Bir zamanlar sokaklar çocukların sesleriyle şenlenirdi.
Oyunlar, arkadaşlıklar, küçük kavgalar ve büyük hayaller o sokaklarda büyürdü.
Bugün ise sessizlik var...
Çünkü yeni nesil, sanal dünyanın sonsuz ama soğuk koridorlarında kayboluyor.
Çocuklar ekranlara doğuyor, ekranlarda büyüyor ve ekranlarda sosyalleşiyor.
Arkadaşlıklar "like" sayısına, başarı "takipçi" miktarına indirgeniyor.
Gerçek hayatta göz göze bakmaktan çekinen bir nesil, sanal ortamlarda cesaretini, kimliğini ve hatta hayat sevincini yitiriyor.
Dijital Bağımlılık: Yeni Neslin Sessiz Çöküşü
Sanal dünya bir oyun alanı değil, bir zihin tutsaklığına dönüşüyor.
Her "bildirim", her "beğeni" çocukların beyninde küçük bir ödül patlaması yaratıyor.
Ve zamanla bu ödüle bağımlı hale gelen gençler, gerçek hayattan kopuyor.
Aile bağları zayıflıyor, inanç değerleri erozyona uğruyor, vefa ve sadakat gibi kavramlar anlamını yitiriyor.
Bu yeni bağımlılık türü; sessiz, sinsice ve derin bir yozlaşma yayıyor.
Eğlence sandıkları şey, aslında zihinlerine vurulan görünmez prangalar oluyor.
Kurtuluş: Gerçek Hayata Dönüş
Bu gidişata dur demek için öncelikle ailelerin bilinçlenmesi şarttır.
Çocukların ruhlarını besleyen şey ekranlar değil, sevgidir; ilgidir; gerçek yaşamın sıcaklığıdır.
Sanal dünyanın dayattığı sahte değerler yerine, aile içinde köklü değerler, sağlam inançlar ve gerçek dostluklar inşa edilmelidir.
Unutmayalım:
Bir toplumun geleceği, çocuklarının hangi dünyada yaşadığına bağlıdır.
Ve sanal dünya, gerçek hayatın ikamesi değil; sadece küçük bir aracı olmalıdır.
Ekranlar büyürse, hayaller küçülür.
Hayaller küçülürse, millet küçülür.
İzlemeye devam et…
ama bu kez gözlerini kaldırarak.