'En çok ihtiyacımız olan şey, bir ev ortamıdır'
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü, 1992 yılından itibaren dünya genelinde kutlanmaktadır. Kayseri Aile Platformu Sağlık Komisyonu Üyesi Psikolog Gizem Cansu Aslan, 10 Ekim'in ruhsal iyilik halini koruyan politikaları desteklemek amacında olduğunu belirterek, '10 Ekim, ruh sağlığına dair farkındalığı artırmak, damgalamayı azaltmak ve ruhsal iyilik halini koruyan politikaları desteklemek amacıyla ilan edilmiştir. Bazen en çok ihtiyacımız olan şey, kendimizi güvende ve anlaşılmış hissettiğimiz bir ev ortamıdır' dedi.
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü, 1992 yılından itibaren dünya genelinde kutlanmaktadır. 10 Ekim'in ruhsal iyilik halini koruyan politikaları desteklemek amacında olduğu, anneyle kuralan psikolojik bağın yaşamın ilk sosyal ilişkisini oluşturduğu ve bazen en çok ihtiyacımız olanın bir ev ortamı olduğunu vurgulayan Kayseri Aile Platformu Sağlık Komisyonu Üyesi Psikolog Gizem Cansu Aslan, '1992 yılından bu yana, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu (WFMH) tarafından her yıl 10 Ekim, 'Dünya Ruh Sağlığı Günü' olarak kutlanmaktadır. Her yıl farklı bir tema etrafında şekillenen bu günün 2025 yılı teması ise; 'Acil Durumlar ve Afetlerde Ruh Sağlığı Hizmetlerine Erişim' olarak belirlenmiştir. Bu tema, savaşlar, doğal afetler, salgınlar gibi zorlu dönemlerde ruhsal destek hizmetlerine erişimin, fiziksel yardım kadar hayati olduğunu vurgulamaktadır. 10 Ekim, ruh sağlığına dair farkındalığı artırmak, damgalamayı azaltmak ve ruhsal iyilik halini koruyan politikaları desteklemek amacıyla ilan edilmiştir. İnsan, anne karnından bu yana çevreyle sürekli etkileşim halinde olan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Anneyle kurulan biyolojik ve duygusal bağ, yaşamın ilk sosyal ilişkisini oluşturur. Bu bağ, doğumdan sonra bakım verenlerle ve giderek genişleyen sosyal çevreyle şekillenir. Gelişim psikolojisi kuramlarına göre birey, yaşamı boyunca sosyal etkileşim yoluyla öğrenir, kimliğini biçimlendirir ve psikolojik dayanıklılığını inşa eder. Aile, birey için bu aidiyet duygusunun ilk ve en güçlü kaynağıdır. Ruh sağlığı yalnızca hastalıkların yokluğu değil, bireyin kendisiyle ve çevresiyle uyum içinde olma, değişimlere ayak uydurabilme halidir. Bu uyumun ilk tohumlarının atıldığı aile ortamında çocuk, duygularını tanımayı, güvenmeyi, paylaşmayı ve baş etme becerilerini öğrenir. Ebeveynin çocuğunu dinlemesi, duygularını anlamaya özen göstermesi, koşulsuz kabul gösterebilmesi, sağlıklı duygusal bağlar kurabilmesi, bireyin hem çocuklukta hem yetişkinlikte psikolojik dayanıklılığının temelini oluşturur. Ancak ruh sağlığı sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de korunması gereken bir değerdir. Günümüzün hızlı temposunda, ekonomik ve sosyal baskılar içinde her bireyin psikolojik dayanıklılığı sınanıyor. Bu nedenle aile içinde kurulan sağlıklı iletişim, duygusal destek ve anlayış, tüm üyeler için koruyucu bir faktör haline geliyor. Evde içten bir 'nasılsın?' sesi duymak, yargılanmadan dinlenmek, bir sofrada birkaç dakika bir arada oturmak psikolojik iyi oluş halini olumlu yönde etkileyecektir. Bazen en çok ihtiyacımız olan şey, kendimizi güvende ve anlaşılmış hissettiğimiz bir ev ortamıdır' ifadelerinde bulundu.