Cazipleştirilen ölüm
Mehtap Karakaya YÖRÜK
Ülkemizde intihar girişimlerinin ve ölümle sonuçlanan intiharların sayısı maalesef giderek artıyor. Kayseri’de de 2016’nın ilk üç ayında toplam 216 kişi intihara teşebbüs ederken, 2015’de ise 55 kişi intihar ederek hayatına son verdi. Şehrimizde intihar edenlerin yüzde 58,2’sini erkekler, yüzde 41,8’ini kadınlar oluşturuyor. Kadınlarda intihar girişimi daha fazla yaşanırken ölümle sonuçlanan intihar sayısı ise erkeklerde daha fazla.
İntihar ne yazık ki alışılmış/alıştırılmış bir kelime hâline geldi. Alıştığınız şeye tepkisizleşirsiniz. Dolayısıyla intihar eylem olarak da normalleşmekte... Zihinlerde bu denli sıradanlaşan kelimenin sosyal medyada, ekranlarda hatta bazı kitaplarda ‘cazip’ gösterilmesi maalesef hayatına son verenlerin sayısını artırıyor. Oysa intiharın reklamı, övgüsü olmaz!
Şarkılar, diziler, haberler gibi görsel ya da işitsel kaynakların şuuraltına işlediği ‘başka çaren yok, ölmelisin!’ veya ‘böyle onursuz yaşamaktansa öl daha iyi!’ mesajları intiharları körüklüyor. Sosyal çöküntü ya da toplumsal çöküntü; adına ne denilirse denilirsin bu tablo çöküntü değil yıkımdır! Modern/postmodern çağ depremi hepimizi sarsıyor. Çoğumuz, yönetmemiz gereken teknolojiye esir olmuş bir durumdayız.
İntihar sebepleri arasında “Ne istediğini bilmemek, hedefsizlik, aile içi çatışma, depresyon, kişilik bozuklukları (bilhassa manik-depresifler), işsizlik, şiddetli geçimsizlik, aşk acısı, iflas” gibi sorunlar ağırlıkta…Ancak gün geçtikçe sebepler de küçülüyor bazen özenti unsuru dahi intihara yol açabiliyor.
Kitapların etkisine de değinmek istiyorum: Psikoloji-Psikiyatri camiasında göz ardı edilen bir bilim dalı var: Edebiyat! Rol model alma dediğimiz hususta edebi eserlerin payını görmezden gelemeyiz. Çoğu insan okuduğu bir roman kahramanını, yazarı kendine rol model seçer. Onun gibi davranmak, onun gibi yaşamak hatta onun gibi ölmek ister. Psikolojik romanlarda intihar vakalarına rastlarsınız. Bu tip romanların sözlerini, cümlelerini içselleştiren bir sürü insan tanıdım. Birçok kadın içten içe ‘Bihter’ ya da ‘Dilber’ gibi ölmeyi hayal etti, birçok erkek de ‘Zebercet’ gibi... Yolda yürürken kendini ‘Yüzbaşı Şeref’ zanneden kaç insanla karşılaşıyoruz bilseniz. Bunlar ilk aklıma gelenler...
Harika romanlar, harika anlatım ama yanlış algı. Oysa suç yazarlarda değil, yazanların gayesini, mesajını yanlış yorumlayanlarda…
Bu konuda öncelikli tedbirlere gelince… İntihar kelimesini kullananları dikkate almalı, onları ikna etmeliyiz. Hedefler belirlenmeli, ailesi ile iletişim halinde olunmalı, aşırıya kaçmadan, mükemmeliyetçi tutumla mesafeli bir yol haritası çizilmeli, kamu spotları ve görsel malzemeler hazırlanarak onların kurmaca dünya ile gerçek dünya arasındaki farkı idrak etmeleri sağlanmalı, okullarda bu konuda bilinçlendirici eğitimler verilmeli…
Bilinmelidir ki, cesur insan canına kıymaz! Dini inancı, dünya görüşü ve milliyeti ne olursa olsun kişiliğin, kimliğin oturduğu güçlü karakterli, cesur insanlar canına kıymayıp sorunlarla sonuna kadar mücadele etmeyi tercih ederler. Çünkü ölmek çaresizliğe çare olamaz.