Son yıllarda "sağlık" kavramı bambaşka bir boyuta taşındı.
Pandemi ile birlikte tüm dünya bir anda dijital sağlık sistemlerine, aşı kartlarına, HES kodlarına, kimlik entegre uygulamalara mecbur bırakıldı.
Sözde insan sağlığını koruma bahanesiyle bireyin mahremiyetine, özgürlüğüne müdahale edildi.
Artık sağlık sadece bedenin değil, bireyin kimlik bilgilerinin de kontrol altına alındığı bir alan haline geldi.
Bir cep telefonu uygulamasıyla hangi mekâna girebileceğiniz, hangi ülkede seyahat edebileceğiniz belirlenir oldu.
Bu, sessiz ve derin bir kuşatmanın başlangıcıydı.
Aşı Pasaportları ve Dijital Kimlikler: Yeni Kontrol Mekanizması mı?
Aşı pasaportları ilk adım oldu. Bugün birçok ülkede dijital kimlikler zorunlu hale getiriliyor. "Kolaylık" adı altında, bireylerin tüm sağlık geçmişi, sosyal yaşamı ve seyahat bilgileri dijital platformlarda toplanıyor.
Bu sistemler, yarın başka hangi şartlar için kullanılacak?
Hangi hastalığı, hangi tercihi, hangi görüşü "risk" olarak görecekler?
Sağlık adı altında bireyin yaşam hakkı, hareket özgürlüğü ve hatta inanç temelli tercihleri bile sorgulanır hale getiriliyor.
Unutulmamalıdır ki; bir hakkı bir kere verdiğinizde, onu geri almak çok zor olur.
Sağlıkta Özgürlük Mücadelesi: Bilinçli Toplum Şart
Gerçek sağlık; sadece hastalıklardan korunmak değil, özgürlüğü ve mahremiyeti de koruyabilmektir.
Bedenimizi korurken, irademizi teslim etmemeliyiz.
Dijital çözümler doğru kullanıldığında hayatı kolaylaştırır; yanlış kullanıldığında ise bireyi bir "nümerik dosya"ya indirger.
Sağlık sistemlerine güven duymak başka, sorgulamadan boyun eğmek başkadır.
Her uygulamayı, her zorunluluğu sorgulamak, hem bireysel hem toplumsal sorumluluğumuzdur.
Beden sağlığı önemlidir.
Ama ruhun, aklın ve iradenin sağlığı çok daha önemlidir.
İzlemeye devam et…
Ama bu kez aklın ve kalbinle birlikte.
