Mısır dünyanın gözünün önünde hak ile batıl savaşının bilmem kaçıncı sahnesini oynuyor. İzleyiciler genelde senaryodan memnun, çünkü oyuncular rollerinin üstünde performans sergiliyor.
Eleştirmenler ise sonuç odaklı, ürüne bakıyorlar. Kaç kişi şehit edilmiş? Kaç kişi hapsedilmiş Kaç kişi sürgün? Sayılar yaşanmışlıktan çok daha değerli.
Mesela, idam edilecek 529 sayısının karakter sorunu var. Kendini iyi ifade edemiyor. Belki 900 ya da 1000 olsa daha çok farkındalık oluşturacak, zira son dönemde ümmet coğrafyasında o kadar kayıp verdik ki artık sayılar anlamını kaybediyor. Malum, kanıksanmış bir mağlubiyet ümmetin şah damarına yapışmış duruyor. Bir zalime karşılık bin mazlum feda edilebiliyor. Ve ne acıdır ki; meselenin çözümü, meseleye sebep olanlara bırakılarak, aslında çözümsüzlük çözüm olarak dayatılıyor.
İlginçtir, aynı senaryoyu mazlum coğrafyalarda defalarca izlemiş ümmet her defasında ilk kez izliyor izlenimi vererek acının riyakar sadizminin tadını çıkarıyor.
Elbette acının edebiyatını yapmak acıyı yaşamaya oranla daha pratik. Fakat acının edebiyatını yapmak, başka senaryolarda size biçilen rollerden sizi muaf tutmuyor. Büyük projede mutlaka size uygun bir rol hazır bekliyor. Senaryoya müdahale hakkınız da yok ne zaman ki rolünüzü beğenmiyorsunuz, kendi içinizden hadsiz bir figüran başrole soyunuyor. En ağır ihanet rollerini bile yüzünü kırıştırmadan oynuyor. Karanlık bir köşeden verilen ihtiraslı sufleler, ümmeti parçalayıp savuruyor.
Bütün bu hazır senaryolara inat, Kayseri de Salı akşamı gür bir seda yankılandı, ümmetin bu suskunluğuna bu ezikliğine, bu kaybetmeye alışmış görüntüsüne tahammülü kalmayan kardeşlerimiz, bütün bu kanıksanmış mağlubiyete, görev bilinmiş suskunluğa itirazını gösterdi. Cumhuriyet Meydanında yoğun bir katılımla gerçekleşen Mısırdaki 529 idam Kararı Protestosunda, aslında bütün ümmet coğrafyası adına sloganlar atıldı , bütün mazlumlar için eller semaya yükseldi, bütün ayrıştırılmış yürekler için birlikte galeyana gelindi. Çünkü çok açık görüldü ki bu sindirilmiş hali ile ümmet daha çok idam kararları ile yargılanacak, daha çok fosfor bombaları ile ortadan kaldırılacak, daha çok darbelerle iradesi elinden alınacak ve bu coğrafya daha çok kez derinden kanatılacaktı. Sabırla, ezikliği ayırt eden ümmet artık gür seda ile haykırıyordu.
‘’Biz artık kardeşlerimizin gıyabi cenaze namazlarını kılmak istemiyoruz’’.
‘’Biz bize sunulan rolleri oynamak istemiyoruz. ‘’
‘’Biz Ümmet olarak gerçekten kenetlenmek istiyoruz’’
Elhamdulillah…