Murat MARAZ

VIŞ TOPRAH BAŞA, TOHİNSE BANA TOHİNİR

Murat MARAZ

S.Aleyküm; Babam aldı yanına vardık Erzurum’a. Aşkale de indik. Bir seyahat firmasının yaza hanesinde sabahın ilk saatlerinde oturmaya başladık. Yaza hanede çalışan sahibidir belki 3 çay söyledi. Çay geldi. Yanında kaşık yok. Hadi buyur. Kıtlamayı bilmem! Yaş 18. İster canım cam bardakta çay. Vay anam vay. Kıtlamanın şekeri de bu arada serttir. Hemen erimez. Kaşık olsa da çevir dur.

Güzide bir gazetede bir yazar ablamız şöyle yazmıştı:  Osmanlı İmparatorluğu zamanında ve sonraki yıllarda yemeklerden sonra kahve içmek adetti. Herkes kendi damak zevkine uygun kahveyi bilir ve şekerli, az şekerli, orta şekerli, sade ama mutlaka kahve içerdi. Yani Türk insanının favori içeceği hiç şüphesiz kahveydi. 17. yüzyıl Osmanlı'sında kahvenin yanında çay da içilmeye başlanmış, hatta 1800'lü yıllarda birkaç kez çay yetiştirilmeye de çalışılmıştı. Ancak bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanmış ve nihayet 1917'de ilk kez       Doğu Karadeniz’de yapılan tarım başarılı diyebileceğimiz sonuçlar vermişti.
Tarımının yapılıyor olması elbette ki Türkiye'deki çay içicilerinin sayısını artırmıştır.  Ancak bu sayıdaki artış asıl II. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşmiştir. Dediğimiz gibi, kahve tiryakisi olan Türkler savaşın zor şartlarında yurt dışından kahve gelememesi ve gelen kahvenin pahalı olması nedeniyle “başka içecekler” içmeye mecbur kalmışlardı.

Ne der atalarımız? Çay-Kahve bahane muhabbet şahane. Yazar ablam ne derse desin, bizim içeceğimiz çay. Buyur bizim çaycı Ahmet’te geldi.

Çayın Faydasına gelince: Her türlü hazımsızlık, mide ağrısı, cilt kuruluğu ve öksürüğe iyi geldiği biliniyor. Yetmez mi?

Erzurumlu bayan arkadaşına gider. Semaver de çayda hazırdır. Çay ve muhabbet devam eder. Tam 40. bardak olmuştur. Bardağı uzatır. –Bacım daha fazla içmirem, bene tohinir. Deyince; Ev sahibi sinirlenir.-Vış toprah başa, tohinse bana tohinir. şeker benim çay benim.

Âşık Veysel “çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen” diyor. Ben dediği kim ola acep. Benlik sevilmez. Âşık Veysel’in beni kim ola.İnsanların varlığını aşk götürür.” Buyuruyor… (Abdurrahim REYHAN (KS))

Köyün birinde âlim bekler köylüler. Âlim, o köyde 99 delille Allah’ı ispatlayacak. Köylülerin hepsi orda, bir yazlı ezem (teyzem)hariç… Çeşme su doldurur. Bu arada sorar: Teyze “ Hayırdır kimi beklersiniz.” Ahaliden biri “Bir Âlim gelecek,  köyde 99 delille Allah’ı ispatlayacak” der. Teyzem gülümser “Âlimin 99 tane şüphesi varmış ah oğul…”

Bizim yaşadığımız hayatta daha Allah’ı ispat etmeye onun varlığına deliller göstermeye çalışanlar var. Ben haşa bu işlerden anlamam ama delile ne gerek.

 Allah’a emanet.

Yazarın Diğer Yazıları