Nihat KURTOĞLU

Hayaller, Gerçekler ve Müslümanca Bir Özeleştiri

Nihat KURTOĞLU

Yeryüzünde insanların yaşadığı her coğrafyada, insanları bir araya getiren ve bir arada tutan bazı unsurlar ve özellikler vardır. Sosyolojide millet kavramı açıklanırken bunlar genellikle: “din, dil, coğrafya(vatan) ve ülkü birliği olan insan topluluklarının oluşturduğu toplumsal birliktelik.” olarak tanımlanabilir. 

Bu bağlamda insanların hayatlarını ve hayallerini gerçekleştirebilmesi için kendi tabiatlarına uygun bir coğrafyaya sahip olmaları da bir zorunluluktur. Bunun adı da vatandır. Toprak maddi ve somut bir ifadenin ötesinde insanların veya insan topluluklarının temel insani hayati ihtiyaçlarını temin eden bir tarla gibidir. Bu nedenle birçok entelektüel edebiyatçımız, düşünürümüz vatan millet ve kültür kavramlarını genellikle ekin ve ziraat anlamına gelen “Hars” kavramıyla ifade etmişlerdir. Hars tarımdır. Hars ekindir. Hars mahsuldür, kültürdür. Hars medeniyettir. Hars insana dair her şeydir. Hars insanı anlatan ve tanımlayan bir kavramdır. 
Örnek vermek gerekirse, vatanı, milli ve manevi değerleri uğruna hayatını feda eden şehitlerimiz için “toprağa verilen(ekilen) en kıymetli tohumdur” ifadesi kullanılır. Vatanınız için bir şehit verirsiniz, vatanınızı her türlü kem bakış ve tecavüz girişimlerinden korursunuz. Şehit kanıyla sulanan o vatan sonraki nesillerin selametle boy vereceği bir tarlaya dönüşüverir. Yani adeta bir ölür, bin diriliriz. Toprağa düşen her şehidiniz, o toprakları öyle bir verimli kılar ki, herkes şaşar kalır. Toprağa verdiğimiz şehitler de Allah katında öyle bir karşılanır ve rızıklandırılırlar ki, şehit olan müminler: “Rabbimiz bizi bir daha dünya ya gönder de tekrar şehit olalım.” diye istekte bulunurlar. 

Vatansız kalan milletlerin nasıl bir acıya ve sefalete katlandıkları veya katlanmaları gerektiğine dair bilgi ve belgeler birçok milletin kütüphanelerinde tozlu raflarda yerlerini almıştır. Japonların Hiroşima ve Nagazaki facialarını unutturmama mücadelesi gibi bizim de Kurtuluş savaşımızın neden, niçin ve nasıl yapıldığı ve Çanakkale’de yatan şehitlerimizin ne yaşadıkları ve nasıl şehadete ulaştıklarının bilgisi ve bilinci yeni nesillere aktarılmalı, anlatılmalıdır. Buralarda vatan ve milletin bağımsızlığı için yaşanan ve yaşatılanların gençlerimize yerinde  gösterilmesi, verilen olağanüstü mücadelenin genç dimağlara aktarılması ve nakşedilmesi elzemdir ve zaman zaman hatırlatılması gereken bir olgudur. İnsanoğlu unutkandır. Ders almak ve ibret almak yerine boş vermişlik psikolojisine kapılabilir. O zaman da “tarih tekerrürden ibarettir.” sözünü acı bir şekilde hatırlatıverirler insana.

Bizim tarihimizde de oldukça fazla zulüm ve göz yaşı yaşanmışlığı bulunmaktadır. Haçlı seferleri, Moğol istilaları vb. Anadolu topraklarının bir medeniyetler merkezi olmasından kaynaklı çevredeki bütün medeniyet veya devletlerin gözlerinde ve hayallerinde yer etmesi, Ruslar, Ermeniler, Yunanlar vb. milletlerin hayallerini süslüyor olması gibi nedenler bizim yatağımızda rahatça, kaygısızca uyuma lüksümüzü elimizden almaktadır. Bu milletlerin tecavüzcü ve zulümkâr saldırılarını bu millet ve milletin çocukları ve torunları asla unutmamalıdır. Gafletin ve uykunun ölüm anlamına geldiği veya gelebileceği bir coğrafyada yaşadığımızı bu milletin hiçbir ferdinin unutma lüksü yoktur. Bu zalimlerle alakalı bu sözümüzü haklı çıkaracak kanlı hatırat kitaplarımız kayıtlıdır kütüphane raflarında. Merhum Akif’in deyimiyle; “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” duasının gerçekleşebilmesi içi her zaman savaşacak gibi müteyakkız olmalıyız. Ordumuzun ve bütün güvenlik güçlerimizin her türlü savaşa ve kötü senaryoya hazır olmaları tartışılmaz önemde bir gerçekliktir.

Yedi düvelin ve şeytanlarının yaşadığımız coğrafyada operasyon halinde olması bizim her an uyanık ve hazırlıklı olmamızı gerektirir. Ancak o zaman biz Osmanlı misyonunu yeniden canlandırabiliriz. İnsanımız ve bütün yeryüzü masum ve mazlumları rahat uyuyabilirler.

Dış düşmanlara karşı her an hazır ve nazır olmamız gerektirdiği gibi bir de kale içi yani vatanın içini oluşturacak olan kendi insanımızın her açıdan maddi ve manevi müreffeh bir seviyeye getirmemiz de bir o kadar elzemdir ve gereklidir. Kalenin içi yeterince sağlam olmazsa güvenlik kuvvetlerinizin iyi ve yeterli olması kifayet etmez. Şahsi çıkarları ve dünyevi duyguları manevi ve insani değerlerin önüne geçmiş olanlar, her an ve her zaman vatan ve milletlerine bu maddi değerler veya dünyevi makamlar karşılığında ihanet edebilirler. Öyleyse güçlü ve muazzam bir orduya sahip olmak gibi kendi insanımızı manevi ve milli değerlerle mücehhez kılamazsak hangarları uçakla, tankla, limanları savaş gemileriyle doldurmanın ciddi bir faydası olmayacaktır. Burada önemli olan şey insan unsurudur. Kendi topraklarımızda yetiştirdiğimiz vatan evlatları askerlerimizin kalbine ve gönlüne vatan millet sevdasını icabında şehadetin önemini ve gerekliliğini yerleştiremediysek 15 temmuzları ve daha birçok ihaneti yine yaşayacağımızı söylemek için kâhin olmamıza gerek yoktur.  

Deyim yerindeyse, pergelin bir ayağını Anadolu’nun kalbine, diğer ayağını da dünya üzerinde yetişebildiğimiz bütün gönül coğrafyamıza uzatacağız. Yiğit düştüğü yerden kalkacak ve bütün Dünya’ya Hakkı ve adaleti ve bütün iyilik ve güzellikleri götüreceğiz inşallah. Bunlar kesinlikle hayal olmayıp geçmişte bir biçimde başardığımız ve hala da zaman zaman gururlandığımız hasletlerimizdir. Şanlı tarih hastası olmadan bu hasletlerimizi yeniden yeşertebilir ve Rabbimize layık kul, ecdadımıza layık birer nesil olmanın verdiği hazzı ve gururu hep beraber yaşamanın zamanı elbet gelecektir.

Ancak bütün bu hayalini kurduğumuz istikbalin yakında gerçekleşmesi için bu ümmetin ve bu milletin her bir ferdinin kendi üzerine düşen vazifeyi anlamı algılaması ve hayata geçirme iradesinin oluşması gerekmektedir. Kur’an’da Yaratan: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.(verilecektir)” buyurmaktadır.

Dünyada bazı milletler vardır ki, tarihsel süreç ve dünya konjonktürü onları devlet kurma medeniyet oluşturma ve dünyaya çekidüzen verme hususunda oldukça başarılı kılmıştır. Bu başarılarda Müslümanlara Allah’ın yardımını da es geçmek mümkün değildir. Başarı genelde ve normalde Müslüman olsun gayri müslim olsun inanç özgüven ve çalışmanın ürünüdür. İngilizlerin ve Osmanlının dünya hakimiyeti buna iyi bir örnek teşkil etmektedir. Bu Dünyada çalışkan milletlerin inançları batıl da olsa, Allah kendi ilkeleri gereğince onlara çalıştığının karşılığını vermektedir.

Bu nedenle geleceğe dair hayaller kurarken Allah’ın ilkelerini yani Sünnetullah’ı da  iyi bilmek ve ona göre strateji tayin etmek ve yol haritası belirlemek gerekmektedir. Allah Sünnetullah gereği yan gelip yatana başarı ve zafer ihsan etmez. 
Bugün Dünya Müslümanları bu denli zillet ve meskenete düşmüşse, bunun tek nedeni inanç dünyalarının yara alması, oluşan itikadi marazlar nedeniyle maddi ve manevi dünyalarını yönetememeleridir. Allah Kur’an’da “üzülmeyin gevşemeyin (gerçekten) inanıyorsanız sizler üstünsünüz.(Üstün olan ve olacak sizlersiniz.) buyuruyorken bugün Gazze başta olmak üzere İslam coğrafyasına baktığımızda kimse Müslümanların maddi ve psikolojik üstünlüğünden ne yazık ki bahsedemez. Ayetin mefhumu muhalefetini ele alırsak “Eğer siz yeryüzünde üstün değilseniz, inançlarınızda, imanınızda(Allah’ın dininin anlaşılması ve algılanmasında ve hayata aktarılmasında büyük oranda sorunlar bulunmaktadır.”

Sözün özü geleceğe dair güzel hayaller ve ümitler yeşertmeye çalışırken Sünnetullah’ı yani Allah’ın ilkelerini unutmamalıyız. Unutmayalım ki hayatta gerek bireysel, gerek toplumsal olarak düştüğümüz hallere, zillet ve illet dolu hallerimize baktığımızda, (Müslümanlar olarak vardığımız yer ve bulunduğumuz durum yanlış ve hatalıysa) şöyle bir acı sonuç karşımızdadır: “Ne yazık ki, yürüyerek veya araçla geldiğimiz yollar da yanlış ve hatalıdır. Bu nedenle Rabbimizden ve menzil-i Maksudumuzdan ayrı, uzak kaldık, hep ağladık, hep ağladık…”

Bu zor ve bir o kadar kutsal vazifede muvaffak olmak için, yeniden titreyip aslımıza ve kendimize dönmemiz için O’na sığınıyor, hakiki iman, berrak bir idrak ve salih amellerimizi artırmasını niyaz ediyorum. Cennet ve Cemal dileklerimle!

 

Yazarın Diğer Yazıları