
Gazze'ye Karşı Sorumluluklarımız Var
Ensar ŞAHİN
Yirmi aydır terörist İsrail, Gazze’yi yaktı, yıktı, mahvetti. Dünyanın gözü önünde soykırım uygulamaya devam ediyor. Bu durum insanlığın şahit olduğu tarihteki en büyük katliamlardan birisidir.
İzlediğimiz vahşet görüntülerine yürek dayanmıyor. Bombalar altında can veren çocukların çığlıkları kulaklarımızdan gitmiyor. Soğuktan ve açlıktan nefesi kesilen masum bebeklerin hali içimizi parçalıyor.
İşin garibi, terörist İsrail’in katilleri bu soykırımı medeni(!) Avrupa’nın, hümanist(!), çocuk haklarına saygılı(!) Amerika’nın desteğiyle ve silahlarıyla yapıyor. Gazze’ye altı atom bombası büyüklüğünde bomba attılar. Minicik bedenleri kocaman bombalarla parçaladılar.
Hıristiyan Avrupa devleri ve Rusya’dan kötülük görerek kovulan İsrailliler, bunun acısını kendilerine merhamet ederek toprak veren Müslüman Filistinlilerden çıkarıyor. Tarihten beri Peygamberlere ve insanlığa karşı Yahudilerin nankörlükleri devam ediyor.
Her şeye rağmen haçlı ittifakı destekli Siyonistler amacına ulaşamadı, Hamas’ı yok edemedi. Allah’ın yardımıyla Hamas’ın mücahitleri direnmeye devam ediyor.
Bu Siyonist katillere Yemen dışında devlet olarak fiilen “dur!” diyen yoktur. İslam âlemi başını kuma gömmüş üç maymunu oynuyor.
ABD başkanı Trump, Gazze’de ateşkes ve barış vaadleriyle geldi ama söylemlerinin tam tersini yaptı. Trump’ın Müslüman toplumuna verdiği söze karşılık, çözüm olarak görülen Amerika’nın merhametinden(!) de umut kesildi. Gâvurun sözüne güven olur mu! Bilakis, “Gazze’yi tatil köyü yapacağım, Gazzeliler göç etsinler.” diyerek, hem Müslümanlar ile alay etti, hem de Gazze’nin işgalini bu sözüyle resmen ilan etti.
Büyük şeytan Amerika, kuduz köpeği İsrail’in havalimanını bombaladı diye Yemen’in başkenti Sana’ya saldırdı. Ortalık kan gölü...
Gazze için neler yapmalıyız?
Katıldığım o kadar seminer, konferans ve toplantılarda Gazze için neler yapabiliriz? Sorusuna samimi Müslümanlar, “Umudum kalmadı; yaptığımız şeyler işe yaramıyor; çözüm yok artık; Gazze’nin işi Allah’a kaldı…” gibi olumsuz cevaplar veriyorlar.
Müslüman olduğunu iddia edip de “Filistin’den, Gazze’den, Mısır ‘dan, Arakan’dan, Doğu Türkistan’dan bana ne(!)...” diyenlere söyleyecek söz bulamıyorum.
Son günlerde “Gazzeliler’in tek kurtuluşu o toprakları terk etmeleridir.” diye düşünenler, konuşanlar bile var. Buna cevap olarak, iki torununu kaybeden Gazzeli bir dededen dinleyelim: Ne füzeler, ne de açlık Filistin halkını bitirebilir. Biz yolumuza devam edeceğiz. Tüm dünya kabirler gibi bu katliama sessiz kalmaya devam etsin...”
Bugün itibariyle çözüm zor gibi gözükse de İsrail’in de bir dayanma sınırı var. Dünyadaki vicdanlı insanların sokaklarda yaptığı eylemler İsrail’i kamuoyunda zora sokuyor. Siyonistler, devletlerin başkanlarını satın alsa da insanların vicdanını satın alamıyor. Hak-hukuk, vicdan sahibi insanlar meydanlarda İsrail bayrağı yakarak Siyonist katillere öfke kusuyorlar.
Avrupa sokaklarında yapılan tepkilerin benzerini Müslüman halklar da yapmalı. Başlarındaki işe yaramaz, satılmış kralları istifaya zorlamalılar. Âlimler birliği “cihat” çağrısı yaptı ama bu çağrı kimsenin kılını kıpırdatmadı.
İki milyar nüfusa sahip Müslümanlar kardeşleri Gazzelileri, on milyon nüfusa sahip İsrail’in teröristlerine yem ettiler. Hiçbir şey yapmayanlara yazıklar olsun! Ahirette bunun hesabı çok çetin olacaktır.
Çünkü Peygamberimiz (sav):"Mümin mümine karşı, parçaları birbirini bağlayıp tahkim eden bina gibidir, buyurdu ve (bu bağlılığı göstermek için Resul-i Ekrem) parmaklarını birbirinin arasına geçirip kenetledi." (Buhari, Salat 88, Müslim, Birr 65)
Her şeye rağmen inançları çok güçlü olan Gazzeliler, Allah’tan umudunu kesmedi.
"Ey oğullarım! Gidin Yûsuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez." (Yûsuf, 87)
Allah‘ın rahmetinden, yardımından ümidini kesmeyen Müminler olarak şunları yapmalıyız:
Bireysel olarak; orada tek başına direnen kardeşlerimiz için bol bol dua etmeliyiz.
Gazze’yi gündemimizden düşürmemeliyiz. Sosyal medyada çay, kahve, mangal yapma gibi paylaşımlar yerine Gazze ile ilgili paylaşımlar yapmalıyız.
Gazze ve Filistin aleyhine yapılan asılsız propagandalara itibar etmemeliyiz.
Evimize Siyonistlerin kanlı ve haram mallarını sokmayarak ailecek boykotu devam ettirmeliyiz.
Toplum olarak; Siyonist ve haçlı ittifakına karşı birlik-beraberlik içinde hareket etmeliyiz.
Gazze’ye yardım ulaştıran dernek ve kuruluşlara maddi yardımlar yapmalıyız.
Meydanlara çıkıp bu soykırımı güçlü bir şekilde protesto etmeliyiz.
Siyonist tehlikeye karşı çocuklarımıza iyi eğitim vermeliyiz. Nesillerimizi vatan, millet, bayrak sevgisiyle büyütmeliyiz.
Gençlerimize tarih bilinci dersleri vererek, onların tarihi şahsiyetlerimizi örnek almalarını sağlamalıyız.
Çocuklarımıza zamanında dini bilgilerini öğreterek onların temel ibadetlerinin yanında dürüst, ahlaklı ve vicdanlı bir insan olarak yetişmelerini sağlamalıyız.
Bu milli ve manevi değerleri alan kişiler vatanını savunur; Batı Medeniyetini taklit edenler ilk fırsatta ülkeyi terk ederek kaçarlar.
“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir...” diye konuşan Peygamberimiz (sav) olsaydı, bu zulme, katliama, soykırıma sessiz kalır mıydı?
“Şunlar şöyle yapmasaydı, bunlar böyle yapmasaydı… “ gibi bahaneler ile evinde oturur muydu? Hoşumuza gitmese de bunun cevabını hepimiz biliyoruz.
Gazze soykırımında çözümün devletlerin elinde olduğunu biliyoruz ama; ahiret günündeki hesaba inananlar için Allah’ın, “Gazzeli kardeşlerine yapılan zulmü engellemek için ne yaptın?” diye soracağını da biliyoruz ya da tahmin edebiliyoruz.
Böyle bir soruya hazır mıyız?