

Haziran ayı mevsimin sıcağını yanında getirirken, aileleri de farklı sıcaklıklar sarıyor. Biliyorsunuz haziran ayı ilkokullara kayıt zamanının başladığı ay. Tüm ülkede sessiz bir bekleyiş var.4+4+4 sistemi okullara yavaş yavaş yerleşmeye başladı ve mahallelerde bir kısım okullar ilkokul bir kısım okullarda ortaokul oldu.Vatandaş bu yeni duruma alışmaya başlıyor.
Birinci sınıfa çocuğunu kayıt yaptıracak aileleri özellikle çocuğunun iyi bir eğitim almasını isteyen ailelerde yoğun bir telaş başladı. Hangi okul? Hangi öğretmen? Bunun ikisine de iyi karar verilmeli.
Ben bir veli olsam ve birinci sınıfa yazdıracak yaşta bir çocuğum varsa neler yapardım?
En yakın okulu ve müdürünü ziyaret eder okul hakkında bilgiler alırdım. Okul müdüründen nasıl bilgiler almalıyım. Öncelikle okul normal eğitim mi yapıyor, ikili eğitim mi yapıyor bu benim ve ailem için uygun mu? Çünkü bu okulların giriş ve çıkış saatleri çok farklı. Normal eğitim yapan bir okul sabah 9:00 da eğitime başlayıp 15:00 gibi biterken, ikili eğitim yapan bir okul 12:30 gibi başlayıp 17:30-18:00 gibi bitmektedir. Kışın akşam 16:30 da olmaktadır. Veli öncelikle bunları tespit etmelidir.
Okuluna karar verdikten sonra öğretmenine karar vermelidir. Burada öncelik çoğu kere önce öğretmen tercihi yapılmakta daha sonra diğer ayrıntılara girilmektedir. Öğretmen tercihi doğru olabilir fakat aile çocuğunun ve kendi aile programına da dikkat etmelidir. Özellikle anneler çalışıyor ise.
Öğretmen seçerken çocuğunuzun huy ve karakterini olumlu yönde etkileyecek, onunla uyum sağlayabilecek bir öğretmenden yana tercihiniz kullanabilirsiniz. Devlet okullarında bu tercih şansı çok kolay olmayabilir fakat ön araştırmalar yaparak okul yöneticileriyle fikir alışverişi yapabilirsiniz.
Öğretmen seçiminde velilerin de farklı tercihi olabilmektedir. Yanlış olan kulaktan duyma bilgilerle yönlendirilmiş olmaları ve bir okulda sanki bir tane öğretmen varmış gibi o öğretmen üzerinde yoğunlaşılmakta diğer öğretmenlerin tüm bilgi birikim ve emeklerini hiçe saymaktadırlar. Veliler çocuklarını kafalarındaki eğitim sistemini uygulamasını istedikleri öğretmeni doğru öğretmen olarak görmektedirler. Örneğin aile disiplinli, kuralcı, tavizsiz bir yapıya sahip ise öğretmeninden de aynı tutum ve davranışları beklemektedir. Bununla karşılaşmayınca öğretmeninden beklediğini bulamamaktadır. Bu durumun tam tersi de olabilmektedir. Aile çocuğunu rahat yetiştirmiştir ve öğretmeninden de aynı tutum ve davranışları beklemektedir. Öğretmenler ailelerin istedikleri bu davranışları göstermeyince yine öğretmen veli arasında beklentilerin karşılanamamasında dolayı hoşnutsuzluk oluşmaktadır.
Öğretmenlik çok kutsal bir meslek. Hepimiz çocuğumuzu onlara emanet etmekteyiz. Hepimizin hatıralarında sevmediğimiz öğretmenler bulunduğu gibi hayran olduğumuz, örnek aldığımız ve mesleğine kendini adamış o kadar çok öğretmenimiz var ki.
Benim gönlümde nasıl bir öğretmen geçer. Öğretmen alanında bilgili olmalı, çocuğu sevmeli, onunla aynı hizaya gelip gözlerinin içine sevgiyle bakmalı, çocuk bu güveni ve sevgiyi öğretmenin de görmelidir. Çocuğun gelişim dönemleri iyi tahlil etmeli. Hazır bulunuşluk düzeyi tamam mı eksikleri var mı bundan ailesinin haberi var mı? Yoksa bu durumu ailesine bildirmelidir. Çünkü ailelerde beklentiler çok fazla olabilmektedir. Bu ailede bir hayal kırıklığına dönüşmekte olup, çoğu kerede bu sorunun müsebbibi olarak öğretmen veya okul görülmektedir. Öğretmen çocuğu tanıma konusunda ne kadar hazırlıklı olursa ailelere o derecede faydalı olacaktır.
Öğretmenin ruh sağlığı yerinde olmalıdır. Her şeye sinirlenmemeli, abartmamalı, çok gevşek ve aşırı sevecen tavır da sergilenmemelidir. Çabuk sinirlenen, öfkesine hakim olamayan öğretmen çocukların üzerinde olumsuz etkiler bırakacak, eğitim ortamı sağlıklı olmayacaktır. Bunun tam tersi de çok serbest, çocukları zorlamayan, öğrenmeleri için ona rehberlik etmeyen ve öğrencilerini takip etmeyen bir öğretmenin de öğrencilerine verebileceği çok fazla bir şeyi yoktur sanırım. Öğretmen orta yolu bulmalıdır. Yeri geldiğin de öfkelenmeli fakat bunu rol gereği yapmalı, yanlışı olan öğrencilere bunu kırıcı olmadan hissettirmeli, niye böyle yaptığını da söylemelidir.Öfkesinin aslında bir kırılma olduğunu, kalbini kırıldığını, ben dili kullanarak yapmalıdır.Suçlayıcı , aşağılayıcı bir tutuma asla gitmemelidir.
Öğretmen iyi bir okuyucu olmalıdır. Bunu öğrencilerine de aşılamalıdır. Okumayan öğretmen yarım demektir. Çünkü kendini geliştiremez.
Yeni başlayacak bir dönem için hem aileler hem de öğretmenler esnekliğini ve fedakarlığını arttırmalıdır.
Yeni eğitim öğretim yılının tüm öğretmen, öğrenci ve öğretmenler için mutlu, sağlıklı ve huzurlu geçmesi dileğiyle….
Yorumlar 1
ali 31 Mayıs 2013 15:36
Katılıyorum hocam önce en yakın okula.. ve doğru öğretmene...