizmin üzerine bulaştırdığı pisliklerden maneviyatla temizlenmesi gerekir.
Bunu burada süslü cümlelerle yazmak kolay. Ancak insanların modernizmin pisliklerinden arınması için üstün gayret göstermeleri, dirençli olmaları gerekir. Öncelikle nefsinin azgınlığını dizginlemesi, kalbini arındırması gerekir. Neden dünyada olduğu, niçin yaratıldığı, öldükten sonra ne olacağı ile ilgili her insanın sorması gereken soruları sormalı ve vahyin ışığında cevapların peşine düşmelidir. Sadece kendi çıkarı için yaşamanın kişiyi insanlıktan ne kadar uzaklaştırdığını kavramalıdır.
Kendi çıkarı için yaşamanın kötülüğünün farkına varan insan diğer insanların değerini daha iyi anlayacaktır. Kavram olarak bile ben diyebilmem için sen olmalısın. Senin olmadığı yerde ben de olmaz. Dolayısıyla ben ve sen olmadan biz olmaz. Bütün insanlar olarak birbirimize muhtacız.
“Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.” Hz. Peygamber bunu açıklamak için, iki elinin parmaklarını birbiri arasına geçirerek kenetledi. (Buhârî, Salât 88, Mezâlim 5; Müslim, Birr 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 18; Nesâî, Zekât 67)
O zaman başta sorduğumuz soruyu sorup kısaca cevaplayalım.
Madem İslam bireysel yaşanamaz, o zaman nasıl yaşanır?
Cemaatle, toplulukla, beraberce, milletçe, ümmetçe yaşanır.
Samimi olursak Allah bize yol gösterecek, kapıları açacaktır.
Her gün 40 defa dediğimiz gibi; Rabbim topluca bizleri Sırat-ı Müstakime soksun ve bizi o yoldan ayırmasın.