Nihat KURTOĞLU

TÜRK TOPLUMUNDA İTİKADİ DEĞİŞİM

Nihat KURTOĞLU

 Türk toplumunun bugünkü( sosyal siyasal dini)yapısını çok iyi analiz etmenin yolu yalnızca İslam’a girdikleri   5.yüzyıl, değil İslam öncesi tarihlerdeki toplumsal, dini yaşantılarını da bilmekten geçmektedir şüphesiz. Genellikle bir ağaca benzetilen toplumun gövde ve dallarına şekil veren unsurların başında toprak bulunmaktadır.Toprağın muhtevasındaki maddeler şüphesiz iklim kadar,hava  ve su   kadar ağacın gövde,dal ve yapraklarında etkiye sahiptir.

Türk  Milletinin İslam’a girmesiyle her şeyin İslami  açıdan mükemmel olduğunu zannetmek pek makul bir şey değildir. Esasen değişimin temel prensipleri arasındaki tedricilik esası gözden kaçmamalıdır.Fert  ve fertlerin oluşturduğu toplumlar ancak böylesine bir amaçtan sonra yeni ve istenilen yapılarına kavuşabilir.Bir millet kendi nefislerinde  (millet  özelliği) olanı değiştirmedikçe Allah onların statüsünde bir değişiklik yapmaz.Bu durumda esas fonksiyon fert ve toplumda gözükmektedir..Fert  ve toplumu eğitme olayı Türkiye v e benzeri ülkelerde devlet tarafından yapılmaktadır.Bu yönüyle Milli eğitim değerlendirmek şu an için konumuzu dallandırmak anlamına geleceğinden ,bu konuya girmeyeceğiz .Türk toplumunun tarihi arka planın ı iyi çözümlemeden bu günkü  tolum yapısını değerlendirmek mümkün değildir.
Anadolu’da yaşayan bugünkü Türk  halkının Orta Asya orijinli olduğu bilinmektedir.
Başta Türkmenistan olmak üzere,Azerbaycan,Kırgızistan v.b Türki cumhuriyetlerinde hali hazırda İslam’la fazla bir mesai içinde bulunmaktadır.Yüzyıllarca geçmişe sahip Rusya İmparatorluğunun ardından 1917 Bolşevik İhtilalı ile  orta Asya Türklerinin çok daha katı bir muameleye maruz kaldıkları muhakkaktır.Ortalama 70 yıl süren bu zulüm sistemi ,zaten kısıtlı olan İslami yaşantıdan çok şey götürmüştür.   Bunca yıllık ayrılıktan sonra  bu kardeş insanlar Türkiye’ye ve Türkiye insanına,haddinden fazla ümit bağlamışlarsa da,sonunda Türkiye halkının da   kendilerinden esasen fazla bir farklarının olmadığını anlamak durumunda kalmışlardır.Bu nedene ki   Çeçenistan başta olmak üzere diğer cumhuriyetler de az da olsa bir faaliyet görülmektedir.Sonuçta,bunca ümitle bağlanılan “Ağabey Devlet” olmakla taltif edilen Türkiye Cumhuriyeti devletinin de farklı isimle de olsa (Sovyet Sosyalizminden )fazlaca farklı olmayan bir siteme sahip olduğu ortaya çıkmıştır.Böylece sistem ve devletlere fazlaca bağımlı kalmadan dinini öğrenme arayışlarına başlanmıştır.Bu konuda kısmen daha önceye dayanan Türk halkının din mücadelesinin hali hazırdaki konumu ,Türkiye’yi model olarak gören Türki cumhuriyetlerinde yaşayan Müslüman halkın gelecekte karşılayacağı sorunları şimdiden söylemek kehanet sayılmamalıdır.
Türk toplumu  hakkında genel bir araştırma ve basit bir değerlendirme yaptığımızda ,toplumdaki temel özellikler ,seciye ve karakterde,temelden bir değişim olmayıp şekil ve kisve değişimi olmuştur.İslam’ın Türk toplum yapısında esaslı bir değişim meydana getirememiş olmasının belki de  en  başta  gelen nedeni,Türk devlet geleneğinde ki ,devlet eksenli totaliter politikalardır.İslam Türk devlet  geleneğinde hiçbir zaman devletten öne geçememiş,üstelik de devleti ebed müddet için koltuk değneği olarak kullanıla gelmiştir.Koltuk değneği statüsündeki İslam’ın toplumu kendi ilkeleri doğrultusunda değiştirmesi esasen beklenemez.
Aşağıda sıralayacağımız örnekler konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.Türk toplumunun yaşadığı hemen her yerde türbe ve yatır ziyaretleri bu gün bile canlılığını korumaktır.Türk tolumu özellikle  kutsal zaman diye nitelendirilen dini ay gün ve bayramlarda bu kutsal mekanlar oldukça yoğun bir ilk halk kitlesini karşılamaktadır.Ziyaret edilen kutsal  mekanların genelde evliya şehit ve yatır adı verilen kişilerin mezarları olunca,İslam öncesi Türk dini inançlarında oldukça fazla yer tutan atalar kültü akla gelmektedir.İslam öncesinin atalar ruhuna saygı ve evliya türbelerine  yoğun ilgi şeklinde açığa çıktığını görüyoruz.
Günümüzde yaygın bir biçimde kullanılan nazarlık ve nazar boncuğu geleneği de yukarıda zikredilenleri kanıtlayıcı bir olgundur.Yine İslam öncesi din inanışlara göre kötü ruhlar kişinin bedenini etkileyebilmekte ,şaman denilen sihirbaz ve ayin adamı da çeşitli törenlerle bu kötü ruhu kişiden uzaklaştırabilmekte,böylece hasta yeniden sağlığına kavuşabilmekte idi.Bu inanç ve uygulamalar bu günün Türk toplumunda ocak,cinci hoca,medyum ,falcı v.b isimler altında oldukça canlı bir biçimde varlığını sürdürmektedir.İslam öncesi Türk dini inancındaki şamanların  misyonunu yukarda zikrettiğimiz kişiler yüklenmiş görünmektedir.
Yine Süleyman  Çelebinin  HZ  Muhammed ‘e yazdığı övgü şiirlerinden oluşan mevlidin Türk toplumunda bu denli revaç bulması,hatta farzlarda daha makbul bir ibadetmiş gibi  algılanması ve değer verilmesi,Türklerin İslam öncesi inanç ve töreleri ile çok yakından ilişkilidir.Bilindiği üzere eski Türkler’ de  ilkbahar ,sonbahar ve özel günlerde Yuğ adı verilen törenler yapılmakta,bu günlerde at kurban edilmekte  kopuz çalınmakta ve kımız içilmekteydi.İslam öncesinin kutsal törenleri aktarılmıştı.Böylelikle Türk toplumu ,İslam tarafından yasaklanan  bir aktiviteye  İslami kisve altında sürdürmüştür.
Genel Türk toplum yapısında devlete rağmen köklü değişimler mümkün görünmemektedir.”Ya devlet başa,ya kuzgun leşe” “Devlet baba ”v.b sözler Türk   toplumunun  toplum psikolojisini izah etmesi bakımından fevkalade önemlidir.Tuhaftır  ki tarihte devletsiz yaşamamış olan Türk milletinin kurduğu hemen hemen bütün devletler yine başka bir Türk devleti,yada devlet içi muhalefetlerce yıkılmıştır.Yukarda zikrettiğimiz sebeplerden dolayı devlet halka halk da devlete mesafelidir.Ataerkil totaliter ve bir o kadar da militarist bir yapıya sahip olan Türk toplum yapısı İslam dan sonrada  pek farklı ve radikal bir değişim geçirmemiş yalnızca kabuk ve etiket değişikliği olmuştur.Bu nedenlerden ki İslam referanslı sistemler  kaldırılıp demokrasiye geçilmiş,ancak demokrasi bile bütün kurum ve kuruluşlarıyla uygulanamamıştır.Böylece kimilerine göre Türk tipi demokrasinin olabileceği bile savunulmuş olup köklü bir değişikliğe uğramamış bulunan Türk devlet sisteminde yönetici ve belirleyici faktörlerin eylemleri demokrasi kılıfı altında devam edilmiştir.Yukardan beri yapa geldiğimiz kısa analizler göstermekledir ki Türk toplumunda kısa ve orta vadede köklü İslami değişimler beklenmediği gibi uluslar arası platformda erdem ve iyilik telakki edilen normlar lehine bile fazlaca bir  değişiklik toleransı bulunmamaktadır.Hali hazırda  mevcut sitemin kurucu ve koruyucuları İslami aktivitelere kendilerince gerektiği oranda  hoşgörü ile yaklaşmakta gereğinde de irtica damgasını vurarak  bertaraf edebilmektedir.Devlet tarafından tasfiyesi buna en güzel örnek teşkil etmektedir.Kimilerince halka mal edilen bu okulların bu kadar kolay eritilmesi aslında sahibi olmadığı halde ağlayan bir çocuğun    susturulması için ona oyuncak verilip bir müddet sonra geri alınması gibi bir şeydir.Oyuncak kendisinin olmadığı için bir vesile ile geri alındığında dişe dokunur bir tepki ile karşılaşılmamaktadır.O halde günümüz Müslümanların  büyümesini sağlanması ,ama sağlıklı bir büyümenin oluşması için gerekli fedakarlıklardan  kaçınılmaması icap etmektedir.Hani ne derler daha kırk fırın ekmek yemeniz gerekmektedir.Ancak sadece ekmekle yapılan beslenme  ne derece dengeli beslenme sayılabir ki.Bu nedenle dengeli beslenme kaynaklarının dengelice seçimi yapılmalıdır.Ayrıca “Bir millet kendi yapısında olanı değiştirmedikçe  Allah onların durumunu değiştirmeyecektir.”fermanına kulak vermemiz kaçınılmazdır.
Yorumlar 2
Talip Orhan 11 Temmuz 2013 19:54

Hocam Allah razı olsun, bir toplumun değişiminde en önemli lokomotif güç ilim erbabıdır. Eğer alimler yeterince gayretli ve cesur olursa yanlışlar ve yanlışlıklar da düzelecektir.

Rıza Bozdağ 11 Temmuz 2013 01:49

Aramıza hoş geldin, Aziz Dost! Güzel ve aydınlatıcı bir yazı olmuş. Mevlam devamın nasip eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları