Osman GERÇEK

PUTÇULUK POLEMİĞİ

Osman GERÇEK


Dilimize Farsça’dan geçen bir kelime olan put, doğrudan kendisine tapınmak veya bir kutsallığı temsil etmek üzere, taş, tahta, maden ve betondan yapılmış heykel veya aynı maksatla yapılmış resim, kabartma ve oymalardır. Putlar, bir tanrı veya tanrıçayı, insan hayatına ve kaderine, tabiat olaylarının akışına hükmeden, üstün ve esrarengiz, mahiyetine akıl erdirilemeyen, netice olarak insan iradesinin üstünde büyük bir gücü ve varlığı temsil eden sembollerdir.
Üstün ve yaratıcı gücü temsil ettiğine inanılan bu putlar, her dönemde farklı mahiyet ve şekillerde inşa edilerek insanların tazim ve takdislerine sunulmuştur.
Bu mahiyetleri itibarıyla özellikle ülkemizde bu şeklî semboller üzerinden bir takdis ve tazim ortaya koyan dini ve din dışı neredeyse hiçbir çevre bulunmamaktadır. Lider kültü çerçevesinde ortaya konan heykellere tazim ise ‘doğa üstü’, ‘yaratıcı üstün güç’le irtibat noktası olmaktan çok siyasi egemenlik ve buna boyun eğdirme ameliyesinin bir tezahürüdür.
Şüphesiz bu tarz uygulama alanları da şirk kapsamı dahilindedir, İslami ölçülere göre.
Resmin bir kısım şekillerine ve heykelin neredeyse tamamına olan bu mesafeli duruş Müslümanların inanç değerlerinden neşet eden tevhid eksenli bir tavırdır.
Bu şeklî putların dışında insanların akıllarına, zihin dünyalarına, yaşam biçimlerine yön vermeye çalışan nefsanî eğilimler ve ideolojik yönlendirmeler de put kapsamındadır.
Hız ve haz maksatlı modern zamanlarda insanların zihnini en çok iğdiş eden, mal, mülk, makam, şöhret, şehvet putlarının yanı sıra çağdaş kavramlar olarak insanların önüne süslü vaziyette sunulan popüler ideolojik iddialar da birer put kapsamındadır.
Şu günümüz dünyasında insanların inanç değerlerini bozan, yozlaştıran, itibarsızlaştıran ve Allah Tealâ’nın ‘sırat-ı mustakîm’ olan dosdoğru yolunu takip etmelerinin önündeki en büyük engel de bu son bahsettiğimiz putlardır.
 
Yoksa Kayseri’de inşa edilen Kollezyum çerçevesinde son zamanda konuşulan ‘putçuluk’ yorumlamaları, bu asıl putlar yanında hiçbir tapınma ve tazim içermeyen küçük biblo putçuklarla, ‘put’ kavramının sözde itibarını(!) bağlamından uzak bir alana yönlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
İslam’ın egemenliği altına giren birçok pagan toplumun Müslümanlaşmasına rağmen bölgelerindeki devasa nitelikli sözde putlar adeta koruma altına alınmışcasına hâlâ İslam beldelerinde varlığını sürdürmektedir. İlk fethedilen Mısır toprağının Giza bölgesindeki piramitler ve oturan aslanbaşlı dev Tutankamun heykeli,  Afganistan’daki on yıl önce tahrip edilen dev Buda heykeli ve ülkemizde bulunan dev Nemrut heykelleri bunun en bilinen örnekleri.
Hâl böyleyken Müslümanlar tarihin hiçbir devrinde bu nitelikte heykel inşa etmemişlerdir.
Etrafında sıralı on iki Hristiyan ilahiyatının büyüklerinin heykeli bulunan Kollezyum’a ad olarak verilen ‘Mazaka Land’ ifadesi belki de öncelikle tenkit edilmesi gereken işlerdendi. Tarihi Kayseri’nin bir adı olan Mazaka ifadesinin yanına eklenen ‘Land’ın sorunlu eklemlenmesi hiçbir zaman ifade edilmedi. Küresel egemen güçlerin mekansal algı oluşturmaya yönelik kullandıkları ‘land’ kelimesi bu egemen güçlere boyun eğmek, onların literatürlerini Müslüman topraklarında inşa etmek anlamına gelmiyor mu?
Geçtiğimiz günlerde Selçuklu Müzesine dönüştürülen Gevher Nesibe Şifahânesi’nin önündeki meydanda duran Mimar Sinan heykeli çok mu hayırlı bir iş? Kollezyum etrafında oluşturulan ‘putçuluk polemiği’ neden Mimar Sinan heykeli üzerinden dile getirilmiyor?
Hiçbir Müslüman din büyüğünün, hiçbir devirde bu tarz bir heykeli Müslümanlar tarafından yapılmış mıdır? İman ve takva imarı olan binlerce mimari eserinde kibir olur endişesiyle, adını dahi yazmaktan hâyâ eden Allah Rahmet eylesin hemşehrimiz Mimar Sinan, öyle bir heykelinin kendi memleketinde yapıldığını duysa kemikleri sızlamaz mıydı? Sinan’a ve asırlık iman ve İslam mücadelesine en büyük hakaret saymaz mıydı? Hangi akl-ı selim Müslüman, put/şeytan imgesiyle insanların zihninde yer etmek ister?
Bizim zamanımızda yapılanları eleştirme hakkımız olduğu gibi, bizim zamanımızdan önce yapılanları da eleştirme hakkımız olmalı. Mukayese edildiğine, toprağın altında kendini savunma makamında olmayan Sinan’ı savunmak mı, Hristiyan kültünün tahrif ederek putlaştırıp ikonlaştırdığı değerleri savunmak mı bize düşer?

Yazarın Diğer Yazıları