
Satırlarım sadrıma...
Sadi ÖZMEN
Dünyayı paradan puldan, makamdan şandan, evlattan ve dâhi Allah'ın bir imtihan gereği verdiği ve elbette yanımıza kalmayacak türlü nimetlerden zanneden zavallı insanoğlu hiç ölmeyecek gibi hesaplar yapa dursun, ölüm hakîkati bir nefes kadar yakın hepimize.
Kimimiz; bu makamı bir daha ya bulurum ya bulamam deyü "talandan mal kaçırırcasına" yüklenmekteyiz, sırtımızda nereye ne taşıdığımızı bilmeden.
Kimimiz idareciyiz bize emanet edilmiş körpe dimağlara, hak, hakikat, adalet, merhamet, ahlak ve mârifeti kuşanacak gençlere, yüklendiğimiz vazifenin hakkını bitamam ikmal etmesi gerekirken, "aman bir benimle mi olacak" diye ucuz bahanelerle boş veren.
Kimimiz; memuruz sorumlusu olduğumuz makamın, "işi ehline verin" emri peygamberinin maksadından bîhaber zaman devşiren.
Kimimiz anne ve babayız, bize verilen en kutsal emanetleri zâyi eden. İrfan bahçelerine güller yetiştirmemiz gerekirken, çorak topraklara kuru tohumlar saçan "hepiniz çobansınız ve maiyetiniz altındakilerden sorulacaksınız " demesine rağmen peygamberin.
Hâsılı bir dünyada yaşıyoruz görev ve sorumluluk bilinci kaybolmuş,
"Muhakkak İnsan hem zâlim hem de câhildir" ayeti bile ürkütmüyor bizi, titretmiyor çok cür'etkâr olan kalbimizi.
"Mallar ve çocuklar dünya hayatının süsüdür, bâki kalacak olan ise hayırlı amellerinizdir" fermânı ilâhîsi, ahiret bilincimizdeki samimiyetimizi sorguya muhtaç kılıyor ve yeniden "fe eyne tezhebûn/bu gidiş nereye" diye bir iç muhasebe ile sarsılıyor mu bütün bedenimiz.
"Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz" buyuran Allah'ın, tehdidinden sığınarak merhametine, dilimin söylediğine, kalbimin inandığına yeniden" amenna ve saddeknâ " diyerek iman ediyorum.
Eyy bu satırları yazan nefis, sen kendini vâreste sanmayasın, utanıp arlanasın, zaman akıp giderken bu gaflet uykusundan uyanasın, yeniden bismillah edip marifet yoluna revan olasın.
Kimimiz; kazanmanın hırsı ile "musluk akarken testiyi doldurmanın " telaşındayız, musluktan akan ne diye merak bile etmeden.
Bir hayat sürüyoruz sıradan, rutin ve kaygısız.
Bir ömür tüketiyoruz, yok olup giden zamanla biz tükeniyoruz, aldanıyoruz. Bir kilometre taşı gibi, bir yön levhası gibi önümüzde duran "iki günü biri birine eşit olan, ziyandadır, aldanmıştır" peygamber uyarısına rağmen.
Dünyayı paradan puldan, makamdan şandan, evlattan ve dâhi Allah'ın bir imtihan gereği verdiği ve elbette yanımıza kalmayacak türlü nimetlerden zanneden zavallı insanoğlu hiç ölmeyecek gibi hesaplar yapa dursun, ölüm hakîkati bir nefes kadar yakın hepimize.
Kimimiz; bu makamı bir daha ya bulurum ya bulamam deyü "talandan mal kaçırırcasına" yüklenmekteyiz, sırtımızda nereye ne taşıdığımızı bilmeden.
Kimimiz idareciyiz bize emanet edilmiş körpe dimağlara, hak, hakikat, adalet, merhamet, ahlak ve mârifeti kuşanacak gençlere, yüklendiğimiz vazifenin hakkını bitamam ikmal etmesi gerekirken, "aman bir benimle mi olacak" diye ucuz bahanelerle boş veren.
Kimimiz; memuruz sorumlusu olduğumuz makamın, "işi ehline verin" emri peygamberinin maksadından bîhaber zaman devşiren.
Kimimiz anne ve babayız, bize verilen en kutsal emanetleri zâyi eden. İrfan bahçelerine güller yetiştirmemiz gerekirken, çorak topraklara kuru tohumlar saçan "hepiniz çobansınız ve maiyetiniz altındakilerden sorulacaksınız " demesine rağmen peygamberin.
Hâsılı bir dünyada yaşıyoruz görev ve sorumluluk bilinci kaybolmuş,
"Muhakkak İnsan hem zâlim hem de câhildir" ayeti bile ürkütmüyor bizi, titretmiyor çok cür'etkâr olan kalbimizi.
"Mallar ve çocuklar dünya hayatının süsüdür, bâki kalacak olan ise hayırlı amellerinizdir" fermânı ilâhîsi, ahiret bilincimizdeki samimiyetimizi sorguya muhtaç kılıyor ve yeniden "fe eyne tezhebûn/bu gidiş nereye" diye bir iç muhasebe ile sarsılıyor mu bütün bedenimiz.
"Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz" buyuran Allah'ın, tehdidinden sığınarak merhametine, dilimin söylediğine, kalbimin inandığına yeniden" amenna ve saddeknâ " diyerek iman ediyorum.
Eyy bu satırları yazan nefis, sen kendini vâreste sanmayasın, utanıp arlanasın, zaman akıp giderken bu gaflet uykusundan uyanasın, yeniden bismillah edip marifet yoluna revan olasın.
Kimimiz; kazanmanın hırsı ile "musluk akarken testiyi doldurmanın " telaşındayız, musluktan akan ne diye merak bile etmeden.
Bir hayat sürüyoruz sıradan, rutin ve kaygısız.
Bir ömür tüketiyoruz, yok olup giden zamanla biz tükeniyoruz, aldanıyoruz. Bir kilometre taşı gibi, bir yön levhası gibi önümüzde duran "iki günü biri birine eşit olan, ziyandadır, aldanmıştır" peygamber uyarısına rağmen.