Kayserililer Sivas Kongresine Neden Katılmadı?

106 Yıl önce Müdafa-i Hukuk Cemiyeti tarafından Sivas'ta düzenlenen büyük kongreye, uzak şehirlerden bir çok delegenin katılmasına rağmen Kayserililer neden katılamadılar? İşte ayrıntılar...

Sivas'ta düzenlenen Kongreye katılmaları için aylar öncesinde davetiye gönderilen Kayserililer, 4 Eylül 1919 tarihinde başlayacak olan kongreye neden katılmadılar veya katılamadılar veyahut da katılmış gibi oldular? Araştırmacı Yazar Osman Gerçek, Kayserililerin katılamayış nedenlerini ve katılamasalar bile katılanlar listesine isimlerini yazdırabilme diplomatik başarılarını ayrıntılarıyla makalesinde anlatıyor:

Millî mücadelesi yıllarında, M.Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışından sonra gerçekleştirdiği Erzurum Kongresi'nin katılımcıları daha çok Doğu vilayetleri idi. Yani, 23 Temmuz'da başlayan bu Kongre'ye Kayseri'nin delege göndermeyişinin nedeni, bu kongrenin Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin doğu illeri delegelerine yönelik olarak düzenlenmiş olmasıydı.

Bu tarihten, daha üç yıl öncesine kadar düşman kuvvetlerini İstanbul'a sokmamak için Çanakkale'de 'çetinler çetini' bir destan yazan ve 'Çanakkale'nin Geçilmezliğini' ortaya koyan Anadolu'nun aziz evladları, ne yazık ki 13 Kasım 1918'de İstanbul'un İngilizler, 15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali karşısında, yine 'işin başa' düştüğünü anladılar.

Daha birkaç yıl öncesinden, değil İstanbul, Gelibolu'dan 'leşleri kollarının altına verilerek gönderilen' işgal kuvvetlerinin ilk askerleri, İstanbul'a 13 Kasım 1918'de çıktı. 19 Şubat 1920 tarihine gelindiğinde, İstanbul'da 30.550 er, 28 bataryadan oluşan İngiliz kuvveti, 33.000 er, 55 top, 39 tayyare, 25 tank ve 12 zırhlı otomobilden oluşan Fransız kuvveti, 1.150 Yunan askeri ile 4.000 İtalyan askeri yerleşmiş vaziyetteydi.

Bu vaziyet ve şartlarda gerçekleştirilen Erzurum Kongresinde, M. Kemal Paşa 'Kongre Başkanı' seçilmiş ve bundan önce yayınlanan Amasya Tamimi ile Sivas'ta yapılacak olan Kongre'nin tarihi ile hangi illerin davet edileceği belirlenmişti.

Aynı tarihlerde Kayseri'de halkı Milli Mücadele konusunda bilinçlendirme görevini İhtiyat Zabitan Cemiyeti yapıyordu. İstanbul'a bağlı resmi hükümet görevlilerinin dikkatini çekmeden, köy köy, kasaba kasaba halk bilinçlendirilmeye çalışılıyordu.

İkinci, daha önemli ve büyük kongrenin Sivas'ta yapılacağı ve memleketin dört bir köşesinden gelen üyelerin kongreye katılacakları haberi Kayseri'de duyuldu.

'Kayseri ileri gelenlerinden 40-50 kişi, Ağustos ayında Aşcızde Mehmed Bey'in İçerişar Mahallesi'ndeki evinde toplanmışlardır. Toplantıya Ktipzde Nuh Naci, Hacılarlı Zade Mustafa, Taşçızde Osman, Ağırnaslı Mustafa, Mazhar Karakaya, Yedekçizde Mehmed ve kardeşi Hüseyin, Behçetizde Tevfik, Bahçelizde Ahmed, Halaçoğlu Ahmet Hilmi, Binbaşı Fehmi Bey ve pekçok Kayserili katılmıştır. Toplantıyı Binbaşı Fehmi Bey açmış ve Ahmed Hilmi Kalaç da bir konuşma yapmıştır. Toplantıda yapılan konuşmalarda Sivas Kongresi'ne delege olarak üç kişinin istendiği dile getirilmiştir. Neticede, 4-12 Eylül 1919'da toplanan Sivas Kongresi'ne katılmak üzere İmamzde Ömer Bey, Ktipzde Nuh Naci Bey ve Ahmed Hilmi Kalaç seçilmişler ve fakat ertesi gün Sivas'a gidip gitmeme konusunda tereddütler meydana geldiğinden, hareket birkaç gün gecikme ile gerçekleşmiştir.

Kayseri'den kongreye kimlerin katılacağından çok, Kayseri olarak kongreye katılmanın getireceği, sorumluluklar, yükümlülükler ve riskler üzerinde yapılan hararetli tartışmalar ertesi gün bile kafalardaki istifhamları gidermiyor.

İstanbul merkezi yönetimine bağlı, yerel yönetimin bilgisi ve yönlendirmesi dışında, vatanın kurtuluşu için mutlaka bir şeyler yapmanın gerekliliğine inanan bu insanlardan bir kısmının zihnindeki merkeziyetçi ve statükocu anlayış, Kayserili delegelerin adeta elini kolunu bağlıyor.

Kayseri tabiriyle, 'garanlık/dibi dabanı belli olmayan'(!) bu yeni oluşuma neresinden, ne kadar destek olunacağına, 'getirisi ve götürüsü' ince hesap edilip, riskler ve istifhamlar izale olduktan sonra karar vermek gerekiyordu. Aksi halde 'tavşan yamacı geçmiş' olabilirdi.

Kongre'ye katılmak üzere görevlendirilen delegelerinden Ahmet Hilmi Kalaç bu müphemliği hatıratında şu şekilde anlatıyor: 'Bir mazbata ile delegeliğimizi tevsik ettirdikten sonra hemen yola çıkacaktık. Ertesi gün Ktipzde (Nuh Naci)'ye uğradığım zaman içtimada bulunanlar arasında bazı tereddütler husule geldiğini öğrendim. Henüz karanlık bir yolun sonunun nereye varacağı kestirilemediği için bunu isim ve imza ile tespit etmeyi mahzurlu görmüşler mazbata yapılmaktan sarf-ı nazar edilsin demişler. Bu hl yolculuğumuzu birkaç gün tehir etti. Nuh Naci ile görüştüm. Netice ne olursa olsun Sivas'a gitmeye karar verdik '

Bu üç kişilik kongre heyeti, deri ve buğday tüccarı gibi yola çıkarak, gerçek maksatlarını gizlemişlerdir. Kongreye geç kaldıklarını yolda, İstanbul gazetelerine haber ulaştırmak isteyen Ruşen Eşref Ünaydın'dan öğrenmişler ve ertesi gün Sivas'a vararak M. Kemal Paşa ile görüşmüşlerdir. Mustafa Kemal Paşa'nın geç kalma sebebini öğrenmek istemesi üzerine, delegelerden Ahmet Hilmi Kalaç: 'Kayserililerin mühim bir meselede karar verirken, her şeyi hesaplayarak, harekete geçmek karakterinde olduklarını' ifde ile konuya açıklık getirdikten sonra, M. Kemal Paşa'ya hitaben: 'Bundan böyle Kayseri, sizin safınızda ve emrinizde vatanî vazifesini yapar' şeklinde Kayseri'nin ve Kayserililerin Millî Mücadele'de üzerlerine düşeni yapacaklarına dair söz vermiş, diğer delegelerden Nuh Naci Bey ile Ömer Bey de bu sözü onaylamışlardır. M. Kemal Paşa da, ülkenin içine düştüğü kötü durumu ve bu kötü durumdan milletçe teşkilatlı bir şekilde harekete geçilmesiyle kurtuluşun mümkün olacağını Kayseri heyetine ifde etmiştir.' (Kalaç, Ahmet Hilmi, Kendi Kitabım, Ankara 1960, s 150-153; A. Vehbi Ecer, 'Millî Mücadele'de Kayseri', s. 44-45)

Mustafa Kemal Paşa, kongreye geç intikal eden Kayseri delegelerine ilk olarak şunu sordu: 'Kongreye niçin geç geldiniz, yoksa mutasarrıf mı sizi engelledi?' Çünkü Mustafa Kemal, o günlerde Kayseri mutasarrıfının milli harekete karşı olduğunu biliyordu. 'Hayır Paşam mutasarrıf müessir olacak birisi değildir, ancak. Kayserililerin mühim bir konuda karar verirken, itidalle ve her türlü sonuçları hesaplayarak harekete geçmek karakterinde olduklarını, bu meselede de düşünüp taşındıktan sonra karar aldık' dediler. Ve şunu eklediler: 'Kayseri bundan böyle sizin safınızda ve emrinizde vatan; vazifesini yapacaktır.' (Zübeyr Kars; Milli Mücadele'de Kayseri, s.
33.)

Kongrenin manzarası, umumi iştirak ve teveccüh haberinin alınmasıyla beraber, Sivas'a en yakın mesafede bulunan Kayseri'den katılan delegelerin, ne zaman yapılacağı aylar önce belirlenen, kongre sonuçlandıktan ve tüm şehirlerden gelen delegeler dağıldıktan sonra Sivas'a ulaşıp, M. Kemal Paşa'ya durumu izah etmeleri ve Paşa'nın önündeki katılımcılar listesinin altına isimlerini teker teker yazdırmaları 'diplomatik bir başarı' addedilse bile Ahmet Hilmi Bey'in altını çizdiği 'Kayserili Karakteri' ve bu 'buruk iştirak'in Kayseri'ye neler kazandırıp, neler kaybettireceğini zaman gösterecekti.

Kongre tarihine denk gelen 6 Eylül gününün Kurban Bayramı'na denk gelmesinden dolayı kutlama, sızgıt, pastırma ve irişki meşakketi, daha sonra müzmin bir mazeret olarak öne sürülse de, böyle mühim bir toplantı için mazeret olabilecek cinsten değildi.

Kayseri Delegelerinin kaçırdığı en büyük şeylerden birisi de Kongrede toplu olarak yapılan şu yemindi: 'Makam-ı Celil-i Hilafet ve Saltanat'a, İslamiyet'e, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye ve emelimiz olmadığına binaen kongrenin müzakeresi devamı müddetince ihtirasat-i şahsiye ve siyasiyeden ve fırkacılık amalinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ihyasına çalışmayacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah billah.'

Haber Merkezi

Bakmadan Geçme