Size kısa bir hikâye anlatmak istiyorum. Ormanlar kralı aslan uzun bir yolculuğa çıkacakmış. Bu yolculuk sırasında ormanların sahipsiz kalmaması için yerine vekalet edecek temsilciyi yüz yüze görüşerek belirlemek istemiş. Her bir hayvan türünün temsilcisini tek tek huzuruna çağırarak yolculuğa çıktığında ülkeyi nasıl yönetecekleri hakkında görüşlerini sormuş. Huzuruna çıkan hayvanlar, sorulan sorulara içtenlikle cevap vermişler. Sıra tilkiye gelmiş.
-Ey tilki! anlat bakayım sen ne yapacaksın?
-Kralım merak etmeyin sizin yokluğunuzu kimse fark etmeyecek.
-Nasıl?
-Siz ayrılır ayrılmaz kendime sizin kürkünüz gibi bir kürk yaptıracağım ve onunla ahalinin içinde dolaşacağım. Kimin ne eksiği var, ne ihtiyacı var hepsini tespit edip halkın huzur içinde yaşamaya devam etmesini sağlayacağım. Kimse benim tilki olduğumu bilmeyecek.
Bu fikir aslanın hoşuna gitmiş ve vekâleti tilkiye bırakmış. Tilki, aslanı yolcu eder etmez aslan kürkünü giymiş ve ahalinin arasına karışmış.
Tilkinin ilk hedefi, ilgi alanı olan tavuklar olmuş. Tavuklara öncelikle yaşam alanı olan kümeslerin kendilerini tutsak ettiğini, sağlıklarını bozduğunu söyledi. Aslan görünümlü tilki, daha özgür olabilmeleri için yeni şeyler düşündüğünü fakat bunun için sözlerinin harfiyen dinlenmesi gerektiğini söyledi. Hâlbuki tavuklar aslanın ve askerlerinin denetiminde özgürce dolaşıp dilediklerini yermiş. Aslanın askerleri ayrıldığında kafese gidip güvenle beslenir ve dinlenirler, huzur içinde nesiller boyu yaşarlarmış. Aslan görünümlü tilki tavukların en konuşkan ve ahlaksız olana bir teklifte bulunmuş. Eğer dediklerimi yaparsan seni yardımcım yaparım ve krallar gibi yaşar gidersin demiş. Tavuk emredin efendim, yanınızda yer almak için her türlü çirkefliği yaparım, siz rahat olun demiş. Aslan görünümlü tilki ne yapacağını bir bir anlatmış.
- Ben biraz yemlerini kısacağım, sende bunun sebebinin aslana karşı özgürlük mücadelesi vermemiz gerektiğini söyleyip tavukları örgütleyeceksin. Hepsine hak, hukuk, adalet, özgürlük diye bağırmasını öğütleyeceksin ve kümesten çıkmasını sağlayacaksın, gerisini bana bırak.
- Yüce Kralım, sonra ne yapacaksınız.
Aslan görünümlü tilki hepsini yi… demiş kalmış. Neredeyse niyetini açık edecekmiş ancak çirkef tavuk manzarayı çakmamış.
Aradan günler geçmiş, aslan geri gelmiş. Aslan görünümlü tilki, askerlerine gerçek kral olan aslanı yakalamalarını istemiş. Aslan ne kadar Kral benim, bu tilkiyi ben yerime vekâleten bıraktım dese de kimse inanmamış. En çokta tavuklar karşı çıkmış gerçek krala. Aslan görünümlü tilki gerçek kralın hemen ölümüne hükmetmiş ve aslanı oracıkta öldürmüşler. Daha sonra çirkef tavuk günden güne diğer tavukları örgütlemiş ve isyan büyümüş. Tavuklar hak, hukuk, adalet diye bağırmaya başlamış, ortalığı yakıp yıkmışlar, kümesi de paramparça etmişler. Aslan görünümlü tilki de hemen askerlerine emir verip önce çirkef tavuğu yemiş sonra da diğer tavukları yakalatıp, mutfağına istiflemiş.
Bu hikâye bize bir yerde hatta birkaç yerde tanıdık geliyor değil mi? Aslan postuna bürünmüş Jön Türkler, İttihat ve Terakki’nin adalet, özgürlük, kardeşlik, eşitlik sloganları ile koskoca devleti 10 yıl gibi kısa bir sürede paramparça ettiklerini hatırlıyoruz.
Bugünlerde de hırsızları destekleyenlerin nasıl hak, hukuk, adalet diye bağırdıklarını görüyoruz. Kendi kafalarına sıkıyorlar, haberleri yok.
Büyük İskender Fethettiği topraklardaki halka ve yöneticilerine nasıl davranması gerektiği konusunda kararsız kalıyor ve hocası Aristo’ya ne yapması gerektiği konusunda mektup yazıyor. Kısa geçiyorum. Aristo öğrencisi Büyük İskender’e ‘’fethettiğin topraklardaki ahaliyi öldürme ve sürgün etme yerine küçük derebeylikler kur, onların arasına ihtilaf sok ve sorunları çözmek için aralarında hakem ol, ama sorunları çözme. Böylelikle onlar birbirleriyle kavga ederken sen saltanatını sürdürmeye devam et’’ der. İngilizler bu aklı 20.YY’da Ortadoğu’da maalesef kullandılar ve kullanmaya devam ediyorlar
Belçika, Ruanda’yı sömürgeleştirdikten sonra orada kalmak için çok basit bir o kadar da komik nüfusun %84’ünü oluşturan Hutuları yatık burunlu (çirkin) ve %16 Tutsileri dik burunlu (güzel) diye ayrıştırıyor. Onlar sen güzelsin, ben güzelim diye birbirinin canına okurken Belçika, yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürüyor. Bu sayede kendi zenginleşirken nüfusun %84’ünü oluşturan Hutuları %16’lık Tutsilere boğduruyor.
Ayrışmak demek ki bu kadar kolaymış. Bizde de Ruanda’da yapılanın benzerleri yapılmadı mı? Laik, anti laik vb. Gerçi hala da yapılıyor. Geçici haz veren laiklik ayrım yapmadan herkese eğitim yoluyla enjekte edildi. Laiklik üzerinde ne fırtınalar koptu. Bunu ölümüne savunan insanları garipsiyorum. İnsan nasıl ikiye bölünebilir? Hadi imkânsız olanı yapmak istiyorsun da elinize ne geçecek? Çift karakterli insan sıkıntıdan başka sana, bana ne verebilir ki.
Hiçbir şeyi adam gibi yapmadık. Yanlış ama yanlışı bile aslına uygun anlamadık ve uygulamadık. Laikliği azınlığın çoğunluğu tıpkı Ruanda’da olduğu gibi dövmesi için sopa gibi kullandık. Müslümanları laiklik ile terbiye ederken azınlıklara tüm kapıları açtık. Hristiyan kültürünün yeşermesine, yayılmasına ve Bizans’ın tekrar canlanmasına bilerek mi, bilmeyerek mi, bana göre bilerek hizmet ettik. Evren boşluk kabul etmez. Bu topraklarda İslam kültürünü yok ederseniz Hristiyan kültürüne alan açarsınız. Laiklik, Anadolu’da Hristiyanlığın yayılmasına alan açmaktır demiyorlar da din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması diyorlar. Yalan.
Bir örnek daha vereyim. İngilizler Hindistan’ı işgal ettiğinde Hindistan’ı Müslümanlar yönetiyordu. Müslümanlar ve Hindular İngilizleri ülkelerinden kovmak için anlaştıklarında Müslüman kisvesi giyen İngiliz bir gurup Hinduların kutsalı olan inekleri dövüyorlar. Hindular siz bizim kutsalımıza nasıl dokunursunuz diye Müslüman görünümlü İngiliz gurubun dövüyor. Müslümanlar da siz bizim adamları nasıl döversiniz diye onları dövenleri dövüyor. Ortamı kızıştıran İngilizler aradan sıvışıyor. Hindu ve Müslümanlar tam 20 yıl savaşıyorlar. Sonunda Hindistan, Pakistan ve Hindistan olmak üzere ikiye bölünüyor ve aralarında da ihtilaflı Keşmir yüzünden ezeli düşman oluyorlar. İngiliz aklı Müslüman kisvesi giyen beş İngiliz ile kendi varlığını korumak için kocaman bir ülkeyi harabeye çeviriyor.
Söyleyeceklerim bu kadar. Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az.