Ümit KOÇAK

İLAHİYAT FAKÜLTELERİNİN FELSEFE İLE İMTİHANI

Ümit KOÇAK

Malumunuz, Yök'ün son kararı ile İlahiyat Fakültelerinde bir isim değişikliği ve köklü bir program değişikliği gündemde. Her ne kadar Yök tepkiler üzerine yeni programda geri adım sinyalleri verse de, İlahiyat fakültelerinin üzerinde ciddi bir revizyona gideceği ve oldu bitti gibi görünen bu girişimin aslında planlı olduğu çok açık. Kim bilir, belki de program üzerinden bu kurumlardan felsefi bir intikam alınıyor! Fakültenin yeni programında felsefe derslerine yer verilmemesi ve bu önemli değişiklik esnasında İlahiyat Fakültelerine danışılma gereği bile gösterilmemesi doğal olarak İlahiyat Fakültelerinin özellikle Felsefe ve Din Bilimleri Anabilimdalı öğretim üyeleri ve birtakım çevrelerin çok ciddi tepkisine yol açmış görünüyor.

Bu çevreler, pozitif bilimlerin İslami ilimlerden ayrı tutulamayacağını, felsefenin derin dinamiklerinin ortadan kaldırılarak dindeki özgür düşüncenin önüne geçildiğini, dolayısı ile bu sürecin kısır bir düşünce yapısına sahip, sorgulamadan kabul eden bireylerin yetişmesine yol açacağını dile getiriyorlar.
Açıkçası bu husus gerçektende bu kadar acele karar verilebilecek mahiyette bir mesele değil. Her ne kadar bu fakültelerin programlarında ciddi bir revizyona gidilmesi elzem görünüyor ise de bunun geniş katılımlı bir heyet tarafından ciddi bir süreç içinde halledilmesi daha mantıklı görünüyor.
Buraya kadarki husus basit bir etki-tepki meselesi gibi görünse de, açıkçası mevzu  üzerinde düşünülmesi gereken ve birtakım soru işaretleri barındıran bir mesele.

Öncelikle Felsefenin programda olması ya da olmaması tartışılacak bir mevzu bile değil, özgür düşünce ile ilgili hassasiyetler de bir noktaya kadar anlaşılabilir, ancak Türkiye özgür düşünce ile imtihanı çok eskilere dayanan bir ülke, bu alanda mazisi de pek hoş anılarla dolu değil. Özellikle inançlara yönelik özgürlüklerin defalarca çiğnendiği birçok kutsalın yok sayıldığı evrelerden geçen bir ülke. Doğal olarak bu durumda üzerinde en çok operasyon yapılan kurumların başında İlahiyat fakülteleri gelmekte. Başörtüsü, katsayı vb birçok problemin doğrudan etkilediği bir kurum olan İlahiyat fakültelerini, malesef tarihinin hiçbir döneminde bu program değişikliğine karşı gösterilen tepki gibi böylesine cesur ve topyekün bir tepki verirken görememiştik.
Burada hiçbir kurum ve kişinin bir samimiyet imtihanına tutulması söz konusu değil. Ancak şu soruyu da sormadan geçemiyorum.
Özgür düşüncenin gereksinimleri mi değişti? Öncelikler mi? Yoksa özgür düşüncenin siyasi konjoktüre göre ve ortamdan ortama değişik tanımlamaları mı var?
Şayet hedef sorgulayan ve sorguladığı kavramları özgürce ortaya koyabilecek bireylerin yetişmesi ise bu tepkinin bundan çok önce defalarca yapılan baskı, dayatma ve hak ihlallerine karşı da ortam ve şartlar ayırt etmeksizin gösterilmesi gerekmez miydi?
Ve son soru, tepkilerdeki amaç programın içeriğinin isim olarak zengin kalması mı? Yoksa derslerin pratik hayatta gerçekten karşılığını bulması mı?
Yorumlar 1
serkan göktaş 20 Eylül 2013 14:36

eli̇ni̇ze sağlik hocam

Yazarın Diğer Yazıları