Nihat KURTOĞLU

İslâmî Kişiliğin İnşâsı ve Kurban -2

Nihat KURTOĞLU

Hz. Muhammed’in “dinin direği” şeklinde nitelendirdiği (bedava) 5 vakit namazın bugün itibariyle ülkemizde kılınma oranı %18-20  olmasına rağmen, bir kurban hissesi asgari ücretin veya emekli maaşlarının çok çok üstünde olan ve fakir-fukara denilebilecek, normal hayatını zaten bin bir zorlukla idame ettirmeye çalışan insanların farz olmayan kurban ibadetine bu kadar teveccüh ve temayül göstermesinin bence sosyolojik ve psikolojik arka planının uzmanlar tarafından araştırılmasına ve açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. 

Allah Kur’an’da “Kurbanın eti ve kanı Allah’a ulaşmaz. Ona ulaşacak olan sizin takvanızdır, kulluk bilincinizdir.” (Yaratana ve yaratılana karşı sorumluluğun bilincinde olmak, halis niyetin izharı, imanın zirvesi) buyuruyorken, Allah kelamında “Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez.” ilkesi ortadayken böylesine bir durum nasıl açıklanabilir? 

Ekonomik sıkıntılar içindeki birçok bînamaz fakirin hangi saiklerle bu ibadeti aşk ve şevkle yapmaya kalktığını şahsen anlamış değilim.  Diğer Müslümanların getirdiği veya getireceği bir parça ete muhtaç olmama psikolojisi mi? Veya kimse getirmezse etsiz kalmayalım, ona buna avuç açmış olmayalım, çocukların boynu bükülmesin duygusu mu? 

Gidilen bayramlaşma ziyaretlerinde; Ne kestiniz? Kurbanı ne yaptınız? türünden istemeden de olsa insanı ezen veya aşağılayan sorulara, boynunu büküp; “Ben kurban kesemedim.” dememek için Mahsun Kırmızıgül’ün türküsünden esinlenerek; “Ey millet bakın, yıkılmadım ayaktayım. Kurbanımla baş başayım. Kurban’da ben de varım!” diyebilmek mi? Fedakârlık mı, cehalet mi, gurur mu, kibir mi, riya mı? Bu soruların cevabı şüphesiz her bir muhatabın kendi kalbindedir. Onu da kendisi ve Allah bilir. Bu nedenle yapılan bayram ziyaretlerinde durumu iyi olmayanlara uluorta kurbanını kesebildin mi? türünden sorular sormaktan kaçınmalıyız. 

Günümüzde hac ve kurban gibi mali ibadetlerin fahiş fiyatlara ulaşması da (ortalama bir umre 50-60 bin lira iken, ortalama iki kişilik hac 600-800 bin lira.) normal değildir. Bu paranın ne kadarının ABD’ ye ve İsrail’e gittiği de ayrıca değerlendirilmelidir.
Kurban etinin çok güzel bir nimet oluşunun dışında, kurban kesmenin birçok psikososyal anlamda faydası olmasına rağmen, ben burada bunların üzerinde uzun uzadıya duracak değilim. Bence bir çoğumuzun aklına bu yönü gelmese de, insanın yaratılıştan sahip olduğu “kan dökücü”  duygusuyla da çok yakından bir alakası bulunmaktadır. Şöyle ki: Allah daha insanı yaratmaya başlamadan meleklerine yaratacağı bu yeni varlık hakkında tabiri caizse bir brifing, ön bilgilendirmede bulundu. Brifingden sonra söz alan melekler Allah’a; “Ya Rabbi sen yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek bir varlık mı yaratacaksın?” diyerek meraklarını izhar ettiler. Bu ayette insan yaratılmadan önce kan dökme, fesat çıkartma vb. özelliklerinden bahsedilmektedir. Yani insanın yeryüzünde fesat çıkarabilecek ve kan dökebilecek bir vasıfta olacağı meleklerin ifadesi açıkça ortaya konulmaktadır. 

Ancak imtihanın bir unsuru olarak insanın kan dökme hissine doğuştan sahip olması gibi, muhtemel bütün kötü eğilimlerinin  bir ibadet veya eğitimle ortadan kaldırılabileceği Din Psikologları ve Din Eğitimcilerince vurgulanmaktadır. Esasen peygamberlerin varlık sebepleri de budur. Bu nedenle Efendimiz, kurban sahibinin kurbanı, kesebiliyorsa kendi kesmesini, kendisi kesemiyorsa da başında bulunmasını tavsiye etmektedir. Bu tavsiyenin insan psikolojisinde var olan “kan dökücü” özelliğinin, duygularının törpülenmesi, ortadan kaldırılması veya iyiye kanalize edilmesi anlamına geldiğini söylemem mümkün. Bizzat kestiğim birkaç küçükbaş hayvanda bu duyguyu yaşadığımı düşünüyorum. Halk arasında en mülayim insanların kasaplar olduğu şeklindeki yaygın bir düşüncenin bulunması da bunu teyit etmektedir.

Tabi ki bu ibadetin hassas yönleri vardır. Bu konular fıkıh kitaplarımızda detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Ancak her yıl uyarılara rağmen kurbanlık hayvanın bakımı, beslenmesi ve kurban oluncaya kadar geçen süre içinde dikkat edilmesi gerekenlerin başında hayvan ve insan hakları, adalet ve hijyen bulunmaktadır. Kurban  bayramında ne yazık ki görmeye alıştığımız istenmeyen görüntüler, yerli ve yabancı birçok İslam düşmanı tarafından Dünya’ya anında abartılı bir şekilde geçilmekte ve İslamofobi’yi canlı tutmak için bir fırsat olarak değerlendirmektedirler. Bunlara bu fırsatı vermemek için azami gayret etmeli ve İslam düşmanlarına bu mutluluğu yaşatmamalıyız. 

Tarihte ve günümüzdeki kurban uygulamaları, farklı inanış ve ritüeller ve şekilleriyle birçok dinde yerini muhafaza etmektedir. Bunlardan birçoğu gerçek amacını ve anlamını yitirmiş görünmektedir. İslam’a göre vahye dayanan en son düzenleme Hz. İbrahim’in çok sevdiği oğlunu kurban etmek üzere Allah’a  söz vermesi ve Allah’ın  da Hz. İbrahim’in ve oğlunun teslimiyetini ve sadakatini imtihan etmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabi ki, Allah’ın peygamberine evladını kestirmek gibi niyeti ve bir emri yoktur. 

Buradan çıkarılacak hisse; maddi varlığımızın bir kısmını Yeryüzünde İslam’ın, Hak ve adaletin hâkim olması, yayılması ve Allah’ın rızasına kavuşmak için harcarken, bize zor gelecek ve altından kalkamayacağımız söz ve vaatlerde bulunmamaktır. Ne mutlu canıyla, malıyla yeryüzünde yaratılış gaye ve amaçları uğruna, Allah’ın razı olduğu, murat ettiği insanın inşası ve Hakkın ve hakikatin ihyası için harcayıp, bu kutlu davada mücadele ve mücahede edebilen fedakâr Müslümanlara! Onlardan olabilmek dilek ve dualarımızla!

                     Kurbanın ne eti, ne de kanı Hakk’a ulaşır,
                     Mümine adam gibi adam olmak yaraşır!( İ.Gülistanlı)
 

Yazarın Diğer Yazıları