
Her doğru her yerde söylenir arkadaş
Murat MARAZ
S.Aleyküm; Denizden uzak, âmâ ırmak kenarında çarşaf serilmiş yatak gibi düzgün çayırlık, telefon direği düzgünlüğünde yeşil ve pürüzsüz ağaçlar, bonus kafa düzgünlüğünde çalılar, peş peşe seslerin kesilmediği kuzu sesleri içerisinde insan fitnesinin barınamadığı bir hayat…
Yok, tabii yukarda ki bir hayat… İnsan neden bozulur bilmem ama bozulduk.
Mübareklerin mübareği sohbetinde “Ama sabır hesabına gelince insanlar sabırda müsavi değiller. Bakarsın kimisinin sabrı az, kimisinin sabrı büyük geniş, kimisinin sabrı dar küçük. Ama her şey küçükten büyüyor. Yani insan küçüğüne sabrederse o sabrı da büyür, gelişir. İnsanlarımız için sabırdan büyük bir kâr da yoktur.
Mademki insanlar dünyaya bir kâr için gelmişler, zarar için gelmemişler. Ama Cenabı Hakk'ın emri, “insanlar hüsranda, vel asrı innel insane lefi hüsr[1]” buyuruyor. Demek ki insanlar kâr için gelmişler Cenabı Hak zarar işleyin demiyor, zararı men ediyor.” buyuruyor.
Yine Allah-u Teâlâ: -"Ey ateş İbrahim'i yakma. Fazla serin tutup da onu üşütme. Tam onun rahat edeceği şekilde ol." buyuruyor.
Nasıl bir dünyadır ki bütün peygamberler eziyet görüyor. Ya da biz öyle zannediyoruz.
Nedenini bilmediğimiz hayatta; neden geldiğimizi bilmek nasip etsin ALLAH… İşte o zaman anla cazdır sır perdesini…
Tabii ki gündem terör. Hep neden Türkler göz önüne geliyor. Neden KÜRT kardeşlerimiz Aşiretlerinin liderlerine bakmıyor. Altların da ki arabalarına. Eşlerine… Çocuklarının yaşantılarına… Bence o pencereden bakmak lazım. Türkün rahat yaşadığı değil; Onların bakması gereken kendi ırklarından olan aşiret liderlerinin yaşantısı değil midir?
Unutuldu… Gazete sahiplerinin yunan adalarından getirdiği kaçak yakıtlar. Onlar kaçakçılık sayılmıyor mu? Banka batıranlar; Okul yaptıranlar; Dibimizde aç ülkeler varken Afrika ya el uzatanlar… İrşadın ne olduğunu bilmezken İrşat görevi diye son model arabaları binenler. Bir gecede ülkeyi krize sokanlar.(Hak olanları, haktan olanları tenzih eder, Onlara dil uzatmaktan Allah’a sığınırım.)
Ben bunları bilmem anlamam. Hoş tarımdan anlarım diyorum ama o değil. Şöyle bir bakın hep tarım sektörü aynı kişilerin elinde. Kendini bu mesleğe atamış gibi görünen insanlarda kendi meslektaşlarını sömürmekte.
Bir hikâye anlatılıyor. Bilmem bir ülke varmış. Orada başvurulma şirketi kurulmuş. Başına da çok inançlı abi dedikleri biri gelmiş. O da kendisini öyle süslemiş ki tam anlamıyla önder bir insan. Kralında aynı zamanda başvurduğu başvurucusuymuş. Kralın bütün imkânlarını kullanırmış. Hatta el öptürmeyi de severmiş… Halka kralın adamları başvurucunun elemanlarını kontrole gidecek olsa önceden ferman çıkarmış. “İyi Olduğu Söyleyin” diye.
Biz böyle bir ülkede yaşadıktan sonra ALLAH başımıza taş yağdırmıyor. Ataların bir sözü var ya; “Yetim hırsızlığa çıkmış Ay akşamdan doğmuş” Sen öksürürsün, seni cüzzamlı ilan ederler. Yukardaki ülkede ki insanlar devleti sömürür Vatan için yaptı derler.
Vatanın biri otobüsüne taş atıyor, Diğeri bulunduğu mevkiden dolayı devleti soyuyor. Önce yandaş sonra kalleş oluyor. Sonra başka görüşlere söz söyleyebilecek kadar aciz. Neden yandaşları onu istiyor. Özgürlük buysa ben özgürlük istemiyorum. Ben çok konuşurum. Çok konuşurum ama asla ve asla doğrudan taviz vermem. Her yerde her zaman doğru söylemeye çalışırım. Yalan Söylemem demiyorum. Kalp kırkmamakmış. Doğru MÜNAFIKLIĞI ne yapacağız.
Benim Peygamberim zengin olmamıştır. Müslüman zengin olur diye de bir şey söylememiştir. Halifeleri ALLAH yolunda infak etmiş hatta kendi ailesinin bile bütün rızkını infak etmiştir.
Sessizden sessize götüren DİN İSTİRMARCILARI… Size sözüm… Sen dünyalıksın dünyada kal. Bu devletin zor günün de Ey KARDEŞİM uyan; Ben KÜRDÜM sen TÜRKSÜN, Ben ZAZAYIM sen ÇERKEZ… Hepimiz köle olmuşuz.
Düşmanlığını iyi yere yap… Farkı yok hangi görüşte olursa olsun ,hangi milletten olursa olsun Dava gibi gösterip bir zümreyi eser eden ALÇAKLAR, alçakta kalın.
Az kaldı. ÖLÜM DE GELİYOR. ÖLÜM… ÖLÜM… Bana kavuşma ZAMANI sana IZDIRAP.
ALLAH’I YAR GİBİ GÖRÜP; CANDAN OLAN HERKESE ALLAH SEVGİSİNİ YAŞATSIN… AMİN.
Allah’a emanet.