Bilge AL

Mükerremlik

Bilge AL

 Günlük yaşamımızda engelli bireylerle muhakkak karşılaşmışızdır. Bazen ellerinde beyaz bir baston, bazen işaretlerle derdini anlatmaya çalışan ya da bir tekerlekli sandalyede size anlatmak istediğim 10 yaşındaki Can.

Ulaşmaya çalıştığım bir köyün meydanına indik ve birilerini görebilir miyiz ümidiyle etrafımıza bakındık.

Sıcaktan bunalmış bir köpek yavrusu, derin bir ceviz gölgesinin altına uzanmıştı. Bizi hissetti, başını kaldırdı, sıcaktan gözlerini zor açtı, hırladı. Sonra aynı uyuşuklukla, sararmış çimlere başını yatırdı ve uykusuna devam etti. Hala, etrafta hiç kimse görünmüyordu.

Köylü tarlalarda hummalı çalışıyordu.

Köy meydanına geldik ve kerpiç bir evin köşesinde, tekerlekli sandalyede bir erkek çocuk gördüm; o da bizi görünce panikledi, önce tekerlekli sandalyesini dengeleyemedi, bulunduğu yer çok tümsekli bir yerdi ve geri gitmek istedi, küçük bir yokuş onu bize doğru istem dışı sürüklüyordu. Küçük çocuk ellerinin var gücüyle benim ''merhaba'' sözcüğümden kaçmaya çalışıyordu.

Bu sözcüğün anlamı her ne kadar ''benden sana zarar gelmez'' olsa da faydası olmadı. Bizden saklanma çabaları sonuç verdi, bakışımızdan kayboldu.

Onun peşine düşmedim, tekerlekli sandalyesindeki boğuşmayı gördükten sonra içim bir hoş oldu ve olduğum yerde donup kaldım. Köy kahvesine oturduk ve beklemeye başladık, birileri mutlaka gelecekti.

Cuma saati idi ve ezan sesiyle birlikte, cemaat toplandı. Köy meydanı insan doldu. Onlarla birlikte gözden kaçırdığım minik çocuğu da gördüm. Mevcut olan hane halkı, cuma namazı için saf tuttu.

Namazdan sonra köy meydanında salkım saçak söğüt ağacının altında muhtar ve azaların yanında, genç kızlarla ve erkekler de sohbetimize katıldı. Hem çaylarımızı içtik, hem tanıştık.

Ben, tekerlekli sandalyedeki minik çocuğun yanına yaklaştım ve birkaç soru sormak istediğimi dile getirdim.

''Olur ''dedi.

Yanına çöktüm, zeytin rengi gözlerinin içine baktım. Gülüyordu gözlerinin içi.

Sorularıma da küçük gülücükler saçarak cevap veriyordu; "Benim adım Uğur, ama köyde bana Can diyorlar.

Verilen her işi ve sorumluluğu yerine getirdiğim için ''Can'' ismini taktılar.

“Uğurcan hangi okula gidiyorsun, kaçıncı sınıftasın?” soruma “Ben hiç okula gidemedim, okula giden ablamdan, okuma yazmayı öğrendim ve bugün her türlü haberleri bilgisayarımdan takip ediyorum" dedi.

Duyarlı olmaya devam ediyoruz.  İnsan varlıkları olarak yeryüzünde en şerefli bir konuma sahibiz. Yüce Allah insanı yeryüzünün halifesi kılmış ve yarattığı her şeyi insanın istifadesine sunmuştur. İster sağlıklı, isterse müptelâ olduğu bir rahatsızlık sebebiyle engelli konumunda bulunsun.

İslâmî anlayışa göre bütün insanlar mükerremdir.

Edebali'nin bir sözüdür ''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın''

Biz Kayserili olarak mükerremliği hiç elden bırakmadık.

Yorumlar 1
yusuf 20 Mayıs 2016 10:10

Engeller zihinlerden kalkarsa engelli kimse kalır mı?

Yazarın Diğer Yazıları