Ünal TAYFUR

Pişmanlık Kültürünün Çöküşü

Ünal TAYFUR

Pişmanlık Kültürünün Çöküşü: Vicdanın Sessizliği ve Toplumsal Yüzleşmenin İmkânsızlığı

Toplumların ahlaki derinliği, bireylerin yaptıkları hataların farkına varabilmesi ve bu hataların karşısında içsel bir yüzleşme yaşayabilmesiyle ölçülür. Ancak son yıllarda Türkiye'de özellikle FETÖ gibi yapılanmalar üzerinden yürütülen süreçlerde, pişmanlık kültürünün yerle bir olduğuna dair güçlü işaretler ortaya çıkıyor. İnsanlar suça karışmamış olsalar bile örgütsel bağlamdaki sorumluluklarını reddetmeye, en basit ilişkileri bile masumane göstermeye çalışıyor. Hiç kimse “Ben aldatıldım, yanlış bir yapıdaydım, pişmanım” demiyor. Bu durum, sadece bir hukuk sorunu değil; aynı zamanda toplumun vicdanını örseleyen bir ahlak krizidir.

Pişmanlık Kavramının Dini ve Kültürel Temelleri

Pişmanlık; bireyin bir eyleminden dolayı içsel rahatsızlık duyması, hatasını kabul etmesi ve bu durumdan ders çıkarma çabasını ifade eder. İslam düşüncesinde “tevbe”, pişmanlığın en güçlü tezahürüdür: sadece bir af dileme değil, aynı zamanda kötülükten uzaklaşma ve iyiliğe yönelme iradesidir. Geleneksel Türk kültüründe ise pişmanlık; merhamet, vicdan ve onurla iç içe geçmiştir. Hatalar açıkça itiraf edilir, topluma karşı sorumluluk yüklenilir. Ancak son yıllarda bu kavramın yerini inkâr, bahane ve mağduriyet söylemi almıştır.

FETÖ Bağlamında Pişmanlık Eksikliği ve Psikolojik Kökenleri

FETÖ mensuplarının pişmanlık göstermemesi, örgütün bireyler üzerinde oluşturduğu kimlik inşasıyla bağlantılıdır. Bu yapı, mensuplarına uzun yıllar boyunca “Allah rızası” kılıfı altında mutlak doğruyu temsil ettiğini telkin etti. Bu telkin süreci bireyin ahlaki muhakeme yetisini zayıflattı, örgütsel itaati vicdanın önüne geçirdi. Psikolojik olarak birey, inkârı bir tür savunma mekanizması olarak benimsedi; çünkü gerçeği kabul etmek kendi varlık temelini sorgulamayı gerektiriyordu.

Gerçek Hayattaki Sessiz Tanıklar ve Yüzleşme Krizi

Bugün görevden ihraç edilenler ya da hapse atılanlar arasında, hemen hemen hiç kimse örgütle gerçek bağını kabul etmiyor. Herkes en basit teması gerekçe gösteriyor: bankaya para yatırmak, yurtta yemek yemek, selam vermek… Oysa bu kişilerin birçoğu, örgütün aktif döneminde gazeteye, dergiye abone olmak için çırpınıyor, kurban derisi toplamak için yarışıyor ve hatta “İslam’ın küresel nizamı” gibi iddialı söylemleri gururla dile getiriyordu. Bunu gözlerimizle gördük; bu insanlar etrafımızdaydı, sesleri kulağımızdaydı.

Bugün ise ne pişmanlık gösteriyorlar ne de “Bu yapı bizi kandırdı, mahvetti” diyebiliyorlar. Bunun yerine, devletin “gereksiz şekilde cezalandırdığı” bir mağdur kimliğine bürünüyorlar. Bu tavır, pişmanlık eksikliğinden öte, bilinçli bir algı stratejisidir. Gerçek anlamda pişman olmadıkça, bu yapıyla bağları kesilmiş sayılmazlar. Bu inkâr, bir tür zihinsel teslimiyettir: mangurtlaşma. Örgütsel bağlılık şekil değiştirse de düşünsel kopuş yaşanmadığı sürece, bu bağ hâlâ diri demektir.

Vicdanın Suskunluğu ve Savunma Refleksleri

Pişmanlık, içsel bir sarsıntının ve ahlaki bir arınmanın sonucudur. Ancak günümüz toplumunda bu mekanizma giderek sessizleşti. Yerine dışsal faktörlere yüklenen savunmalar geçti: “Devlet çok sert davrandı”, “Herkes aynı kefeye konuldu” gibi sözler, bireyin kendi rolünü sorgulamak yerine dışarıyı suçlama eğilimini gösteriyor. Bu suskunluk, sadece kişisel bir tercih değil; aynı zamanda modern bireyin sorumluluktan kaçış stratejisidir.

Pişmanlığın Bireyi ve Toplumu Onarıcı Gücü

Gerçek bir pişmanlık, bireyin kendisiyle yüzleşmesini, hatasını kabul etmesini ve telafi yolları aramasını sağlar. Bu süreç, bireyin kişisel gelişimine katkı sunar, aynı zamanda topluma karşı bir güven ortamı yaratır. “Ben aldatıldım, hata yaptım ve pişmanım” diyebilmek, hem hukuki hem ahlaki açıdan bir direniş biçimidir. Bu itiraflar çoğaldıkça toplumda ortak bir arınma süreci başlar, adalet hissi güçlenir.

Sonuç: Gerçek Arınma, Hatayla Yüzleşme İradesiyle Başlar

Pişmanlık kültürünün çöküşü, sadece bireysel vicdanların değil, kamusal adaletin de erozyonuna yol açar. Bu nedenle toplumsal olarak yeniden pişmanlığı teşvik etmek, “suçu örtme değil, suçu kabul etme” erdemini öne çıkarmak gerekir. Gerçek arınma; inkârla değil, yüzleşmeyle mümkündür. Hatalarımızı sahiplenebildiğimiz kadar güçlü, pişmanlıklarımızı içselleştirebildiğimiz kadar özgürüz.

---

Dipnotlar

1. Türk Ceza Kanunu m.221, örgüt üyeliği ve etkin pişmanlık hükümleri için temel düzenlemeyi sunar. Bu maddeye göre, örgüt mensuplarının gönüllü olarak teslim olup bilgi vermesi halinde cezaya hükmolunmaz. Bkz. TCK m.221
2. Prof. Dr. Murat Volkan Dülger, etkin pişmanlık uygulamasının hukuki boyutlarını detaylı şekilde ele almıştır. Hukuki Haber
3. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, gönüllü teslim olan ve örgüt yapısını ifşa eden sanıklar hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğini vurgulamıştır. Memurlar.net

---

Kaynakça

- Türk Ceza Kanunu, m.221 – Etkin Pişmanlık Hükümleri
- Dülger, M. V. (2022). FETÖ/PDY Davalarında Etkin Pişmanlık Uygulaması. Hukuki Haber.
- Safsöz, R. S. (2024). FETÖ Davalarında Etkin Pişmanlık. İzmir Ceza Avukatı.
- Yargıtay 16. Ceza Dairesi Kararı, 2020/3674 – Etkin Pişmanlık Uygulaması.

-

Yazarın Diğer Yazıları