Murat SERİM

Roman Toplumunun Sorunları Romanlarla Çözülür

Murat SERİM

Değerli dostlar; Fatih Karagümrük, Sulukule semtindeyiz. Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği Başkanı Şükrü Pündük Bey’le söyleşimize devam ediyoruz. 

Roman Toplumunun Sorunları Romanlarla Çözülür

Roman toplumunun eğitime fazla dahil olamayışlarının sebepleri olarak neler söylersiniz? 

Oraya da gelirsek eğer ilk sebep maddiyatsızlık. Demin anlattığım gibi. Yani istihdam çok önemli. İstihdamla işini kazanan insanlar çocuğunun nasıl eğitim alacağını, nasıl sağlıktan yararlanacağını, nasıl barınacağını çok iyi bir şekilde öğrenebiliyor. Çünkü maddiyat her şey demektir şu günümüzde. Siz de öğretmenlik yapıyorsunuz işte. Siz de bunu daha iyisi biliyorsunuz. Yani maddiyatınız daha fazla olsa bu röportajları çok daha farklı ortamlarda yaparsınız. 

İnşallah diyelim. Desteklerinizle. Şükrü abi, eğitim öğretime dahil olamayan veya okula gidemeyen çocuklar için neler yapıldı? 

Şimdi biz Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği olarak bununla ilgili bir ödül aldık yapmış olduğumuz projeyle ilgili. Ayrıca parasal bir ödül de aldık. Okula yeniden dönüş projesiydi bu. Okula başlamış, okulu bırakmış çocuklarımızı tekrardan okula başlatmak için, çocuklarımızın hepsini derneğimizde bir araya toplayıp, mahallemizde bulup, tekrardan okula gitmelerinin önemini anlatmaya başladık. Çünkü kendimizden ve mahallemizdeki bazı durumları kötü olan aileleri örnek gösterip ‘’Bakın bunlar bunlar böyle oldu, işte bakın bir tane milletvekili çıkarttık, ikinci milletvekilini de çıkarttık. Siz de okursanız böyle milletvekili olursunuz, doktor olursunuz, savcı olursunuz, avukat olursunuz.’’ deyip onlara iyi örnekleri gösterip tekrardan çocuklarımıza okulu aşıladık. Tekrardan çocuklarımızı okula gönderdiğimizde Türkiye'de birincilik ödülü aldık.

Sadece Sulukule'de yapıyorsunuz bunları değil mi? 

Tabii tabii, derneğimizde. 

Bu proje başka illerde de yapıldı mı? 

Tabii, başka illerde de yapıldı. Başka arkadaşlarımız da bunları yaptılar. Çocuklarımızı yeniden okula başlattılar. İşte dedim ya deminde, çocuklarımızın okuma oranı yükselmeye başladı yavaş yavaş. Tam istenilen bir kıvamda değiliz ama eskiye nazaran iyiyiz. 

Türkiye'de Romanlara yönelik birtakım ayrımcılık içeren mevzuatlar vardı. Fakat bu mevzuatlar 14 Mart 2010 yılında başlayan sizin de içinde olduğunuz Roman açılımı projesi kapsamında, özellikle Polis Salahiyet Kanunu’ndaki değişikliklerle ayrımcı uygulamalar nasıl giderildi? Bu düzenlemelerin Roman toplumuna somut etkilerini anlatabilir misiniz?

Biliyorsunuz konuşmamızda söylemiştim. Polis salahiyet kanunlarında Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu çok güzel bir düzenleme oldu. Bizi en çok memnun eden de bu oldu. Bu düzenleme yapıldıktan sonra çoğu şey kendiliğinden zaten düzelmeye başladı. 

Bir de 1934 yılında kabul edilen İskan Kanunu’ndaki o ifadeyi okumak istiyorum. Dördüncü maddesinde diyor ki: ‘’Türk kültürüne bağlı olmayanlar, anarşistler, göçebe çingeneler, casuslar ve memleket dışına çıkartılmış olanlar Türkiye'ye muhacir göçmen olarak alınmazlar.’’ Bu madde 26 Eylül 2006 tarihli 26301 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yasa ile şükürler olsun yürürlükten kaldırılıyor.

Allah rahmet eylesin Ali Koyuncu'nun da bu konuyla ilgili çok mücadelesi oldu, emekler verdi. Faruk Çelik Bakanımız da aynı şekilde. Cumhurbaşkanımızın katkılarıyla bunun tamamen kaldırılması bize yapılan en büyük işlerden birisiydi. 

Bizim de bu söyleşimizdeki en büyük amaçlardan biri de bu tür ayrımcılıkların ne zaman var olduğunu ve ne zaman kaldırıldığını bilgilendirmek, toplumumuzu bu konuda aydınlatmak. Bu ülkede yaşayan her insanın eşit haklara sahip olduğunu, varsa ayrımcılıklara karşı bir nebze de olsun katkı sunmak. Rabbimiz Hucurat Suresinin 13. ayetinde ‘’Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır.’’ diyerek bütün farklılıkların aslında bir rahmet olduğunu üstünlüğün ırkla, soyla ya da statüyle olmadığını öğütlüyor. 

Çok doğru. Zaten sizin de söylemiş olduğunuz gibi bütün toplumda eğer okuyanlar olursa mutlaka ki olacaktır. İnsanlar kendilerine bunlardan ders çıkaracaklar ve öğreneceklerdir. 

Söyleşimde bir kez daha ifade edeyim. İyi ki varsınız. Bu renkli kişiliğinizle gerçekten bana ve toplumumuza enerji katıyorsunuz. 

Çok teşekkür ederim. Sağ olun, çok sağ olun.

Roman açılımına bağlı olarak Aile ve Sosyal Politikalar, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları işbirliği ile hayata geçirilen, Avrupa Birliği tarafından da desteklenen Romanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde -ki şu anda oradayız, Sulukule'deyiz- Sosyal İçermenin Desteklenmesi, kısa adıyla SİROMO projesinden kısaca bahseder misiniz? 

Orada biraz dertliyim ben. Neden dertliyim? Ben şuna bakıyorum. Tabii ki böyle bir imkan varsa bizim Türkiye Cumhuriyeti'nde kurulmuş olan derneklerimiz, federasyonlarımız, konfederasyonlarımız ve vakfımız var. Bunlarla ilgili tabii ki o zaman SİROMO varken vakfımız yoktu, konfederasyonlar da yoktu ama federasyonlarımız ve derneklerimiz vardı. Ben isterdim ki bu çalışmalar Avrupa Birliği Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile beraber hep birlikte bu Roman toplumunun âkil insanları ile beraber çalışılsın. Roman toplumuna faydaları bu şekilde olacağına inanıyorum. Mesela ben bundan da muzdaribim. Mesela Avrupa Birliği projeleri var Romanlarla alakalı. Bu projeler bakanlığa gidiyor, üniversitelere gidiyor. Buralar bu projeleri alıyor ama Romanlara hiçbir faydası olmuyor. Ben Avrupa Birliğinden gelecek bundan sonraki Romanları ilgilendiren tüm projelerin, vakfımızı önemsediğimden, o yüzden vakfımızın çatısı altında toplayarak Romanlara faydası olması için, Romanlarla beraber çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Akademisyenlerle beraber -yine ayrımcılık yapmıyorum- çalışıp ama Romanlara faydası olacak projeler yapılması gerektiğine inandığım için bu SİROMO projesinin Romanlara hiçbir faydası olmamıştır. Çünkü Romanlarla çalışmadılar, bu projenin içinde Romanlar yoktu. Hep akademisyenler vardı ama bize hiçbir faydası olmadı. Hiçbir yararını da görmedik SİROMO’nun. 

Burada yapılacak yeni bir projede neyi önerirsiniz? 

Dediğim gibi vakfı öneriyorum ben. Yani gelecek olan ne kadar proje varsa bizim bir Roman vakfımız var. 

Roman Eğitim ve Araştırma Vakfı üzerinden çalışmalar yapılmalı, diyorsunuz. 

Konfederasyonlarımız var, federasyonlarımız var, derneklerimiz var, vakfımız var. Biliyorsunuz en üst yapı vakıf. Yani vakfın altında bu dernekler ve federasyonlarla birlikte biz, konfederasyonlarla birlikte zaten bu çalışmaları gönül rahatlığıyla yaparız. Tabii ki içinde bakanlığımız olsun. Tabii ki içinde Milli Eğitim Bakanlığımız olsun. Hepsi olsun ama biz kendimiz yönetelim. 

Eksik kaldı bu proje, diyorsunuz. 

Kendimiz yönetelim. Çünkü biz nerede sancımız var biliyoruz.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Dünya Romanlar Günü olarak kabul edilen 8 Nisan 2016'da, 2016-2021 yıllarını kapsayan Roman vatandaşlarına yönelik hazırladığı strateji belgesi ve eylem planı var. İkinci strateji belgesi de 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile kabul ediliyor. Bu strateji belgelerinden bahseder misiniz? 

Biz, bunu o zaman 64-65 sayfa falan yazmıştık. Düşüre düşüre 12-13 sayfaya falan düşürdüler. Roman strateji eylem planı da bu şekilde önümüzde işte. 

İkincisini kapsayan yıllar 2023-2030. Şu anda 2025 yılındayız. İkinci stratejik eylem planı içerisindeyiz. Bu ikinci stratejik eylem planı içerisinde neler yapılıyor ya da neler söylenildi, neler konuşuldu? 

2023–2030 planı, Romanların eğitim, istihdam, sağlık ve barınma gibi temel sorunlarını çözmeyi hedefliyor. Ama esas önemli olan, sahada Romanların sürece katılması ve sorunların yerinde çözülmesi. Çünkü biz kendi sorunlarımızı ve nerede sancımız olduğunu biliyoruz.

4.bölümün sonu

 

Yazarın Diğer Yazıları