Türk Dil Kurumu 2025 yılının kelimesini açıkladı.
Yılın son günlerine geldiğimizde halk oylamasına sunulan; ‘’vicdani körlük’’, ‘’çorak’’, ‘’eylemsiz merhamet’’,’’ tek tipleşme’’ ve ‘’dijital vicdan’’ kelimeleri arasında bu yılı en iyi ifade eden kavramın ‘’dijital vicdan’’ olduğu ilan edildi.
Birey ve toplumun ağır zulümler karşısında ahlaki duyarlılıklarını yitirerek kayıtsızlaşmasını ‘’vicdani körlük’’,
Kısır toprak anlamına gelen, manevi dünyadan küresel ısınma kaynaklı susuzluğa kadar geniş bir alanı kapsayan ‘’çorak’’,
İyi niyete rağmen duygusal farkındalık ile sorumluluk alma arasındaki boşluğu görünür kılan ‘’eylemsiz merhamet’’,
Bireylerin dil, düşünce, estetik, görsellik ve mekan tercihleri açısından birbirine benzemesi durumunu ifade eden ‘’ tek tipleşme’’ oylamaya sunulan diğer kavramlar.
Gerçek hayatta sorumluluk almayıp sosyal medyadaki paylaşım veya beğenilerle vicdanı rahatlatma eylemi olarak tanımlanan ‘’dijital vicdan’’ 2025in özeti gibi sunulmuş.
Dijital teknolojilerin hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiği ve bundan sonra da artarak devam edeceği gerçeğini görmekteyiz elbette. Ancak vicdanımızı bir tıkla rahatlatmakta ürkütücü olmalı.
Zamanın ruhunu ifade eden kavramlara baktığımızda hiç biri diğerinden bağımsız değil, hafif ya da su götürür değil. Korkunç bir bozulmanın hayatımızın her alanına girdiğini, duygu ve düşünce dünyamızı bir ağ gibi sardığını konuşmak zorunda olmasaydık keşke.
Gittikçe artan dijitalleşme ve yükselen yapay zeka algoritmalarının sağladığı imkanlar hayatlarımızı kolaylaştırıyor gibi görünse de, bir taraftan da teknokolonyalizm, teknofeodalizm gibi kavramlarla anılan yeni bir sömürge düzeninin izlerini taşıyor.
Bir şeyler hızlı ve tehlikeli gidiyor.
Sorunları geçmişle hesaplaşmaya dönüştürmeden bilgiyi insanileştirmek için bir çabaya girmek gerekiyor. Bu artık bir tercih değil hayati bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor.
Geleceğimize sahip çıkmak, köklerimizden beslenen değerlerin bugüne harmanlanması ve olan bitenin farkında olmak…
Karmaşık değil ama zor.
Zoru göğüsleme zahmetine girmez isek bize dayatılan her ne varsa normalleşecek, sadece değişmiş değil, dönüşmüş bir toplumun içinde heder olup gidilecek.
Umarız 2026 yılında; ‘’öze dönüş’’, ‘’insan ve anlam’’, ‘’merhamet yarışı’’, ‘’vicdan seferberliği’’ gibi kavramlar yarışıyor olsun.
Yeni yıl umutlarımıza rahmet yağdırsın (amin).