Mürşide ASLAN

Sanat mı, Şov mu?

Mürşide ASLAN

‘’Sanat mı, Şov mu? Sahnenin Giydirdikleri ve Soydurdukları’’

Birkaç gün önce şehrimize gelecekken konseri iptal edilen bir kız grubunun varlığından haberdar olmuş oldum.

İptali üzülerek paylaşanları ve tepkileri okuyunca kimmiş bunlar, neymiş ne değilmiş merak ettim doğrusu. Ve birkaç görsellerine ve şovlarına denk geldim.

Bende çok üzüldüm… Toplumumuzun yetişkin gruplarının sanat adına, özgürlük adına bunlardan mahrum edilişlerini ifade ediş biçimlerine baktığımda çok ama çok üzüldüm.

Son yıllarda ülkemizde müzik sahneleri, sesin değil bedenin, melodinin değil provokasyonun öne çıktığı bir gösteri alanına dönüştü. Işıklar yanıyor, perdeler açılıyor ve karşımıza çıkan ilk şey… ne nota, ne anlam, ne yorum; sadece ten, dans ve +18 çağrışımlı sahne şovları.

Peki biz bu gösteriden sanatın neyini alıyoruz?

‘’Sanat özgürdür,’’ denir. Evet olmalı da. Ancak sanatın özgürlüğü, salt serbestlikten ibaret değildir. Sanat aynı zamanda sorumluluk, ölçü, hatta bazen susma becerisidir. Sahne bir ifade alanıdır ama her ifade, her yerde aynı etkiyi yaratmaz. Toplumun ortak değerleri, kültürel hassasiyetleri, yaş gruplarının çeşitliliği göz ardı edilerek yapılan sahne şovları, sanatçının kimliğinden çok pazarlama stratejisinin bir parçası haline gelir.

Bugün bazı pop sanatçılarının giyimi ve sahne duruşu, ‘’sanatsal cesaret’’ diye sunuluyor. Oysa bu duruş çoğu zaman cesaret değil, gündemde kalma kaygısının bir tezahürü. İçerik sığlaştıkça ambalajın parlaması gerekiyor. Müzikal derinliği olmayan işlerin üzeri şok edici kıyafetlerle, erotik danslarla örtülüyor.

Ve en önemlisi, Bu şovları sadece yetişkinler izlemiyor.

Gençler, çocuklar, ergenlik çağındaki bireyler… Gördüklerini ‘’doğal’’, ‘’gerekli’’ ve ‘’başarılı’’ olarak kodluyor. Cinselliğin popülerlik ve başarıyla eşleştirildiği bir algı inşa ediliyor. Kız çocukları için ‘’çekici görünmek’’ bir hedef haline gelirken, erkek çocukları ‘’güce ve gösterişe’’ özendiriliyor. Bu durumda toplum ne kazanıyor? Daha özgür bireyler mi, yoksa daha fazla kendini beğendirme baskısı altında ezilen gençler mi? 

Yasaklarla, sansürlerle bastırılan bir sanattan bahsetmiyoruz elbette. Bu da değil. Ancak özgürlüğün de bir saygı dili olmalı. Çünkü toplum dediğimiz şey, sadece bireylerden değil, bireylerin birbirine karşı taşıdığı sorumluluktan da oluşur.

Her zaman örnek olması beklenmese de, sanatçının dengeyi bilmesi, sahnenin sınırlarını toplumsal bağlama göre ölçebilmesi gerekir.  Bir annenin çocuğuyla izlediği bir müzik festivalinde karşılaştığı görüntü, sanat değil; şaşkınlık, utanma, endişe olabilir.

Bugün sahnede soyunarak alkış alan bir sanatçının yarın neyle hatırlanacağı da önemli: Sesiyle mi, kostümüyle mi, sahnesiyle mi yoksa skandallarıyla mı?

Toplum olarak sanatın derinliğini görmeye hasret kaldık. 

Magazinle yıkanmış, ticaretle yoğrulmuş görsel şovlardan midemiz bulanıyor. En çok neyle gündem olurum anlayışıyla içi boşaltılmış bir san-at sürecine dönüşen durumdan uyanmak, kurtulmak, arınmak temennisiyle.

Ha unutmadan, Kayseri Kültür Yolu Festivali kapsamında şehrimize gelecekken gelemeyecek olan grubu kim engellediyse isabetli olmuş. Umarız bundan sonra daha titiz bir ön çalışma yaparak toplumun, şehrin kültürüne ters düşmeyecek sanatçılara kapılarımız açılmış olsun.

Yazarın Diğer Yazıları