Cahid METİN

Sizden, Hz. Ömer kadar olmasa da Nuşirevan kadar adil olmanı bekliyoruz!..

Cahid METİN

Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam Valisi olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister.
Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine Vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.
Arsasını kaybeden Yahudi, komşusu olan bir Müslüman’a derdini anlatır. Kendisine, Medine’ye gitmesi, derdini Halife Hz. Ömer’e anlatması söylenir. Şamlı Yahudi,  Medine’nin yolunu tutar. Sorar, soruşturur Halife Hz. Ömer’i bulur. Selam verip yanına oturur. Derdini anlatır. Hz. Ömer adamı dinler, kısa bir mesaj yazar. Yahudi, Halife’nin yazdığı mesajı alır; Şam’a varır. Valiye gidip gitmeme konusunda tereddüt eder. Çünkü, sonuç alamayacağı kanaatindedir. Tereddüt etmesine rağmen Vali’nin huzuruna çıkar ve mesajı iletir. Vali bu kısa cümleyi okuyunca, sapsarı kesilir. Vali bir müddet sonra, Yahudi’ye: “Arsanız size geri verilmiştir.” der.
Yahudi vatandaş şaşırır. Bir tek cümlenin valiyi bu kadar sarsacağını hiç tahmin edememişti. Sad b. Ebi Vakkas (r.a.), Yahudi’ye o kısa cümlenin arka plandaki hikayesini şöyle özetler:
İslam’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer İran taraflarına ticaret için gitmiştik. İran’da birileri zorla elimizdeki develere ve mallarımıza el koydular. Bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Han sahibi bizi dinledikten sonra, bu zorbalıkla ilgili bilginin Kral’a ulaşmasını sağlar. Biz de sabahleyin Kral’ın huzuruna çıkıp durumu anlattık. Kral Nuşirevan dikkatle dinledikten sonra, yapılan fiili duruma müdahale etti. Zorla el konulan develerimiz ve mallarımız bize iade edildi. Bize de sabah burayı terk edin dendi. Ama, giderken biriniz doğu kapısından, diğeriniz de batı kapısından çıkın, talimatını verdi. Bizler de bir şey anlamadan huzurundan çıktık.
Durumu anlamak için hancıya sorduk. Neler oluyor, dedik. Hancı şöyle dedi: Sizin develerinize el koyan kişi Nuşirevan’ın büyük oğlu ile veziridir.
Bunlar bir çete kurmuşlar. Garibanların mallarına el koyuyorlar. Ama neden ayrı kapılardan gidin, dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun anlarız, dedi. Hz. Sad, anlatmaya devam ediyor: Ertesi gün ben doğu kapısından çıktım. Bir kişinin darağacına asılı olduğunu gördüm. Aynı şekilde, diğer kapıda da bir kişi darağacına asılı olduğu anlaşıldı.
Halk toplanmış seyrediyordu. Kim bunlar ve suçları ne? diye, sorduk… Dediler ki, bunlardan biri Nuşirevan’ın büyük oğlu diğeri de veziridir. Bunlar, buraya gelen iki Arap’ı soymuşlar. Ceza olarak Nuşirevan ikisini de asarak idam etmiştir.
İşte Hz. Ömer o kısa mesajı: “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim!..” sözüyle bana bunu hatırlatıyor.
Bir seçimi daha geride bıraktık!.. Son üç ay içinde, neler gördük neler… Neler duyduk neler…
Kimlerin kimlerle iş tuttuğunu, galebe çalmak için nasıl ahlaksızca mücadele ettiğine tanık olduk. İslam’a ait kavramların (cemaat, hoca, imam…) nasıl içinin boşaltıldığını, Müslümanlar arasındaki farkın nasıl uçuruma dönüştüğüne de şahit olduk.
Ömrünün son demlerini yaşayan o kibir abidesi zatın, gördüğü rüyaların gerçekleşmesi için kimlerle yan yana yürüdüğü, omuz omuza mücadele ettiğine de şahit olduk.
Halk, oyunu gördü ve doğru bir okuma gerçekleştirdi, beyazlar tarafından küçümsense de…
Başbakandan şunu beklemek hakkımız: Geleceğimizi kendi kazanımları için karartmaya çalışan, ekinimizi ve neslimizi hiçe sayan, bu ve benzeri konularda haklarımızı göz ardı eden, Müslümanların haklarını ve kazanımlarını gözetmeyen; adı ne olursa olsun, ister cemaat, ister örgüt, ister hizmet…den haklarımızın sorulmasını istiyoruz. Yalnız, Allah’ın kelamını göz ardı etmeden: ” Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun… Maide 8” bu adaleti tesis ediniz.
İktidarlar kirlenir, diye bir olgu var. Artık bunun da açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Sırtınızda kambur olan varsa bunu da sırtınızda taşımak zorunda değilsiniz. Bu süreçte gerçekten bir şekilde pisliğe bulaşan varsa bunlarında hesabının sorulması lazım. Yani bağırsakların da temizlenmesi, pisliğin dışa atılması gerekiyor.
Önümüzde iki ayrı kapı var ve bu kapılarda hesap vermesi gereken kişiler… var.
Uzun Adam, sizden Hz. Ömer kadar olmasa da Nuşirevan kadar adaletli olmanızı bekliyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları