
Tatar ve Çerkes zulmünün yıldönümü Mayıs ayı
Ahmet TAŞ
Mayıs ayı Türkiye ve insanlık tarihinde iki zulmün iki soykırımın ve mazlumiyetin yıldönümüdür. Biri 18 Mayıs 1944’de Rusların Kırım Tatarlarına yaptığı zulüm ve soykırımın yıldönümü, diğeri 21 Mayıs 1864’te yine Rusların Çerkeslere uyguladığı zulüm, soykırım ve sürgünün yıldönümüdür.
21 Mayıs 1864 çerkes zulüm soykırım ve sürgünü 21 Mayıs 1864’te Ruslar zorla işgal ettikleri Kafkasya’dan, kendilerine boyun eğmeyip vatanlarını savundukları için 1 buçuk milyondan fazla Müslüman Çerkesi zorla sürgüne gönderdi. Evlerinden, yurtlarından zorla koparılan 1 buçuk milyon Çerkes, Karadeniz kıyılarından gemilere bindirilerek Türkiye’ye sürgüne gönderildiler. Bunların önemli bir kısmı gemilerde hayatını kaybetti. Bugün bir mezarları bile yok. Geri kalanlar çıkarıldıkları Trabzon, Samsun, Sinop, Köstence, Varna gibi Osmanlı liman şehirlerinde geçici barınma kamplarına yerleştirildiler. Buralarda Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu imkansızlıklar, halkın çektiği yoksulluk sebebiyle yardım yapamaması sonucu büyük bir kısmı sefalet içinde hayatını kaybetti. Geri kalanlar İç Anadolu’da Kayseri, Sivas, Kahramanmaraş, Güney’de Çukurova ve Hatay Ovası, Batı’da Ege Ovaları Marmara’da Adapazarı Düzce başta olmak üzere bir çok bölgeye yerleştirildiler. Bir kısmı da bugünkü Suriye ve Ürdün topraklarına gönderildiler. Verilen bilgilere göre son yerleştikleri yere geldiklerinde 500 binden fazla Müslüman Çerkesin sürgün sırasında hayatını kaybettiği anlaşıldı. Büyük İslam mühacidi İmam Şamil’in torunları olan Çerkes Müslümanlar, bugün Anadolu’da ve yaşadıkları diğer Osmanlı coğrafyalarında çalışkanlıkları, dinamiklikleri ve uyumları ile toplumda itibar sahibi insanlar olarak biliniyorlar. Kuruluştan bugüne Türkiye devletine ve toplumuna önemli görevlerde sadakatla hizmet etmişler, etmeye de devam etmektedirler. 21 Mayıs 1864’te yaşanan Rus zulüm ve sürgününün yıl dönümünde sürgün sırasında hayatını kaybeden tüm Çerkes Müslümanlara rahmetle anıyor, içinde birçok dostumun da bulunduğu torunlarının acısını paylaşıyor, onları unutmayacağımızı bildiriyor, Allah bu topluma bir daha böyle bir zulüm yaşatmasın diyorum. 18 MAYIS 1944 TATAR ZULÜM VE SÜRGÜNÜ İkinci Dünya Savasının sona ermesini müteakip o zamanki Sovyetler Birliği’nin eli kanlı lideri STALİN Almanların Kırım’dan çekilmesinin ardından yüzyıllardır bu ülkeyi vatan edinmiş her karış toprağına damga vurmuş Kırım Hanlığı’nın varisi Tatarları savaşta Almanlarla işbirliği yaptıkları suçlamasıyla aldığı ani bir kararla Orta Asya ve Sibirya’ya sürgüne gönderdi. Bir kısmı gemilere bindirilen bir kısmı da hayvanların taşındığı tren vagonlarına bindirilerek yola çıkarılan yarım milyona yakın Kırım Tatarı’nın bir kısmı Azap Denizi’nde gemileri batırılarak imha edildi. Orta Asya’ya gönderilenler ise aylar süren yolculuktan sonra burada uçsuz bucaksız ıssız bozkırlara bırakıldılar. Sürgün sırasında 200 bin den fazla Tatar’ın hayatını kaybettiği biliniyor. Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarına dağıtılan Kırım Tatarlarının anavatanlarına dönme mücadelesi 10 yıllarca sürdü. Nihayet 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bu isteklerine kavuştular. Ben Kurban Bayramı münasebetiyle yıllar önce Kırım’a yaptığım ziyarette sürgün sırasında hastalıktan, açlıktan ve mama mama diye bağırarak hayatını kaybeden Tatarların yakınları tarafından yüreklerine taş basılarak trenden atıldıklarının hikayesini defalarca dinlemiştim. Kırım Tatarlarının anavatana dönme mücadelesinde Ukrayna’nın Kırım milletvekili Mustafa Cemil Kırımoğlu’nun verdiği onurlu ve soylu mücadeleyi hatırlamamak ona karşı bir haksızlık olur diyor onu minnetle anıyorum. Tüm bu olanların yanında 2. Dünya Savaşı’nda Ruslara karşı savaşmak için kurulan Mavi Ordunun daha sonra Avusturya’ya sığınan mensuplarının savaş sonu gönderilecekleri Rusya’ya teslim olmamak için ölümü seçen mensuplarını da asla unutamayız. 18 Mayıs 1944’te Kırım’da yaşanan kanlı Rus zulüm ve sürgününde hayatını kaybeden tüm Tatar mazlumları rahmetle anıyor, kalanların acılarını paylaşıyor, onları ve Kırım’ı asla unutmayalım diyorum.