Ahmet TAŞ

KONUŞMAK MI? ANLAŞILMAK MI?

Ahmet TAŞ

Konuşmak insanoğlu için ekmek gibi su gibi vazgeçilmez bir ihtiyaçtır.
Ne diyordu atasözünde “ İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar.” Konuşmanın güzeli elbette ki anlaşılabilen, karşımızdakine maksadımızı anlatabildiğimiz konuşmalardır.
İmam Hatip liselerinde ve diğer dini eğitim veren kurumlarda hitabet dersleri vardır. Bu derslerde özellikle tebliğ çalışmalarında muhataplara dinin emirlerini anlaşılan bir yolla ve etkili bir şekilde anlatmanın metotları öğretilir. Diğer eğitim kurumlarında da özellikle dil ve anlatım derslerinde anlaşılır ve etkili konuşmanın metotları öğretilmeye çalışılır.
Gazeteciler, seminerciler, dil dersi öğreten öğretmenler, pazarlamacılar, dini tebliğ işiyle uğraşanlar başta olmak üzere birçok meslek grubunda görev yapanların etkili ve güzel konuşma dersleri aldığını biliyoruz.
Etkili ve anlaşılır bir konuşmanın yapılabilmesi içinde konuşmacıların belli bir eğitime ve kültür birikimine sahip olmaları kaçınılmaz bir zorunluluktur. Çok okuyan, kelime hazinesi oldukça geniş olan, bilgi ve kültür birikimi fazla olan insanlar, kendilerinden emin ve rahat konuşurlar. Eğer bunların kelimeleri telaffuz sıkıntıları yoksa etkili ve anlaşılır konuşmanın yolunu bulmuş olurlar.
Anlaşılır ve etkili konuşmanın yanında dinleme kültürümüzün de gelişmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Memur Sen’in yıllar önce Ankara da yapılan bir kongresinde o zamanlar Hak İş Sendikası genel başkanı olan Salim USLU ( Şu anda Ak Parti Çorum Milletvekili) şöyle söylemişti. “Dinlemeyi bilin, anlamayı bilin, hazmetmeyi bilin.” Gerçektende anlaşılır konuşmanın yollarından biri de bizden öncekileri dikkatle dinleyebilmekten geçer.
Türkiye toplumu olarak az okuyan, az araştıran bir toplumuz. Böyle olunca özellikle ilmi ve siyasi konuşma ve tartışmalarda bilgiye dayalı olmayan kulaktan dolma ve iddia içerikli konuşmalar yapıyoruz. Bu tür konuşmalarında ilim ve kültür olarak gelişmemizde bir kıymeti harbiyesi olmuyor. Toplumda etkinliği olan imam ve öğretmenlerimiz çok okuyan ve araştıran insanlar olmaları gerekirken ne yazık ki istisnalar dışında bu kesimin kahir ekseriyeti okumak ve araştırmak alışkanlığından mahrum bulunuyorlar. Bu insanlar ilim ve kültür erbabı olamayınca sözleri de ciddiye alınmıyor. Konuşmalarının ve sözlerinin toplumun inşasında bir yeri olamıyor.
Konuşmanın boşa gitmemesi ve beklenen etkiyi göstermesi için usule uygun dinleyici kesimin beklentilerine merhem olacak ve anlaşılır bir üslupla yapılması da gerekir. Uzun süren, özetlenmeyen, aynı ses tonu ve bozuk cümlelerle yapılan konuşmalar dinleyicileri sıkar. Uyuyan, sağa sola boş gözlerle bakan dinleyiciler ortaya çıkar. Bu sebeple konuşmacının tane tane, özetleyen cümlelerle, fazla uzatmadan söyleyeceklerini tamamlaması gerekir.
Konuşmacı sözünü tamamlamadan müdahil olmak, izin almadan araya girmek, sorular sormak, konuşmacının konsantrasyonunu bozar. Bu sebeple konuşulanları dikkatle dinlemek, not almak ve konuşmanın bitiminde sorular sormak, konuşmanın anlaşılması ve hedeflenen maksadın hasıl olması açısından önemlidir.
Konferans, seminer, panel gibi programların sonunda sorulan sorular ve müzakere yapılırken söyleneceklerin özetlenmesi verilen süre içinde söyleneceklerin bitirilmesi konuşmada önemli bir metottur.      
Konuşmada maksadın hasıl olması için önemli bir olayda anlaşılır bir dil ve verilen zaman içinde mesajın verilmesidir. Eğer konuşmalarımız muhataplar tarafından anlaşılmazsa bir anlam kazanmaz. Gazeteci Ahmet TAŞGETİREN bir konuşmasında şöyle diyordu “ Nasıl anlaşıldığımıza dikkat etmeliyiz.”
Sonuç olarak öğretmen, imam ve öğretim üyeleri başta olmak üzere tüm toplum fertleri olarak bilgi ve kültüre dayalı öz ve anlaşılır konuşmak ve doğru anlaşılmak için çaba sarf etmemiz gerekiyor.
Selam ve dua ile 

Yazarın Diğer Yazıları