
İKİ KELİME
Yakup adam
Sessiz ve düşünceliydi, daima dalgındı.
Neye karar vermeliydi ne yapmalıydı bilmiyordu.
Bir ses işitiyordu sanki her zaman duyduğu ama farkına varamadığı bir ses.
Etrafta herkes konuşuyor çok gürültü geliyordu fakat daima bir ses onun kalbini titretiyordu.
Titredi, titredi. Loş ışıkta gözleri doldu, kapının yanından gelen hafif rüzgâr sadece kalp ve gözlerine işlemişti.
Kalbindeki duygular ve rüzgâr anlaşmış gibi gözüne etki ediyordu.
Artık kendisi de ne yapacağını bilemedi ve damla damla akan yaşlar kalbinin tercümanı gibi gözünden boşalarak adeta içini yere yansıtmıştı.
Evet, şimdi sadece düşünmüyor bir de ağlıyordu. Etraf yine gürültülüydü artık o sesi duymamaya başlamıştı.’ne olmuştu nereye gitmişti o ses’?
Şimdi daha da yalnız kalmıştı. Tek arkadaşı gözyaşı ile düşünmeye devam ediyordu.
Bir ara kaldırdı başını baktı. Sevimli ve heyecanlı bir kız çocuğu… Babası bir şey mi almıştı da bu kadar güzel gülüyordu.
Yok yok, sadece gülüyordu. Elinde üstelik bir şey de yoktu sadece çocuk olduğu için gülüyordu.
Tekrar başını yere eğdi. Gözyaşları azalmıştı. Etraftaki gürültü yerini zıt arkadaşı, güvenilir dostu sessizliğe bırakmıştı.
Artık duyguları da iyice bastırmıştı. Tek dostu gözyaşı sesiz ve damla damla tekrar akmaya başlamıştı.
Bir ara yere dökülen gözyaşlarına bakmaya başladı. Bir iki kelime görmeye başlamıştı sanki.
Hayır, hayır gerçekten görüyordu.’Bana Dön’ yazıyordu. Hayal mi gerçek mi anlayamadı tekrar gözlerini silerek baktı, fakat sadece gözyaşları vardı.
Peki, neydi bu düşünce ‘neden o iki kelime gözünün önüne gelmişti. İyice zihni ve kalbinin karıştığını sadece o iki kelimeye yöneldiğini hissetti.
Acaba kime ve neye yönelmeydi. İçi titremeye, gözleri de kızarmaya çoktan başlamıştı ağlamaktan.
Gözlerine inat kimse de bakmıyordu ki gözyaşlarını silsin. Gözleri de bu durumdan yararlanmıyor değildi.
Ağlaması durdu. Kalbi, karmakarışık düşünceleri ve gözü anlaşmış gibi susuyordu. Sadece o iki kelimeyi hatırlıyordu.
Titreme devam ediyordu, yine sessizce kalktı yerinden. Hiç de gidecek hali yoktu. Yorgun ve bitkin şekilde çıktı. Vaktin epeyce de ilerlediğini anladı.
Otobüse bindiğinde yine ortam loştu ama önceki yerin aksine kimse de yoktu. Tekrar düşüncelere daldı. Bir ara küçük kız çocuğunu hatırladı. Ne kadar da içten ve güzel gülüyordu. İçinin güzelliği, ruhunun temizliği yansımış olmalı diye düşündü.
Bugün her şey gözlerinden yanaydı. Otobüste kimsenin olmadığı hisseden gözleri damlaları bırakmaya başladı. Ağladı ağladı ve yine o iki kelime aklına geldi ‘bana dön’.
Eve geldiğinde kendini pencere kenarına bıraktı ve baktı dışarıya. Bugün her zamanki günden farklıydı. Neden pencere kenarına oturmuştu neden yağmur gözleriyle dost gibi yağıyordu.
Bir ara düşünceleriyle yorulan bedeni gözleriyle uzaklara daldı gitti. Sessizce öylece uyumuştu. Birden aynı sesi duyar gibi oldu. Açmıştı yorgun gözlerini evet aynı sesi duyuyordu fakat gönlünde bir huzur vardı. Bu huzurdan gözleri doldu ama yaş gelmedi
Yavaşça kalktı ve o sese kulak verdi. Küçük kız çoğu gibi içten gülerek, tebessüm etti. Artık anlamaya başlamıştı biraz olsun.
Gözlerini iyice açarak dışarı baktı. Akşam sakin sakin yağan yağmur kesilmişti, gözlerinin yaşı da yoktu artık. Hiç bu kadar erken uyanmamıştı ve hava hala karanlıktı. Birden o sesi daha güzel dinlemek için pencereyi açtı.
B u kez gelen hafif rüzgâr kapı aralığından gelenden çok farklıydı. Rüzgâr tüm vücuduna işledi ve derin derin nefes alarak temiz havayı çekti içine. Hafif hafif esen rüzgâr vücuduna kendini hissettirdikçe bu kez ağlamıyor, içi ruhu temizlenir gibi ferahlanıyordu adeta.
Küçük kız çocuğu gibi tebessüm etmişti. Pencereyi hiç kapatmak istemedi bu an hiç bitmesin istiyordu.
Gözlerini birden aniden kapatarak ,açtı ellerini tüm vücuduyla rüzgarı hissederken.Kime ve neye yönelmesi gerekiyorsa ona döndü.
Huzur veren sesten sonra gelen dinginlik içinde ruhunun tercümanı gözyaşları ile yere yazılan iki kelimenin ne ifade ettiğini anlayarak ‘En Sevgiliye’ yöneldi.