
Bana o ümmeti Muhammedi göster...
Rasim ÖZDENÖREN
Öyle anlatılır: Adamın biri, Allah dostlarından birinin önüne çıkmış: - Efendim, dua buyurun şu ümmeti Muhammed kurtulsun! Demiş.
O zatın cevabı anlamlı:
- Sen bana o ümmeti Muhammed'i göster, ben sana onun kurtulmuş olduğunu hemen müjdeleyeyim!
***
Geçtiğimiz günlerde internet adresime Şevket Eygi üstadımızın bir yazısını göndermişler. Yazının altında 13.07.2012 tarihi yer alıyor, fakat mehaz gösterilmiyordu. Muhtemelen Milli Gazete olabilir. Yazı "On Üç Yaşındaki Kız" başlığını taşıyor.
Üstadın esef ettiği bir olay vuku bulmuş: "On üç yaşındaki kız ile dost hayatı yaşayan genç, kızı öldürme sebebi olarak, çocuğumu kürtajla aldırmış, ben de onu boğarak öldürdüm demiş."
Üstat, bu üzücü olayı: "Ülkemizde korkunç bir cinsellik patlaması vardır. Bunun birinci sebebi medyanın müstehcen yayınlar yapmasıdır" diyor. Ve arkasından şu "sosyolojik" açıklamayı da getiriyor: "Bugünkü Avrupa medeniyeti ile İslam'ın ahlak, namus ve iffet anlayışı asla bağdaşmaz.(...) Müslüman bir toplum iffet konusunda yoldan çıkarsa dejenere olur ve çöker. Bugünkü iffetsizlikte, seks patlamasında rejimin de büyük rolü olmuştur. Zinayı suç olmaktan çıkarttılar."
İmdi, bu ülkede müstehcen yayın yapılması yeni bir olay değil. Yıllardır bu tür yayınlar yapılır. 1980'li yıllarda bu tür yayınların poşette sunulması öngörülmüştü. Şu anda durum nedir, bilmiyorum. Aynı usul hâlâ geçerli mi, yoksa bir faydası olmadığı görülerek kaldırıldı mı? Sonuçta, bu tür önlemler palyatiftir, hastalığın kökünü ortadan kaldırmadan belirtilerini örtmeye matuf işlemler... Hastalık yerinde durduğu için, bu tür önlemlerle bir yere varılmayacağı bellidir.
Öte yandan Avrupa uygarlığı ile İslam'ın ahlak anlayışının bağdaşmazlığı da doğrudur. Ancak "Müslüman bir toplum iffet konusunda yoldan çıkarsa dejenere olur ve çöker" cümlesini yalnızca Müslüman toplumla sınırlı tutmamalıyız. İffetini yitirmiş olan başka toplumların çöktüğünü de biliyoruz. Eski Roma, eski Yunan uygarlıkları en bilinen örnekler arasındadır... Ayrıca Kur'an'da anılan Ad, Semud, Lut kavimlerini de zikredebiliriz...
Üstadın o yazıdaki en can alıcı cümlelerinden birisi şudur: "Zinayı suç olmaktan çıkarttılar. AB norm ve standartlarına göre Bursa Kültür Parkı'nda geceleri çalıların altında sevişmek serbesttir ve kolluk kuvvetleri bu konuda hiçbir önlem alamaz."
İşte, bizim çoğu aydınımızı çileden çıkarttığını gözlemlediğimiz yanlış teşhis ve tespit bu cümlenin içinde barınıyor. Zina yasak olmaktan çıkartıldı ve bu kötülükler başımıza gelmeye başladı, öyle mi? Oysa aynı olaylar zinanın yasak sayıldığı dönemlerde de varitti. Ben, 1950'li yılların ikinci yarısında liseye devam ederken, bir park bekçisinin parkta öpüşüyor diye derdest edip karakola götürdüğü, oradan mahkemeye sevk edilen ve mahkemece cezalandırılan bir genç çiftin bu hazin dramını hatırlıyorum. Gerçi gerek Eygi'nin bahsettiği, gerek benim şimdi değindiğim olayın zina ile bir ilişkisi yok, her ikisi de olsa olsa genel ahlaka aykırı suçlardan sayılır.
Üzerinde durulacak olan husus şudur: zinanın suç olmaktan çıkartılmasıyla zina olaylarının veya genel ahlaka aykırı suçların çoğalması arasında, göründüğü kadarıyla bir bağlantı kurmak zordur. Kaldı ki, zinanın veya fuhşun ve genel olarak genel ahlaka aykırı suçların işlenmesi belli ölçülerde her zaman varittir. Önemli olan bu suçların işlenmesine zemin teşkil eden toplumsal yapılanmanın ıslahıdır. Hırsızlık suçunun zeminini yerinde bırakarak o suça ilişkin cezanın arttırılması belki kısa sürelerde işe yarayabilir, fakat uzun vadede köklü bir çare olmaz. Nitekim hacca gitmiş olanlar, Mekke'de, Medine'de sokakların bileği kesik insanlarla dolu olduğunu görür. Hırsızlık akla gelebilecek en şiddetli ceza ile müeyyidelendirilmiş, buna rağmen bu suçun işlenmesi önlenememiş. Niye? Gelir dağılımındaki adaletsizlik önlenmeyince, başka bir deyişle hakça paylaşım düzeni gerçekleştirilmedikçe en ağır yaptırımın bile işe yaramadığı meydanda...