Mutlaka gören ve okuyanlarınız olmuştur. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, yaptığı açıklamasında 17 Aralık’tan sonra paralel yapı ile mücadelesinde başbakanı yalnız bıraktığı ve onun yanında yer alamadığı için özür dilediğini açıkladı.
İnsan beşerdir ve beşer de şaşan bir varlıktır. Şaşıran beşerin özür dilemesi ise onu erdemli bir insan yapar. Bu yüzden, bu açık yürekliliği ve cesaretinden dolayı Melih Bey’i tebrik ediyorum.
Ancak bu konuda başbakandan özür dilemesi gereken tek kişi Melih Gökçek değildir. Çünkü paralel yapı ile mücadele konusunda başbakanı yalnız bırakan sadece Melih Gökçek değildi. Birkaç kişiyi istisna tutarsak AK Parti teşkilatlarının, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının tamamı bu konuda başbakandan özür dilemeli ve duracağı yeri tam olarak belirlemelidir.
Ancak gördüğümüz manzara bunun tam tersine seyretmektedir. Bazı belediye başkanları seçimleri kazanmalarının ardında yatan gerçeğin, dik duruşlu başbakanın tavrı değil, kendilerinin kapı kapı gezerek seçmenlerden oy istemeleri ve kendilerini seçmenlere ilk ağızdan tanıtmaları olduğunu düşünecek ve buna kendilerini inandıracak kadar ileri gittiler.
Seçimlerden önce bazı mevcut belediye başkanlarının ve belediye başkan adaylarının paralel yapı ile irtibatlarını tam olarak kesemediklerini, “Onlar da bizim arkadaşımız” dediklerini duyduk. 17 Aralık’tan sonra milletvekilleri, belediye başkanları ve parti teşkilatlarından paralel yapı aleyhine demeçler vererek başbakanın yanında dik bir vaziyette duran kişileri ne yazık ki göremedik.
Gelin görün ki Kayseri’de yapılan ve KAYKİP tarafından düzenlenen “El Ele Eylemi” sırasında Kayseri teşkilatı tam kadro meydanda oldu. Ne yazık ki bu eylemden dolayı Kayseri’deki parti teşkilatı ve belediye başkanlarından bazılarının bu eylemi yapanlara kızdıkları, “buna ne gerek vardı, ‘başbakanım yanındayız’ diye bir açıklama yapsaydınız yeterdi” dedikleri kulaklarımıza kadar geldi.
Şu anda bütün Kayseri’de ve Türkiye’nin değişik köşelerinde halkımız, AK Parti teşkilatının dik bir duruş sergileyerek başbakanın yanında yer alamadığını konuşuyor. Teşkilat, milletvekilleri ve belediye başkanlarının başbakanı yalnız bıraktıkları yorumları yapılıyor. Buna karşılık adı geçen kişiler çıkıp da ciddi manada bir açıklama yapmıyorlar.
Teşkilatın başbakanı yalnız bıraktığı ve başbakanın yanında sadece halkın yer aldığı konusu, inkâr edilemeyecek bir gerçektir. Belki de teşkilattakiler bile başbakanın bu kadar başarılı olacağını ve AK Parti’nin %45,5 oy alacağını tahmin edememişler, başbakanın büyük bir hezimetle karşılaşacağını düşünmüşlerdir. Bu yüzden işlerini sağlama almak için hem paralel yapıya hem de başbakana mavi boncuk dağıtıp işlerini garantiye almışlardır.
Bu son söylediğim sözlerin bana ait olduğunu düşünmeyesiniz. Şu anda kendisi ile karşılaşıp bu konuları görüştüğüm insanların tamamına yakını bunu söylemektedirler. Onlar özellikle gezi olaylarından sonra başbakanın teşkilat tarafından desteklenmediğini, kendi içlerinden bazılarının bile başbakanı sert söylemlerden dolayı kınadığını biliyorlar.
Ama artık AK Parti teşkilatı, milletvekilleri ve belediye başkanları saflarını tam olarak belirlemelidirler. Akit gazetesinin dediği gibi “Gelene hocam, gidene paşam” demekten vazgeçmelidirler. Şu anda elde edilen başarının tek sebebinin başbakanımızın dik duruşu sayesinde kazanıldığını akıllarına iyice kazımalıdırlar. Eğer bu başarının kapı kapı gezilerek elde edilen bir başarı olduğunu düşünüyorlarsa bunda yanıldıklarını bilmelidirler. Çünkü diğer adaylar da en az kendileri kadar kapı kapı gezmişler ancak sadece başbakanın oyunu alanlar kazanabilmişlerdir.
Şimdi sıra, bütün Türkiye çapındaki AK Parti il, ilçe ve hatta belde teşkilatları, milletvekilleri ve belediye başkanlarının Melih Gökçek’in yaptığını yapıp başbakandan özür dilemelerine, onu yalnız bıraktıkları günlere sünger çekmelerine, paralel yapı ile bütün irtibatlarını kesmelerine ve dik duruşlu insanların kervanına katılmalarına gelmiştir.
Özellikle Abdurrahman Dilipak tarafından siyasi hayatımıza kazandırılan ve birilerini çok kızdırdığını çık iyi bildiğim “Kayseri Lobisi” tabiri ile kastedilen kişiler bu konuda tavırlarını net bir şekilde ortaya koymalıdırlar. Kayserili olmaları hasebiyle Kayserili seçmenlerin oylarını çantada keklik görerek dev aynasına bakmaktan vaz geçmelidirler. Çünkü hem vallâhi hem billâhi hem tallâhi, Kayserili seçmenin gözünde Kayserili olmak değil, dik durmak ve dik duran insanlarla aynı yerde bulunmak daha büyük önem arzetmektedir. Kayserililere değil, Allah’a güvenenler kazanacaktır.