Başkalarından duyardım da ne çok kızardım. Yakın zamanda şahit olunca öfkem tavan yaptı. Kendi düşünce dünyasında sınırları olan insanlar kendi hayal edemediklerini başkalarına da yakıştıramazlar. Bir de bu başkaları engelliyse kesinlikle engelliden olmaz gözüyle bakarlar. Birkaç yıl önce “engelliden öğretmen olmaz” diyen Bakanı’na karşı “bal gibi olur” çıkışıyla cevap veren sayın Cumhurbaşkanımızın engelli algısındaki seviyeyi ülke olarak hala yakalayamadık. Hala önyargı duvarını yıkamadık. Hala hor görülen, hala yok sayılan, hala istismara açık hassas ve kırılgan, hala her becerisi mucize sayılan, hala hiçbir mesleğe kondurulamayan ve hala cinsel tacizlerin kolay lokması… engelliler.. engellenmişler… hem engellenmiş hem de beceriksizlikle itham edilmişler…
Sevgili kaderdaşlarım. Bu böyle devam edecek de biz ne yapacağız? Öncelikle hep olacağız. Bu cahillere bunları söyleten de böyle davrandıran da biziz. Uğraştığımız her alanda başarıyı yakalayıp öz mücadelemizi vermeliyiz. Hazırcılıktan kaçınıp mutlaka yapabileceğimiz bir şeyler vardır diye düşünmeliyiz. Yaşımız cinsimiz ne olursa olsun; kendimize sınırlar koymamalıyız. Sınırı kaderimiz koymuş olsa da o sınırların dışında yeni sınırlar icat etmemeliyiz. Görmüyorsak görme gerektirmeyen her iş yapılabilir. Görme gerektirip gerektirmediğini de iyi analiz etmeliyiz. Dün görme gerektiren bir meslek bu gün görme gerektirmeden, günümüz imkanlarıyla yapılabilir hale gelmiş olabilir. Yani kısacası öncelikle bizim kendimizi zorlamamız lazım. Bizim için sunulmuş bazı kolaylıklar bizi pasifize ediyorsa o kolaylıktan kaçınmamız ve zor olanı başarmak için mücadele etmemiz lazım. Elbette dış faktörler bu mücadele esnasında direncimizi kırmaya çalışacaktır. “Ben kendim olmak için yorulacağım” gibi benzer sloganlar ile mücadeleyi motive etmeliyiz. En başta bu gün hangi hak ve güvencelere sahibiz ona bakmalı ve uygulanırlığını sorgulamalıyız. Hak olarak sunulmuş bir husus bizi pasifize ediyorsa, üzüyorsa ve kendilikten uzaksa revize etmeli ve güncel şekliyle uygulanması için gereken adımları atmalıyız. Engelli olmayanlar ile eşit yaşam standartlarına kavuşabilmek için, mevcut imkanları inceleyip kanun uygulayıcılarının samimiyetine bakmalı, hak olanı talep etmeliyiz. Örneğin erişilebilirlik; gerçektende güzel hazırlanmış bir mevzuat. Uygulanan illerde faydasını görmemek için kör olmak lazım. Uygulanmayan şehirlerde, örneğin ilimizde nasıl sıkıntılar olduğunu görmemek için de kör olmak lazım. Bizler kör değiliz arkadaşlar. Bizler sakat değiliz. Kör ve sakat olan düşüncelere maruz kalmış, engellenmiş engellileriz. Engellenmişliğimize karşı mücadele etmek de bize düşer. Gelin engel olan zihniyete karşı dik duralım ve 15 Ekim dünya beyaz baston ve güvenlik gününde, erişim ve ulaşım mevzuatının uygulanması talebiyle bir yürüyüş gerçekleştirelim. Dilekçe hakkımızı kullandık. Türlü toplantılarda taleplerimizi dillendirdik. Sonuç alamadık. Kanuni hakkımız olan ve tepki göstermenin bir üst kademesi olan yürüyüş hakkımızı da kullanalım ve kamuoyu oluşturalım. Görelim ki yine yapmayacaklar. Ama olsun. Hz. İbrahim’in atıldığı ateşe su taşıyan karınca misali biz yolumuzu çizelim.
Gerçeklerin acı vermediği bir memleket hayali ile…