Süleyman EKİCİ

YAZIK!

Süleyman EKİCİ

Yazık kelimesi, sözlük anlamı ile üç ayrı şekilde ifade edilmiş.
1. herkesi üzebilecek şey, günah.
"Yazıktır, yapmayın"
2. acınma, üzüntü anlatır.
"Yazık, boş yere çabalamışız"
3. ayıplama, kınama anlatır.
"Yazık, bunu size hiç yakıştıramadım"
                Tahmin edersiniz ki bu açıklamayı bir önceki yazıma istinaden gelen eleştiriye cevap olsun diye yaptım. Önümüzdeki günlere imzasını atacak çalışmalarla, adını sık sık duyacağımızı tahmin ettiğim, Sosyal Farkındalık Federasyonu Başkanı, sayın Kadircan GÖKALP beyin, bana cevap olsun diye yazdığı yazıda ve benim sadece gerçekten de engelliler boyutunda yanlış anladığım ifadeleri, sosyal hayatın içinde olamayan, engelli olmayan kesimine hitaben söylediğini ifade ediyor.  Yukarıdaki açıklamalar ışığında, Kadircan beyin bakış açısına göre, yoksunluk olarak yorumladığı, bazı aktivitelerle sınırladığı, sosyal hayatın içinde olmak ve olmamak arasındaki farkındalığı vurgulamak maksadıyla dillendirdiği ve cevap olarak yayınladığı yazıda da tekrar vurgulayarak ifade ettiği “yazık” kelimesini hangi tanıma yakıştırırsınız? Ayıplama, kınama içeren kullanım şekline elbette...
Sosyal hayatın içine dahil olamayanlara yazık denmesi o kesimi aşağılamayı ifade eder. Hangi niyetle söylediğini çok iyi biliyorum yazıyı kaleme alırken de biliyordum.
Toplumun nabzını tutmak, yakalamak siyasetin en önemli, olmazsa olmazlarındandır. Bildiğim kadarı ile sizin de bir siyasi tarafınız var. İnsanların hangi sıkıntılarla boğuştuğunu görmezden gelerek sosyal hayat vurgusu yapmak, “biz engelli olarak yapıyoruz da siz neden yapmıyorsunuz?” sorusunu sormak gibi bir gaflete düşmek ve bunu “yazık!” diyerek taçlandırmak, aşağılamaktır. Benim bile payıma düşen bir alınganlığım olmuştur bu söylediğinizden sonra. Zira biz eşim ve çocuklarımla beraber engelli bir aileyiz. Ve benim ailemle beraber arabamıza atlayıp bir piknik alanına gidip ailece piknik yapma şansımız yok. Peki bu durumda bana yazık mı denmesi lazım yoksa yılın belli dönemlerinde aileme bir araç tahsis edilip bu tarz organizasyonları gerçekleştirebilmenin imkanını mı sunmak lazım? Sosyal devlet hangi pencereden bakmalı?
 Sosyal hayatın içinde etkin işlevi olan insanları da kınamıyorum. Bu, insanların fırsat eşitliği ile ilgili bir konudur nihayetinde. Farkındalık dediğimiz şey de zaten bu fırsat eşitliğini yakalayabilmenin bir çalışması olmalıdır bence.
    Orada sizi aşağılamış da değilim. Zaten böyle bir hakkım da yok. Bunu da nereden çıkarttınız? Kitleden teveccüh alıyorsunuz ki federasyon başkanısınız. Aşağılama ifade eden veya çağrıştıran bir kelimem dahi yoktur yazımda. Bütün organizasyonda yaşanan aksilik olarak yorumladığım konuların sorumluluğunu üzerinize çekmenizi de anlayamadım. Çocukların gürültü yapmasından siz sorumlu olamazsınız ki. Ben de böyle bir şey yazmadım. Genel değerlendirmelerim ile bireysel değerlendirmelerimi bir birine harmanlayıp cevap vermişsiniz. Ben de konuşuyordum ama –böyle olmaz ki, “bu gürültüde oyunda neler oluyor, hiçbir şey anlamıyorum” gibi serzenişleri dillendiriyordum. Sizin şahsınıza yaptığım eleştiri sadece, hazırlıksız veya yaptığınız hazırlığa yani yazılı metne bağlı kalmadığınızdan kaynaklı, böyle bir konuşma yapılmış olmasını bir handikap olarak değerlendirmemdir. Üstelik, sizi aşağılamıyorum; hakaret etmiyorum. Sadece eleştiriyorum. Eleştiriye açık olmadan toplumsallaşmayı nasıl ön görüyorsunuz? Ona da şaşıyorum.  Birlik beraberlik vurgusunu, yazdığım onlarca makalede her zaman dillendirmişimdir. Bu görüşüme balta vuracak herhangi bir eylemde bulunmadım, bulunmam. Benim bu işlerle ilgilenen gönlünü ortaya koyan insanlarla hiçbir problemim yok. Sadece şunu söylemeye çalışıyorum; kullandığımız dilde biraz dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Vermek istediğimiz mesaj için uygun cümleler kurmamız bu konuda seçici olmamız gerekiyor diyorum. Şimdi siz benim buna hakkım olmadığını da düşünebilirsiniz. Haddime düşmediğini de düşünebilirsiniz. Bu da sizin düşünceniz. Saygı duyarım. Ama doğru bildiğimi söylemekten bugüne kadar hiçbir zaman geri durmadım, durmam da. Niyetim polemik yaratmak değil. Sadece bir handikapa dikkat çekmekti. Elbette ortada bir emek var. Özverili bir çalışma var. Ortaya bir ürün konulmuş. Fakat mesaj doğru gitmezse bütün bu işleri yaparken ortaya koyduğunuz niyetin vebali de var.
                Ya hu ben bu hafta engelsiz düşünce derneğimizin başlattığı EKPSS kursuna değinecektim. Kadir Can beye cevap vermesem saygısızlık olur diye düşündüğümden ve gerçekten engelli meseleleri üzerine yoğun çalışmaları olduğuna inandığım için ve bu yüzden de kanaat önderliği bakımından, kendisine yüklediğim misyon itibarı ile eleştirdim. Mesela bir dernek başkanı var ki kendisini eleştirip de zaman bile harcamam. Çünkü kendisinde bu vasıflılığı bulamıyorum. Her neyse polemik sevmiyorum ama düşecek şeyler yazıyorum. Dilimin kemiği yok ki kırayım. Bükülmeyi de ben sevmiyorum. O yüzden gereksiz yere uzatmış oldum. Ama bir cevap daha gelirse karşılık vermeyeceğim. Benim derdim birilerinin açığını bulup köşeme malzeme çıkartmak değil. Geçen haftaki yazıda memnun olduğumuz konular da vardı. Birlik beraberliğe gelince, önce engelsiz düşünce platformu olarak, sonra da dernekleşen örgütümüz bunu hedeflemektedir. Aynı zaman da Kayseri engelli spor kulüpleri birliği de aynı birlikteliğin en güzel örneğidir. Kadir Can bey spor kulübünü istekleri doğrultusunda birliğimize dahil edebilir. Kapımız açıktır. Kurulurken de o kapıyı açmıştık fakat girmek istememişlerdi. Birlik beraberlik içinde yapılacak ve yapılmış her konuya dahil olmuşumdur. Beni şaşırtan, sosyal farkındalık federasyonuna nasıl dahil olamadık?
                Evet engelsiz düşünce derneği olarak Melikgazi halk eğitim merkezinin desteği ile, kamudaki engelli açığının kapatılması adına düzenlenen engelli kamu personeli seçme sınavına yönelik, hazırlık kapsamında başlattığımız kursumuz başarı ile devam ediyor. Kursta öğretim yapan hocalarımızın da tamamı engellilerden oluşuyor. Görme ve bedensel engelli toplam 43 kursiyerle iki grup halinde, kurs düzeni oluşturuldu. Emeği geçen, başta halk eğitim müdürümüz ve tüm çalışanlarına, derneğimizin eğitimden sorumlu genel başkan yardımcım Mehmet GÖLBAŞI hocama, TEKMER projemiz koordinatörü Orhan YALÇIN  hocama, kursta görev yapan diğer öğretmen arkadaşlarımıza  ve sosyoekonomik iyileşmeyi kimseden beklemeyip, bireysel mücadeleyi benimsemiş  kursiyerlerimize teşekkür ediyorum.
GERÇEKLERİN ACI VERMEDİĞİ BİR MEMLEKET HAYALİ İLE… 
 
 

Yazarın Diğer Yazıları