Hakan TOPUZOĞLU

Şalter Kimin Elinde?!...

Hakan TOPUZOĞLU

Görünmeyen Tehdit
Dijital çağın sunduğu fırsatlar tartışmasız... Bilgiye saniyeler içinde ulaşmak, dünyanın dört bir yanından insanlarla anlık iletişim kurmak, hayatın birçok yönünü kolaylaştırmak artık sıradanlaştı. Ancak teknolojinin bu hızlı gelişiminin ardında, yeterince konuşulmayan karanlık bir yüz de büyüyor: sanal bağımlılık.
Her yaş grubunu etkileyen, kimini farkında olmadan içine çeken, kimini ise açıkça esir eden bu yeni bağımlılık türü; sadece bireylerin değil, tüm toplumların zihinsel sağlığını tehdit eder hâle geldi.
Teknolojiyi Kim Kullanıyor?
Bir bilişim uzmanı olarak işin teknik tarafını da, sosyal etkilerini de yakından takip ediyorum.
Günümüzde pek çok uygulamanın ve platformun temel hedefi, kullanıcının “içeride” daha fazla kalmasını sağlamak üzerine kurgulanıyor.
Renk seçiminden ses efektlerine, bildirim zamanlamalarından kişiselleştirilmiş içerik akışlarına kadar her detay; insan beyninin ilkel dürtülerini tetiklemek için özel olarak tasarlanıyor.
Sonuç? Ekran başında geçen saatlerin fark edilmeden artması...
Basit bir soru soralım: Bugün teknolojiyi gerçekten biz mi kullanıyoruz, yoksa o mu bizi kullanıyor?
Psikolojik Savaşın Yeni Cephesi
Bu durum artık yalnızca teknoloji alışkanlıklarıyla açıklanabilecek bir mesele değil.
Bilinçli ve planlı şekilde yürütülen, dijital psikolojik savaşın yeni cephesiyle karşı karşıyayız.
Dikkat sürelerimiz kısalıyor.
Gerçek hayattaki ilişkiler dijital dünyada “beğeni” ve “yorum” üzerinden ölçülür hâle geliyor.
Sosyal medya devleri ve oyun platformları, kullanıcıların dikkatini ve zamanını satın alıyor.
Algoritmalar tarafından yönlendirilen milyonlarca insanın davranışları, artık ekonomik ve politik çıkarların da bir aracı oluyor.
Ve en acı gerçek: şalter bizim elimizde değil.
Bir uygulamayı kapattığımızda bile, arka planda bizi geri döndürmek için çalışan algoritmalar sürekli devrede.
Kullandığımız her tıklama, her arama, her izleme alışkanlığımız yeni bir bağımlılık döngüsünün malzemesi oluyor.

Dikkat Krizi ve Toplumsal Sonuçlar
Sanal bağımlılığın bireysel etkilerinin ötesinde, toplumsal sonuçlarını da görmek zorundayız:
Dikkat krizleri yaşayan genç nesiller, öğrenme kapasitelerinde düşüş yaşıyor.
Gerçek sosyal ilişkiler yerine “sanal kimlikler” öne çıkıyor.
Dijital performans kaygısı, özgüven sorunlarını beraberinde getiriyor.
Zaman yönetimi tamamen ekrana bağımlı bir hâl alıyor.
Bu yeni psikolojik savaş, bireyin üretkenliğini, zihinsel sağlığını ve özgürlüğünü tehdit ediyor.

Dijital İrade Geliştirmek Zorundayız
Toplum olarak yapmamız gereken ilk şey bu tehdidi görmezden gelmemek.
Dijital irade geliştirmek, artık yalnızca bireysel bir tercih değil; toplumsal bir zorunluluk.
Ebeveynlerden başlayarak, eğitim sistemine ve medya politikalarına kadar her seviyede dijital okuryazarlık kavramını yerleştirmemiz şart.
Çocuklara sadece teknoloji kullanmayı değil, teknolojiyi yönetmeyi öğretmek zorundayız.
Çünkü bu savaşta kaybedecek en değerli şeyimiz zaman ve zihin sağlığımız...

Son Söz: Şalter Kimin Elinde?
Bugün her birimiz ekranların karşısında saatler geçiriyoruz.
Ama bir an durup kendimize şu soruyu sormamız gerek:
Şalter kimin elinde?
Eğer bu sorunun cevabı “benim” değilse, hâlâ bu bağımlılığın gölgesindeyiz demektir.
Unutmayalım:
Kontrolsüz dijitalleşme, özgürlüğün sessiz kaybıdır.
Gerçek hayatın yerine sanal dünyayı koymadan, teknolojiyi bilinçli şekilde kullanmayı öğrenmeliyiz.
 

Yazarın Diğer Yazıları