Geçen haftadan devam
“İnsan helu’ (hırslı) yaratıldı. Kendisine bir zarar dokunduğunda feryadı basar. Bir mal isabet edince de, bunu başkalarından sakınır.”(Mearic, 19-21) “Şayet bütün insanlar (küfürde) bir tek ümmet haline gelecek olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını gümüşten yapardık, keza üzerine çıkacakları merdivenleri de. Onların evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar yapardık. Daha nice altın ziynetler (verirdik). Bütün bunlar dünya hayatının geçici metaından ibarettir. Ahiret ise Rabbinin katında takva sahipleri içindir.”( Zuhruf, 33-35)
Kıskançlık, başkalarının sahip olduğu bir takım iyi özelliklerin ve elinde olan nimetlerin (kendinde olmadığı için) onda da olmamasını isteme hali olan bu kötü haslet de yaklaşık aynı anlama gelen haset ile birlikte insanın ayıp veya günah olarak nitelendirilen ahlaki zaaflarındandır. Bazı insanlar Bu durumlarını ömür boyu içinde saklayıp başkalarına haset ederek yaşarlar, İnsanların iyi vasıflarına iyi niyetle imrenmek o iyi vasıfların kendisinde de olmasını istemek haset değil “gıpta” olarak değerlendirilir.
Gıpta; bir çeşit imrenmektir. İslâmî açıdan sakıncalı olmadığı gibi kıskançlık da değildir. Çünkü kıskançlık; başkasında olan iyi halin ve nimetin yok olmasını arzu etmek olup, bu haram ve kötü bir ahlâktır. Kur'an ve Hadis de kötülenmiştir. Türkçede bunu kıskanmak ve çekememek kelimeleriyle ifade ederiz. Hâlbuki gıptada böyle bir arzu yoktur. Yani başkasında görülen nimetin yokluğunu temenni etmeksizin, sadece kendisinin de aynı nimete sahip olmasını arzu etmesi demektir. İlim, zenginlik, yardım vb. gibi iyi hasletlerde gıpta mübah görülmüştür. Fakat, hırsızlık, tembellik, serkeşlik ve gangsterlik gibi kötü fiiller hakkındaki gıpta ise yasaklanmıştır.
Resulullah (s.a.s): "Mümin gıpta eder/imrenir, münâfık hased eder." buyurarak hased ile gıpta arasındaki farkı çok açık bir şekilde izah etmiştir.
“Ehl-i kitaptan birçoğu, sizi imanınızdan vazgeçirip yeniden küfre döndürmeyi isterler. Onlar, Hz. Muhammed’in peygamberliği ile ilgili gerçeği apaçık gördükten sonra, sırf içlerindeki kıskançlık yüzünden böyle yaparlar. Artık Allah’ın emri gelinceye kadar onları kendi halinde bırakın ve serzenişte bulunmayın. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.” Bakara 109
Bencillik te insanların çoğunda görülen ve en dikkat çeken zaaflardan biridir. Belki kıskançlığa sebep olan duygu bu duygudur. Kendisini sürekli vitrinde tutma arzusu, devamlı kendisinden bahsedilmesini isteme, eleştiriye ve başkalarının görüşlerine kapalı olma, devamlı takdir ve onama bekleme davranışı gibi bir takım davranışlar bencilliğin en bariz göstergeleridir.
Diğer taraftan cimrilik/ketumluk yani eli sıkılık, yalancılık, kibir/kendini beğenmişlik ve sahip olduklarıyla övünme /övüngeçlik ve başkalarından üstün olduğu zehabına kapılma, cehalet ve bunun farkında olamama hali, tembellik, kovucuk ve gıybet, başkalarının ayıplarını araştırıp ardından olumsuz konuşma, iffetli insanlara, iftira etme vs..gibi başkaca birçok ahlaki zaaf insanlara mahsustur.
Burada asıl olan kişinin önce kendi zaaflarını tanımaya çalışması ve sonra da bu zaafların kemâlât”a doğru evrilmesi konusunda çaba sarf etmesi gerekmektedir. Bu Allah’ın emridir. “O Allah ki, hanginizin amelce daha güzel olduğunu ortaya koymak için ölümü ve hayatı yarattı” Mülk, 2
Kur’an-ı Kerim, Sünnet’i- Nebevi ve İslam büyüklerinin/âlimlerinin bu konulardaki örnek söz ve davranışları bizlere tüm bu konularda rehber olacaktır. Zaten kendi ayıp ve zaaflarıyla bir ömür meşgul olan kişilerin de başkalarının ayıp ve günahlarıyla uğraşamayacağı gayet açıktır. Zira bu durum da Kur’an da yasaklanmış bir zâfiyettir. Kur'an-ı Kerîm'de:
"Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir. " (el-Hucurât, 49/12) buyurulur.