Nihat KURTOĞLU

Tarihte Görülen En Hasta Toplum: Siyonist Psikopat Yahudiler

Nihat KURTOĞLU

Tarihte en çok sorun çıkaran toplumları yine tarihi kronolojiye göre sıraya koyarsak en başlarda İsrail, yani Yahudiler(İsrailoğulları) gelir. Bu nedenle İran-İsrail savaşını anlamak ve sağlıklı bir analiz yapabilmek için yazıma İsrailoğullarından ve onların tarihi süreç içinde ne gibi bir hayat veya evrilme yaşadıklarını özetlemek suretiyle başlamak isterim. Bilinen tarihi süreç içinde Hz. İbrahim’in eşi Sare’ den doğan İshak’tan geldiğini biliyoruz. Karısı Sare’nin kocasına hediye ettiği Hacer’den doğma İsmail’in soyundan da Arapların türediği şeklindeki bilgi genel kabul görmüş bir bilgidir. Yani hem Yahudiler, hem de Araplar Hz. İbrahim’in soyundan gelmektedirler. O ne güzel bir insan ne güzel bir kuldu. Ne yazık ki soyu en azından İshak’tan gelen İsrailoğulları tarihte böyle ilginç ve de ibretlik bir hikâyeye imza attılar. 

Yahudi kaynaklarına göre Yakup peygamberin 12 oğlu vardır. Bunlardan en küçüğü Yahuda ile bir gece Tanrı Yehova insan şeklinde görünüp bir güreş tutmuş ve sabaha kadar devam eden bu güreşte kimse galip olamamıştır. Sabah ise kim olduğu sorulduğu zamansa ben Tanrı Yehova’yım. İsrailoğullarının tanrısı. Şeklinde devam eden bir konuşma olmuştur. Bu yüzden Tanrıyla güreşip yenen anlamına gelen “İsrail” lakabı ona verilmiştir. Böylece onların soyundan gelen bu kavim Yahudi veya İsrailoğulları olarak adlandırılmıştır. 

Tanrıya ithaf edilen bu ve benzeri antropomorfizm diye adlandırılan (Tanrıyı insansı ifadelerle anlatma olayı) başlı başına onların nasıl bir Tanrı paradigmasına sahip oldukları ve aynı zamanda da Tanrı anlayışlarını ve onunla olan ilişkilerinin nasıl bir temele dayandığının açık göstergelerindendir.

Evet Yahudiler bir tek Tanrı inancına sahiplerdir. Yani görünüşte Tevhit inancı ama tarihi süreç içinde, kafalarındaki ve teolojilerindeki bu tanrı kavramının içini öylesine hakikate uymayan veya yalan yanlış şekilde doldurmuşlardır ki, bu inanç onları tarihi seyri içinde bocalatmış ve yeryüzünün her neresine giderlerse gitsinler orada mutlaka inançları yüzünden sorunlarla karşılaşmışlardır. Öyle veya böyle ya sürülmüşler, ya öldürülmüşler, ya da başka türlü  ve çeşitli huzursuzluklarla ve  karşı koymalarla yüz yüze gelmişlerdir. 

Tanrı Yehova’nın onlara verdiği avantajlar(!) onların başına her yerde bela olmuştur. Güya Tanrının en seçkin kulları olarak yaratıldıkları ve diğer insanların kendilerine kul ve köle olarak yaratılmış olduğu inancı İsrailoğullarından olmayan insanlara 2. Sınıf ve daha ötesi bir statü belirlemeleri ve bu doğrultuda hayat yaşamaları yani inançlarını gerçekleştirmeye çalışmaları diğer soylardan olan insanlar üzerinde bir Yahudi baskısı oluşmasına neden olmuştur.

Hz. Yusuf ile başlayan İsrailoğullarının Mısır hayatıyla başlayan, yaklaşık 400 yıl süren bir kölelikten sonra Allah’ın emriyle Musa ve Harun as. Tarafından kurtarılmasına rağmen yaşadıkları peygamberlerine itaatsızlık, isyankârlık, kanaatsızlık ve “Buzağıya tapınma” vb. gayr-i insani ve İslami süreç onların çölde 40 yıllık bir ceza çekmelerine sebep olmuştur. Bu durumdan da ne yazık ki çok ders alamamışlardır.

MÖ 9. Ve 10. yüzyılda hüküm süren Davut peygamber ve oğlu Süleyman as. zamanlarında en güçlü ve en mutlu dönemlerini yaşayan İsrailoğulları biri ateist olmak üzere iki devlet şeklinde yaşamaya devam etmişlerdir. Asur devleti hakimiyetinin ardından yönetimi Babil kralı Nebukadnezar’a kaptıran Yahudilerin son Yahudi devleti de ms.70 yılında yıkılınca ve halkı sürgüne gönderilince artık bir daha devlet kuramamış ve farklı coğrafyalara sürgüne gönderilmişlerdir. 

Kur’an’da adı geçen 25 peygamberin çoğu İsrailoğullarındandı. Yani bu ne demek oluyor? Bu şu demek oluyor; Allah bile onları doğru yola getirmek amacıyla elçilerinden birçoğunu İsrailoğullarına yollamıştı. Gittikleri hiçbir yerde insanca yaşamıyor ve sorunun öznesi oluyorlardı. Peygamberimiz zamanında bile Medine sözleşmesine rağmen müşriklerle birlikte Müslümanlara karşı ihanet ortaklığı yapabiliyorlardı. Bir keresinde Allah resulüne suikast hazırlamışlardı da Cebrail as. Resulullah’a haber vermişti. Bir müslüman kadının tesettürüne saldırmaları ve müşriklerle bir olup sözlerine ihanet etmeleri damlayı taşırmış ve Allah resulü onları sürgüne göndermişti.

2000 yıllık tarihleri neredeyse böyleydi. Son Yahudi devletinden sonra 1948 yılına kadar Yahudiler devlet kuramadan orada burada çoğu da insanlık dışı şartlarda yaşamak zorunda kalmışlardı. Ancak bu olumsuzlukların temelinde yine kendilerinin seçilmiş olduklarına inanmaları ve bir türlü kendilerini diğer insanları seviyesine indirememeleridir.

“Tarihin oluştuğu süreç içinde kendi inançlarından kaynaklı olarak son derece zorlu ve olumsuz şartlarda yaşamak zorunda olan bir kavim var mı?” diye sorulacak olursa, cevabım; evettir ve bunlar İsrailoğullarıdır” derim. Bu psikolojideki bir kavim Osmanlının yıkılıp kendilerine Ortadoğu’da bir İsrail devleti kurma imkânı verilince, bozdukları Hak dinin saçma sapan kalıntılarından oluşan Yahudilik inancının sebep olduğu ne kadar hayal varsa, hepsini gerçekleşeceğini sandılar. ABD’yi de bir şekilde kendilerine ve emellerine amade kılmışlardı bile. ABD ve İsrail o kadar sıkı fıkı dost, kanka idiler ki, içtikleri su bile ayrı gitmiyordu. ABD de Yahudilere rağmen hiç başkan seçilemezdi. Bir tek John Kenedy seçilmişti onu da öldürmüşlerdi. Katili de öldürmüşlerdi. Yani katil ele geçirilememişti. 

Tam zamanıydı ve şartlar olumluydu. Fırsat bu fırsattı. Bir kere daha 2000 yıl bekleyemezlerdi. Bunlar yapılmadığında da yeniden tarihi süreçte yaşadıkları imkansızlıklara dönüleceği paranoyası onları özelde İslam dünyası olmak üzere kendilerine tehdit olarak algıladıkları her yere, gerek insan, gerek toplum ve gerekse devlet olarak bütün dünyada her tarafa saldırabilen, öldüren, yok eden bir canavara dönüştüler. 

Bu hasta, psikopat Siyonistler, Yahudiler dışındaki kendilerine mani gördükleri herkese saldırılabiliyor, öldürülebiliyor ve tehdit olarak algıladıkları her türlü oluşum yok edilebilirdi. Çünkü Yahudiler 1. sınıf kullardır. Onların menfaatleri doğrultusunda gereken her şey mubahtı. Yahudi çıkarları için gereğinde herkes yok edilebilirdi. Bunu dinen bir sakıncası yoktu. Hatta sevaptı. Mehdinin yani kurtarıcılarının gelmesi için Yeryüzünün iyice karıştırılması (Kaos) icap ediyordu. Bu şekildeki politika ve icraatlarını sürdüre geldiler. Çünkü onlar tarihin oluşturduğu kronik hasta ve bir tür psikopat toplum olmuşlardı.

Endülüs İslam Devleti yıkıldığında İspanya’dan Müslümanları kurtaran Osmanlı padişahına onlar da yalvarmıştı; “Ne olur bizi de bu zalim kralın zulmünden kurtarın.” 1492’ de II. Bayezid gönderdiği kadırgalarla onları da kurtarmıştı ve Osmanlı Devleti’nin farklı bölgelerine yerleştirmişti. Uzunca bir süre 500 yıl. Hatta Türkiye Yahudileri senede bir gün Osmanlıya ve de onun mirasçısı Türkiye’ye teşekkür etmek amacıyla programlar düzenlemekteydi. (En azından görünüşte) barış içinde yaşamışlardı. Ta ki, Osmanlı  Devleti hasta olup yıkılıncaya kadar. Öyle ya Cennet mekân Sultan Abdülhamit han onlardan ve avanelerinden az çekmemişti. Onu tahttan indirenler arasında terli ahmakların yanı sıra adına Sabetaycı veya dönme de denen kripto Yahudiler ve azınlıklar da mevcuttu. Gerekli gizli teşkilatları kurmakta ve idamesinde oldukça maharet kazanmışlardı bile. Ümitlerini hiç yitirmiyor ve icabında gerekli değişikliği hemen yapabilmek için Müslüman görünseler bile çocuklarına Davut(David), Yakup(Jakop), Süleyman(Salamon), Yusuf(Jozef) vb. isimler koyuyorlardı.

Geldiğimiz noktada İsrail devletinin ve de Yahudi (Mavi Marmara gemisindeki haham gibi istisnalar kaideyi bozmuyor) halkının neden böylesine hırçın, insanlara yukardan bakan, tarihte kendi peygamberleri dahil olmak üzere birçok masumu haksız yere şehit eden, katleden, bir toplumun davranış biçimlerini anlamak için  onların tarihi arka planlarını da çok iyi bilmek ve anlamak gerekmez mi? Keşke bir yolu ve bir imkânı olsaydı da bu büsbütün bir psikolojik hastalığa yakalanmış olan Yahudi toplumunu tedavi ve rehabilite edecek bir kurum veya kuruluş olsaydı. Böylelikle onların da bu tarihi yanılgılardan, paranoyadan, “toplumsal hamakat” tan kurtulmaları mümkün olsaydı. Hem kendileri, hem de Dünya barışı açısından çok daha iyi olurdu.

Uzun lafın kısası şimdi anladınız mı İsrail neden Müslümanlara saldırıyor? İsrail sadece Müslümanlara değil, kendinden olmayan herkese, her şeye ABD’yi de kullanarak saldırıyor. Ne de olsa “Küfür tek millettir.” Ama gerçek olan bir şey daha var ki, o da şeytanlar gücünü güçsüz, tembel ve uyuşuk Müslümanlardan alır. Sayıları 2 milyar olsa da! Allah’ın sevdiği Müslümanlardan olabilmek dilek ve duasıyla!

Yazarın Diğer Yazıları