Geçtiğimiz günlerde Gevher Nesibe Medresesi, bugünkü haliyle müzesi önemli bir çalışmaya tanıklık etti.
Kadim Kayseri medeniyetinin en önemli miraslarından olan Gevher Nesibe Medresesinde, yerel yönetimlerin öncülüğünde bir program gerçekleşti. ‘’Gevher Nesibe Medrese ve Şifahanesinin günümüze Yansıması’’ konusunda yapılan panel, akademisyenler ve bu alana ışık tutacak çalışmalara imza atan değerli uzmanlar tarafından farklı yönleriyle ele alındı.
Birinci gün tamamına katılamasam da ikinci gün anlatılanları büyük bir dikkatle hem gözledim hem dinledim.
Mevsimden kaynaklı havanın soğuk olması nedeniyle katılımcılar biraz zorlansa da, böyle bir konuda Gevher Nesibe medresesinin içinden daha güzel, daha anlamlı bir mekan olamazdı.
1200 lü yıllara dayanan bu görkemli mimari atmosferde, zamanın ruhuna yolculuk yapmak birazda konfordan ödün vermeyi gerektiriyordu.
Az da olsa kurum temsilcilerinin katıldığı programda, akademisyen ve üniversite öğrencilerinin çoğunluğu oluşturması sevindirici. Mutlaka hafızalarında bir yeri olacaktır bu çalışmanın.
Tiyatro gösterimiyle başlayan Gevher Nesibe’nin hikayesinden bir kesit izlerken, şifahanenin yapıldığı döneme ait sunduğu hizmetleri dinlerken, taş duvarların arkasında 2025 yılını yaşayan bir Kayseri’den tamamen kopmuştum.
Hazin bir aşk hikayesinin sonucu gibi önümüzde duran şifahanenin aslında bunun çok çok ötesinde bir anlam taşıdığını sadece ben düşünmüyorumdur.
Aldı götürdü beni Melike Gevher Nesibe Sultan…
Tarihin tozlu sayfalarında sadece savaşlar, fetihler ya da siyasal çekişmeler değil, bazen bir insanın kalbinden doğan iyilik de yankı bulur. Gevher Nesibe’nin hikayesi tam da böyle bir yankının adıdır. Onun duygusal bir vasiyetle başlayan hikayesi -, yalnızca bir aşk acısının değil, derin bir toplumsal vizyonun ürünü olduğunu görüyoruz. Ve bu vizyon , asırlar sonra dahi bugün bize ışık tutmakta.
Kayseri de 1206 yılında inşa edilen Gevher Nesibe Şifahanesi ve Tıp Medresesi görünürde bir sağlık kurumu olabilir. Fakat derinlemesine bakıldığında bu yapı, insan sevgisinin, merhametin ve bilime verilen önemin taşla, harçla vücut bulmuş halidir. Gevher Nesibe’nin kardeşine verdiği vasiyet, yalnızca kişisel bir dilek değil, insanlığın yaralarını saracak, geleceğe yön verecek bir kurumsal vizyonun ilk adımıdır.
Bu yapı sadece hasta bedenleri iyileştirmekle kalmamış, anı zamanda tıp eğitimi vererek bilginin üretildiği ve aktarıldığı bir merkez olmuştur. 13. yüzyılda genç bir kadın, bir kurumda eğitim ile hizmeti birleştirecek bir modeli öngörmüş; sadece yardım etmeyi değil, bu yardımı sürdürülebilir kılmayı hedeflemiştir. Bu yönüyle Gevher Nesibe, zamanın çok ötesinde düşünen bir lider, bir vizyonerdir.
Aklı ve yüreğini birleştirerek acısını başkalarının şifasına dönüştüren bir kadının, yıkımın içinden yapıcı bir anlam çıkarabilme becerisi, onu duygusal bir figürden çok daha fazlası yapar.
Bugün Gevher Nesibe Şifahanesi, bir müze olarak ayakta duruyor. Ama asıl yaşattığı şey, taş duvarların ötesinde bir şeydir; insan onuruna, sağlığa, bilgiye ve dayanışmaya duyulan inanç… Ve bir kadının, asırlar öncesinden bugüne uzanan sesi; ‘’Hiç kimse çaresiz kalmasın.’’
Bu şehrin köklerinin ne kadar derinlere dayandığını bir kez daha anlamış olarak programın sonuna geldiğimizde,
Keşkelerim de olmadı değil hani.
Keşke şehrin medeniyetine ışık tutan bu değerler daha çok gündeme taşınsa
Keşke Gevher Nesibe sadece yerel değil, ulusal hatta uluslararası sempozyum ve panellere konu olsa
Keşke büyüklerimiz daha çok sahip çıksa
Ve… Teşekkürlerimiz…
Şehrin kadim değerlerini önemseyip ön plana çıkarmaya imkan sağlayan idarecilerimize,
Her zaman görev ve sorumluluğu doğrultusunda en güzelini yapmaya namzet, bu panelin fikir babası Serkan Kaya’ya,
Ve bana bu zaman yolculuğunda yeni bir hikaye başlatmama vesile olan tüm katılımcılara.
Teşekkürler.