Onlar aramızda.
Ne alkış beklerler, ne sahne ışığı altında parlamak isterler.
Ama yaşadığımız hayatın sessiz kahramanlarıdırlar.
Görünmezler… Çünkü gösteriş onların harcı değildir.
Ama hissedilirler… Çünkü izleri her taşın altında, her emeğin ucundadır.
Sessiz takdir edilenler; çoğu zaman zamanın ilerisinde yürüyenlerdir.
Anlaşılmazlar çünkü kolay anlaşılır şeyler yapmazlar.
Yaptıkları iş, söyledikleri söz, yazdıkları cümle — kalıcıdır.
Ama kısa vadeli heyecanlara, gündelik alkışlara uzaktır.
Toplum olarak bir eksikliğimiz var:
Yaşarken kıymet bilmiyoruz.
Ölümün ardından methiyeler diziyoruz,
ama o methiyelerin sahibi hayattayken yalnız kalıyor.
Bir öğretmen düşünün; yıllarca sabırla öğrencilerine dokunan,
Bir yazılımcı; arka planda çalışan ama sistemi ayakta tutan,
Bir gazeteci; gerçeği kovalayan ama manşet olmayan…
Bir fikir adamı; kalemiyle geleceğe ışık tutan…
Bu insanlar, “sessiz takdir edilenler”dir.
Onlara minnettarlığımızı çoğu zaman içimizden geçiririz.
Ama ses etmeyiz.
Sanki sessizliğimizin içinde bir kabullenmişlik,
belki biraz da ihmalkârlık vardır.
Bugün bu yazı, bir vefa cümlesidir.
İsmi anılmayanlara,
Teşekkürü duyulmayanlara,
Köşesine çekilen ama asla körelmeyenlere…
Biliyorum, bazı insanlar sessizliğe doğar.
Ama toplum, onların sessizliğini
değer bilerek karşılayabilirse,
gerçek ilerlemeyi ancak o zaman yaşar.
Eğer bir gün bu satırlar, bir sessiz kahramanın yüreğine dokunursa,
bilin ki yalnız değilsiniz.
Çünkü sizi duyan, gören ve takdir eden birileri hâlâ var.
Yazan: Hakan TOPUZOĞLU