Yeni Yüzler Yeni Kitaplar: Mustafa BALABAN

Merhaba yeni bir yüz yeni bir yazarımızı bugün sizlere tanıtacağız. Birçok sosyal ve kültürel projede görevli veya gönüllü çalışan öğretmen yazarlarımızdan biri. İlk kitabı Büyücek Yayınları'ndan çıkan VakPir kitabının yazarı Mustafa Balaban. Dijitalin egemenliğinde nasıl bağımsız olunur? Göremediğimiz bir kuşatmanın altında mıyız? Yazar Balaban Tekno-fantastik bir kurguyla, VakPir karakteriyle hem öğrencilere hem de velilere farkındalık penceresi açıyor.

Sayın Hocam, çok heyecanlıyım. Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Sizin ilk kitabınız benim de ikinci söyleşim. Önce sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?

Elbette. Kendimi birçok yerde yazılı, sözlü tanıttım. Lakin bir yazar olarak ilk kez özgeçmişimi paylaşacağım. Bende heyecanlıyım. Ama bu duygu, durum başka. İnsanı diri tutan, eserlerini kıymetli kılan bir duygu bu. Bendeniz 1973'te Yozgat'ta doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Yerköy ilçesinde tamamladım. Üniversite hayatım ise Erciyes Üniversitesi'nde devam etti. Yaklaşık on yıl diyanet işleri bünyesinde görev yaptım. On beş yıldır ise milli eğitimde öğretmen olarak görev yapmaktayım.

Öğretmenliğimin yaklaşık yarısı il müdürlüğümüz bünyesinde ARGE biriminde görevlendirildim. En son Erdemlerimizle Varız(ErVa) projesi kapsamında Valiliğimiz bünyesinde görevlendirildim. Bir çok sosyal ve kültürel projelerde görev aldım. Kitap projelerinden Anadolu Mektebi Yazar Okumaları, yazma projelerinden ise Genç Yazarlar'da gönüllü ve görevli bulundum. Türkiye Yazarlar Birliği(TYB) Kayseri Şubesi üyesiyim. Evliyim ve üç çocuğum var. Ha bu arada üçüncü üniversite olarak Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisiyim.

Mustafa Hocam, yazma serüveniniz nasıl başladı? Yazma isteği nasıl oluştu? Yazma yeteneğinde kimlerin yönlendirmesi oldu?

Elime kalemi aldığım ilkokul yıllarında başladı. Latife olsun, ironi olsun diye söylemiyorum. O yıllarda sınıf öğretmenleri haftalık, aylık ve yıllık planları el ile yazıyorlardı. Sınıf öğretmenimiz bana çok plan yazdırdı. Sonra yazı-lı olan her şey dikkatimi çekti. Kitapları sevdim. Dergilerle okuma zevkim ve şevkim doruğa yükseldi. Ulusal bir çocuk dergisinin yarışması vardı. Bir yazı gönderdim. Bana Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları kitabı hediye olarak geldi. Sonra fahri muhabir kartı geldi. İlçede belki Yozgat'ta tek bendim. Hem okumayı, hem yazmayı ve hem de yazarları çok sevdim. Sonra üniversiteye erken giden arkadaşlarla mektuplaşmalarımız oldu. Elimdeki ilk kayıtlar bunlar. Sonra yerel gazetede deneme türü yazılar. Komisyon tarzı yazılan kitaplara katkılarım oldu.

Üniversitenin son yıllarına doğru editörlüğünü de yaptığım Bizim Kampüs dergisi çalışmalarımız oldu. Farklı fakültelerden yazmayı seven arkadaşlarımızla ortamlarımız oldu. Lisan bitirme tezim hacimli oldu. En son Kayseri'de bir ekol ve okul olan Erdemlerimizle Varız(ERVA) projesi yazı ekibinde yer aldım. Ve bir yıldır güzide bir grup arkadaşla aralıksız hikye okuma ve hikye yazma çalışmamız beni/bizi eser sahibi yaptı.

İlk kitabınız elinizde. Nasıl bir duygu? Bu güne değin bir öğretmen olarak hep başka yazarları öğrencilere okutmuşsunuzdur. Şimdi sizin kitabınız elinizde? Öğrencileriniz, öğretmen arkadaşlarınız nasıl tepki verdiler?

Evet ilk kitabım elimde farklı bir durum ve farklı bir duygu. Hani doğum bekleyen anne adaylarını düşünün. Dokuz aylık süreç, son günler ve doğum. Mucizevi bir var oluş. Teşbihte hata olmasın kitap yazmakta benzer haller yaşatıyor. Doğum nasip olacak mı? Ya ölü doğarsa …ve benzeri kaygı, heyecanlar. Gerçekten farklı duygular içindeyim. Hep başkasının kitabını okumak, okutturmak. Öyle ki ben yaklaşık yetmiş yazarla söyleşi yaptım. Onlarca deneme türü yazılar yazdım. Okurlarım veya yazar olanlar senin de kitabın var mı diye soruyorlardı. Cevabım olumsuzdu. Bu saatten itibaren, artık olumlu cevap vermenin mutluluğunu yaşıyorum.

Kıymetli Hocam, kitabınızın ismi Vakpir. Hiçbir çağrışım yapmıyor? Bu bir kahraman mı yoksa karakter mi? Hayal ürünü mü? Bu kurguyla neyi amaçladınız.

Haklısın. Zaten biraz da bu gizemliliği amaçladım. Vakpir kötü bir teknofantastik karakter, iyi kahramanlar karşısında yer alacak. Her yaş grubunun elindeki en büyük hazine, vakittir. Bu kitap vakitleri çalan ne varsa ona karşı bizleri uyarıyor. İnsanlar şu anda bir şekilde bağımlı hale geldi. Teknik ve teknolojik aletler bizlerin işlerini kolaylaştırsın, vakitten kazanalım derken hem mevcut vakitleri hem de tasarruf edeceğimiz vakitlerimizi nasıl aldığını göstermeye çalıştım. Dijital ağlar, örümcek ağı gibi hepimizi kuşattı. Temel tema ve vurgu teknoloji bağımsızlığı. Şu anda bu durumdan yetişkinlerin muzdarip olduğu, çocukların maruz kaldığı ve gençlerin mecbur kaldığı bir çağdayız. Kaygımız çocukların kişilik gelişimi, gençlerin mesleki belirsizliklerinin devam ediyor olması. Teknoloji ve vakit yönetememenin onlara pahalıya mal olma riskinin olması. İstedim ki farkındalık oluşsun.

Bizler gibi yazma isteği ve yeteneği olan gençlere neler tavsiye edersiniz?

Sadece gençlere değil herkese şu tavsiyelerde bulunmak isterim. Yazma geçici bir heves değil kalıcı bir hedef olsun. Kendinizi başarılı gördüğünüz alanda okuyarak besleyin, yazarak gelişin. Yerli yabancı eserlerden klasik ve kaliteli olanları okuyun. Yazdıklarınızı sanal ya da matbu alanlarda paylaşın. Çok okuyun az yazın ama sürekli yazın.

Sayın Hocam son olarak kitap yazma sürecinde ya da kitap basıldıktan sonra unutamadığınız bir anınız oldu mu?

Geçtiğimiz günlerde bir piknikteyiz. Çocuklar için bilgi kültür yarışması yapılıyor. Büyücek Yayınları hediye olarak bizim kitapları vermiş. Biz bir tarafta bir ağacın serin gölgesinde derin muhabbetler yapıyoruz. Çocuğun biri elinde VakPir'le yanımıza geldi. Şaşırdım. Sağımda oturan arkadaşın çocuğuymuş. Babası, bu kitabın yazarıyla tanışmak ister misin, dedi. Çocuk zorlandı, bir piknik alanında elindeki kitabın yazarı ne gezer! Oğlum, bak bu hocam o kitabın yazarı dedi. Çocuk şaşırdı ben mutlu oldum, tanıştık, kitabı imzaladım fotoğraf çekindik. Farklı bir duygu. Amacımız zaten çocuklara dokunmak, gençlere faydalı olmaktı. Ne mutlu!

Mustafa Hocam, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Bende teşekkür ederim, iyi çalışmalar.

Söyleşi: Hatice Zehra TERCAN

Haber Merkezi

Bakmadan Geçme