Hakan TOPUZOĞLU

Gökyüzünde Neler Oluyor?

Hakan TOPUZOĞLU

Eskiden gökyüzü bulutla doluydu, şimdi bağlantıyla. Uçurtmalar yerini dronelara bıraktı, yıldızlar ise uydu sinyalleriyle yarışıyor. Göğe baktığında bir şey dilemek değil, önce şunu düşünüyorsun: "Bu üzerimden geçen şey kargo mu taşıyor, gizlice izliyor mu, yoksa GPS’i mi kayıp?" Artık gökyüzü sadece yukarıda değil; ticarette, savunmada, teknolojide ve gündelik hayatımızın tam ortasında. Ama ne gariptir ki, gökyüzü bu kadar kalabalıkken, biz hâlâ onun neye dönüştüğünü tam olarak bilmiyoruz. Soruyu sormanın vakti geldi: Gökyüzünde gerçekten neler oluyor?

Gökyüzü Artık Sadece Mavi Değil

Bir zamanlar gökyüzüne bakmak huzur aramaktı. Şimdi ise gökyüzüne bakmak, cevap aramak. Hindistan’da yaşanan son uçak kazası, gökyüzüne dair güvenimizi bir kez daha sorgulattı. Teknik bir arıza mıydı, yoksa sistemsel bir yorgunluk mu? (BBC News, 2025)

Gökyüzü artık sessiz değil. Orada uçan her metal parçası, her sinyal, her yanıp sönen ışık, bir anlam taşıyor. Kimi zaman umut, çoğu zaman tehdit. Mavilik artık kodlarla, makinelerle, stratejilerle dolu bir boşluk.

Dronelar ve Savaşın Yeni Tanımı

Savaş alanları değişti. Topraklar değil, gökyüzü işgal ediliyor. Bayraktar TB2, MQ-9 Reaper, Wing Loong gibi İHA’lar yalnızca savaş sahasının değil, haber başlıklarının da başrolünde. Bu araçlar, çoğu zaman insan eli değmeden hedefe kilitleniyor, vuruyor ve geri dönüyor (Foreign Policy, 2024).

Artık sorumluluk dağınık. Pilotu olmayan bir saldırıda, “kararı kim verdi?” sorusu bir gölgede kayboluyor.

Uçan Arabalar: Geleceğe Açılan Riskli Kapı

XPeng ve Alef Aeronautics gibi firmaların geliştirdiği uçan otomobiller artık test izni almış durumda (TechCrunch, 2025). Jetgiller fantezisi değil bu, gerçek. Ancak havadaki trafik, yerdekinden daha karmaşık. Ve insan faktörünün hâlâ en büyük değişken olduğu bu denklemde, gökyüzü sadece ulaşım alanı değil; riskin yükseldiği bir yeni katman hâline geliyor.

Gökyüzüne Yapay Zekâ Dokunursa

FAA’nın 2025’te gözetimsiz uçuş izni verdiği otonom hava araçları, havacılıkta yapay zekânın resmen devreye girdiğini gösterdi. Sadece uçuş rotası değil; acil durum yanıtı, çarpışma kaçınma sistemleri, hatta hedefleme kararları bile artık algoritmalara bırakılıyor (TechCrunch, 2025).

Kodlarla uçan sistemler, gökyüzünü bir zekâ sahasına çevirdi. Ama bu zeka insani mi? Yoksa yalnızca öğrenen ama hissetmeyen bir yapı mı?

Gökyüzünün Hafızası: Uydular, Veriler ve Biz

Starlink uyduları artık sadece internete hizmet etmiyor. Atmosferin ısısını, şehirlerin yaydığı ışığı, doğanın nefesini izliyor. Gökyüzü bir ekran değil, bir hafıza diski gibi çalışıyor. Gözlemliyor, kaydediyor, işliyor (National Geographic, 2024).

Ve bu gözlemi yapan artık insan değil. Büyük veri merkezleri, yapay zekâ analizleriyle dünyayı yukarıdan yeniden tanımlıyor. Ama biz bu haritalarda sadece birer “veri noktası”ysak, gökyüzü gerçekten bize mi ait?

Biz Bu Gökyüzünün Neresindeyiz?

Türkiye, son yıllarda gökyüzüne sadece bakmakla kalmıyor; orada adını da yazıyor. Özellikle savunma sanayisindeki yükselişle birlikte, artık dünyada hava hâkimiyeti konuşulurken, Türkiye’nin adı cümle içinde mutlaka geçiyor. Bayraktar TB2, Akıncı, Kızılelma, ANKA gibi insansız hava araçları, yalnızca teknoloji değil, aynı zamanda strateji ihracatına dönüştü. Ukrayna’dan Azerbaycan’a, Kuzey Afrika’dan Körfez ülkelerine kadar birçok bölge, Türk İHA’larının gölgesinde yeni diplomatik denklemler kuruyor.

Baykar firmasının geliştirdiği Kızılelma, savaş uçaklarıyla uyumlu hareket edebilen ve yapay zekâ desteğiyle karar verebilen bir insansız savaş uçağı. Test uçuşlarını başarıyla tamamlayan bu sistem, hem savunma gücü hem de teknoloji gösterisi anlamına geliyor.

TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii), hem HÜRJET gibi eğitim/savaş jetleriyle hem de uydu ve roket projeleriyle gökyüzünün mühendisliğinde ciddi rol oynuyor.

Roketsan ve ASELSAN, bu yapının alt sistemlerini geliştirirken, HAVELSAN gibi yazılım firmaları da gökyüzüne karar veren algoritmaların peşinde.

Örnek: HAVELSAN’ın geliştirdiği "Milli Hava Trafik Kontrol Sistemi", radar ve yapay zekâ destekli algoritmalarla hava sahasının anlık yönetimini sağlamak için tasarlanıyor.

Ama Her Şey Gül Bahçesi Değil

Türkiye’nin gökyüzüne dair iddiası güçlü; ama bu iddianın sivil boyutu henüz tam anlamıyla ete kemiğe bürünmüş değil. Bazı kritik alanlarda ciddi yapısal eksiklikler ve çözüm bekleyen engeller dikkat çekiyor:

  • Yapay zekâ destekli hava ulaşımı sistemleri, henüz pilot seviyede.

  • Uçan araç teknolojileri üzerine yapılan açıklamalar ilgi çekici olsa da, henüz gerçek kullanıcı testlerine ulaşılamadı.

  • Drone taşımacılığı, regülasyon eksikliği nedeniyle hâlâ ticari ölçeğe geçemiyor.

  • Havacılıkta veri bilimi, otonom sistemler, hava sahası güvenliği gibi alanlarda ciddi bir nitelikli iş gücü açığı söz konusu.

Bu noktada teknoparklar ve teknopark bünyesindeki firmaların rolü hayati. Yenilikçi fikirlerin ürünleşmesi, sahaya inmesi ve sürdürülebilir hâle gelmesi için bu ekosistemin çok daha güçlü teşviklerle desteklenmesi gerekiyor. Çünkü gökyüzüne dair fikirler, sadece mühendislik bilgisiyle değil; Ar-Ge ortamıyla, yatırım desteğiyle ve bürokratik hızla birleştiğinde yükseliyor.

Bugün Baykar’ın, TUSAŞ’ın, ASELSAN’ın ulaştığı noktanın ardında yılların kararlılığı, ama aynı zamanda altyapı yatırımları var.
Yarın sivil havacılıkta da “yerli yazılım”, “yerli yapay zekâ” ve “yerli çözüm” diyebilmek için, bu tohumların teknoparklarda yeşermesi şart.

Yani Ne Durumdayız?

Türkiye şu an savunma gökyüzünde güçlü, sivil gökyüzünde arayışta, yapay zekâ gökyüzünde ise henüz uyanmakta.

Ama umut var. Çünkü genç mühendisler, yazılımcılar, teknisyenler artık yalnızca yere değil, göğe de proje yazıyor. Teknofest sahasında drone uçuran çocuklar, bir gün kendi yazdıkları yazılımla hava sahası yönetiyor olabilir.

Yeter ki gökyüzü bizim için sadece "bakılan bir yer" değil, "şekillendirilen bir alan" hâline gelsin.

Son Söz: Yukarı Bakmak Cesaret İster

Gökyüzü bir zamanlar şiir yazdırıyordu. Şimdi veri analizine konu oluyor. Yukarı bakmak hâlâ mümkün ama artık anlamak daha zor. Uçaklar, dronelar, uydular ve algoritmalar arasında sıkışmış bir gökyüzü var. Ama o gökyüzü hâlâ umut taşıyor.

Yeter ki yukarı bakarken gözümüzü kısmayalım. Gerçekleri de görelim, yıldızları da…

Yazarın Diğer Yazıları