Mustafa BALABAN

Küçük Yazarlar

Mustafa BALABAN

Küçük Yazarlar

İki hafta önce bir programa davet edilmiştim. Esasında içeriğine de tam vakıf değildim. Hem davet, hem merak programa katılımımı kolaylaştırdı. Adres bizim birkaç projemizde destek olan idareci ve öğretmenlerimizin olduğu Somuncubaba Anadolu İmam Hatip Lisesiydi. Bu seferde Eğitimde Harezmi Modeli Projesi kapsamında olan okullara ev sahipliği yapıyordu. Daha okulun bahçe kapısından girerken öğrencilerimizin nezaketli yönlendirmesiyle sergi alanına geçtim.  Spor salonunda il ve ilçeden gelen öğretmen ve öğrenciler çalışmalarını sergiliyorlardı. İl milli eğitim müdürümüz Coşkun Esen, ilçe milli eğitim müdürlerimiz stantları geziyorlar, öğrencileri dinliyorlardı.

Harezmi projesini duymuş lakin içerik ve işleyiş konusunda bilgi sahibi değildim. Genel de projeler denildiğinde fen ve teknoloji alanındaki projeler önce çıkıyor, sosyal bilimler ise sınırlı düzeyde oluyordu. Ama bu sergide yaşamın her alanında sıkıntı olan, boşluk bulunan konularda öğrenciler çalışmalar yapmış ve çözümler üretmişlerdi. Yahyalı Cumhuriyet İlkokulu öğrencileri kuşları korumak için farklı tasarımlarda kuş evleri yapmışlardı. Öğretmenleri Ferdi Filiz- aynı zamanda kaynım olur- öğrencileriyle tanıştırdı. Onlar da, yaptıkları kuşların uygun olmayan hava koşulları ve yaşam alanlarında,  barınabilecekleri materyalleri tanıttı. Her masa ayrı bir buluşun ve başarının hikayesini içeriyordu. 

İlgimi en çok çeken Gelenekten Geleceğe Kayseri isimli kitabın olduğu stanttı. 13 öğrenci 3 öğretmenimizin rehberliğinde bu kitabı yazmışlardı. Maarif Modeli ve Dilimizin Zenginlikleri projesiyle Harezmi Eğitim Modeline entegre olmuşlardı.

Yaşadıkları şehri tanımak adına hatta tanıtmak adına kaleme sarılmışlardı. Bu konuya alan taraması yaparak başlamışlar. Veli ve öğrencilerin %60’ının yaşadıkları şehri tanımadıkları, % 65’inin ise Türkçeyi doğru kullanmayıp imla ve yazımda hata yaptıklarını tespit etmişlerdi. Bu soruna çözüm için 126 sayfadan oluşan kitap Hacer Çiftçi, Fadime Demirkıran ve Nazan Çiğdem Yaman hocaların danışmalığında çalışmışlar. 

Kitabın özgün ve özel tarafı farazi olmayıp Harezmi projesi çerçevesinde olmasıydı. Yani toplumdaki bir sorun tespit edilmiş ve çözüm üretilmişti. Kitapta anlatılan her mekan ve konu bizzat gezilerek, görülerek ve yapılarak ortaya konulmuştu. Sultan Sazlığı, Gesi Bağları(türküsü), Kayseri Lisesi, Kurşun Aşı(Yemek), Hunat Hatun Medresesi, Kapuzbaşı Şelaleri, Mimar Sinan(Ağırnas), Güvercinlikler, Soğanlı Vadisi, Kurşunlu Cami, Erciyes, Bağ evleri yazı konuları ya bizzat ailelerle gidilerek ya da il dışından birileri misafir edilerek hikaye, anı tarzı kaleme alınmış. Bazı bölümlerde kitabın akışını kolaylaştıran Kurşun Aşı gibi yöresel bir yemek tarifine ya da Kısa Mola başlığındaki gibi yöresel kelime ve deyişlere de yer verilmişti. Çalışmayı özgün kılan unsurlardan biri de her konuda öğrencilerin kendi çizdikleri görsellerle yazıları desteklemiş olmaları. O kadar ileri düzeyde ki adeta bir sanat şahikası. Kitap sadece çocukların yazdığı bir kitap değil, içerik ve işleyiş olarak tüm çocukların okuyacağı bir çocuk kitabı. Bu bilgilerin bir kısmını ayaküstü dinlemiş ayrılmıştım. Çocukların her birinin imzaladığı tek kitap hediye etmişler, proje yönetici arkadaşlar okula davet etmişlerdi.  
Somuncubaba Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden ayrılmadan idaredeki arkadaşları göreyim istedim. Birçok çalışmada gönüllü olan müdür yardımcısı İhsan Özkan içeri buyur etti ve müdür beyin odasına yönlendirdi.  Kapıyı açtım, il ve ilçe milli eğitim müdürlerimiz oturuyorlar hasbihal ediyorlardı. Oda doluydu. İçeri baktım, tereddüt geçirdim acaba özel bir toplantı mı  diye, okul müdürü Metin Göğebakan tüm misafirperverliğiyle ayağa kalktı buyurun hocam dedi. Örnek müdürlerimizden biri,  munis ve mütevazı yaklaşımıyla takdir ettiğim bir insan. Ortamda muhabbet konusu genel olarak eğitim özel olarak projelerdi. İl milli eğitim müdürümüz Coşkun Esen , sözün bir yerinde projelerde gönüllülüğün önemine değindi. Ben de çocukların mezkur ortak kitaplarına değindim. Müdür bey o özgün çalışmayı gördüğünü söyleyerek,  çalışmanın önemine değinip farklı illerde yaşadıkları şehri tanımayan insanlardan bahsetti. Bu ve benzeri projelerde, başarı iltifata tabiydi.

İdareciler, öğretmenler ve öğrenciler birlikte olursa şehir adına, ülke ve insanlık adına faydalı çalışmalar ortaya çıkıyordu. İl milli eğitim müdürümüz bir önceki hafta da Hacılar ilçesinde Anadolu Mektebi Yazar Okumaları paneline teşrif etmişlerdi. Saha da olan biri olarak ortamda ifade ettim burada da ilave edeyim. Okullar dışa dönük programlarda amirlerinin katılımlarıyla daha çok motive oluyor, moral buluyor. Bu yönden şehir olarak şanslıyız.

Bu programın ardından iki hafta geçmiş geçmemişti ki, Gelenekten Geleceğe Kayseri ekibi sosyal medya da imza günü diye afiş paylaşmışlardı. Acaba gitsem mi, müsait bir zaman dilimi bulabilir miyim derken, bir ileti düştü telefonuma. “ Hocam merhabalar. Aradım ulaşamadım size. İmza günümüze bekleriz!”  Bu mesajı proje koordinatörlerinden Hacer hocam göndermişti. “Nasip!” dedim. 

4.sınıfa giden 13 çocuğumuz bu kitaba emek vermiş, yaşlarından büyük bir işe imza atmışlardı bu takdir ve taltif edilmeli dedim. Ertesi gün erken saatlerde okulun bahçesindeydim. Güvenli, güzel bir okulumuzdu: Mehmet Alçı İlkokulu. Okul binası eski olsa da bir iç mimar tarafından dış cephenin estetik bir şekilde dizayn edildiğini gördüm.(Müdür beyden öğrendim) Çok güzel bir renk uyumu, rahatlık veren bir görünümü vardı. Bahçedeki kamelya tarafında yetişkinler ve çocuklar program yapılacak alanı hazırlıyorlardı. İlgili hocalarım geldi. Müdür beyin yanına çıktık. Sabri Ekinci ismine yabancı olmadığım, projelerde yanımızda olan bir idarecimizdi. Bizleri karşıladı. Mütebessim ve mütevazı bir insan. Eğitimden, projelerden hasbihal ettik, sonra programın açılışına geçtik. Müdür bey, projenin anlam ve önemini belirterek sözü bana verdi. Ben de öğretmen ve velilerin destekleri, öğrencilerin emeklerini takdir ederek, dijital aygıtların her yaş grubunu meşgul ettiği bir dönemde vakit ayırarak bu kitap çalışmasının büyük bir başarı olduğunu dile getirdim. Müdür bey danışman öğretmenlere, bende yazar öğrencilerimize madalyalarını verdik. 

“ Çocuğa kim demiş küçük şeydir/Bir çocuk belki en büyük şeydir.” Abdülhak Hamit Tarhan’ın bu sözü çocukları değerli görmek adına berceste ifadeler. İşte bu inanç ve iştiyakla her bir çocuğumuzu dinledim. Tek tek yazılarıyla ilgili muhabbet ettim. Çocukların neşesi ve hevesi mutlu olmaya yetmişti.
Sınıf öğretmenlerinden Mahmut hocayla da bir teşehhüt miktarı birlikte olduk. “Hocam çocuklarımızın istifade edeceği yazılar, eserler yazın. Kimliklerini kazanacakları, ruhlarını besleyecekleri kitaplar gerekiyor”, demişti. Çocuklarımızın adına kaygılı insanlar oldukça geleceğimiz adına kaygılarımız azalıyor.

Hani eğitimde kurum iklimi deriz ya. İşte bu okulda onu gördüm. Veliler aktif, öğretmenler proaktif ve öğrenciler ise istekli. Bir kez daha projenin önemi kadar, ekip halinde çalışmanın gücü ve güzelliğini görmüştüm. Yani bir yerde pozitif iklim tüm paydaşların katkısıyla oluşuyor. 

Hani nasıl eski bina bir iç mimarın dokunuşuyla harikulade bir hal almıştı. Özelde öğretmenler genelde hepimiz bir çocuğun iç dünyasına-ki onlar taze fidanlar- dokunduğumuzda ne güzellikler ortaya çıkıyor. Çocuklarımız yaramaz etiketi almıyor yazar namzeti alıyor! Aynı okulda müstahdem olduğunu söyleyen bir yetişkin ise bana bu okulda olmanın memnuniyetini izhar etti. Daha ne olsun! Herkes mutluysa yarınlardan umutlu olabiliriz. 

Çok sevdiğim ve önemsediğim şu cümle bu fikrimi destekler sanırım:
“Bir çocuğun eğitiminden tüm şehir halkı sorumludur.”

Yazarın Diğer Yazıları