Geçtiğimiz hafta vefat eden Kayseri İmam-Hatip Lisesi idareci ve öğretmenlerinden merhum Ahmet Duran Yurci’nin cenazesinde ilginç bir hadise yaşadım.
Kendisi de imam-hatip lisesi mezunu olup bir zamanlar o okulda öğretmenlik de yapan, aynı zamanda bazı gözde okulların müdürlüğünü ve il milli eğitim müdürlüğünü de yapmış olan emekli bir milli eğitim çalışanı, etrafında toplanmış olan kişilere, başından geçen bir hadiseyi anlatıyordu. Kendisi bir okula müdür olarak tayin edildiğinde o zamanki bazı kötü niyetli kişiler bunu engellemek istemişmiş. Çünkü o kötü niyetli kişiler, İHL ve ilahiyat mezunu bir müdür istemiyorlarmışmış. Ama bazı siyasilerin yardımı ile müdür ataması gerçekleştirilmişmiş.
O milli eğitim çalışanı, “Eskiden imam-hatip ve ilahiyat mezunlarının böyle makamlara gelmesini istemezlerdi” diyerek konuyu bitirdi. O bitirdi ama benim içimde söylemesem beni dert sahibi yapacak bir söz kaldı. Söylemeden edemedim. Dedim ki “Hocam, bir zamanlar İHL mezunu bir okul müdürüne tahammül edilmiyordu. Ama bugün, İHL mezunu bir başbakana ve ilahiyat mezunu bir başbakan yardımcısına tahammül edemeyen İHL ve ilahiyat mezunu şerefsizler var”. (Affınıza sığınıyorum)
Kendisine bu sözü söylediğim şahıs, hem bir İHL hem de ilahiyat mezunu olup her ay çıkan yerel bir yayın organında İHL mezunu başbakana ve o başbakanın bir ilahiyatçı profesörün bile bulunduğu kabinesine düzenli olarak saldırmakta ve kinini kusmaktadır.
İmam-hatip mezunlarına birileri tarafından duyulan kin ve garez maalesef bitmeyecek gibi duruyor. Sanki bu okulun mezunları bu ülkenin evlatları değilmiş gibi hep töhmet altında tutuldular. Ne zaman birisi sivrilip bir yerlere gelmeye başlasa, hemen hedef tahtasına oturtulup yaylım ateşine tabi tutuldu. Belki bunlardan en fazla nasibini alan kişi, Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Çünkü daha yasaklı bir lider iken bile birileri “Muhtar bile olamaz” diyerek zil takıp oynamıştı.
Ancak keser döndü, sap döndü, bir gün geldi hesap döndü ve muhtar bile olamayacağı söylenen dik duruşlu yiğit adam, Başbakan oldu. Bugünlerde dost düşman herkes onun cumhurbaşkanlığı adaylığını konuşuyor. Kendi adaylarını bile tayin etmekten aciz muhalefet partileri, işlerini güçlerini bıraktılar, AK Parti’nin adayını konuşmaya başladılar. Ne acâib ve garâib günler geçiriyoruz. Neyse biz konumuza dönelim.
İHL mezunlarının yükselip bir yerlere gelmesini istemeyenler sadece büyük Türkiye siyaseti içinde yer almıyorlar. Küçük ve yerel siyasette de İHL mezunlarından hazlanmayan bir takım şahsiyetler var ki maalesef bunların bir kısmı istemedikleri bu insanlarla aynı okuldan, yani İHL’den mezun olmuşlar.
En son, kayseriehaber.com isimli bir haber sitesinde Nuri Sarıdanişment tarafından kaleme alınan “Yargısız İnfaz ve Ömer Dengiz’in Durumu” başlıklı yazıda, İHL mezunları “tu kaka” denilerek “persona non grata” yani “istenmeyen adam” ilan edildiler. Nuri Bey yazısında şöyle diyor:
“Seçim sonrası, miting sonrası derken sürekli il ve bazı ilçe teşkilatlarının görevden alınacağına dair sürekli birileri gündem oluşturuyor. Gülen grubuna yakınlığı ile bilinen GESİAD’ın bir dönem başkanlığını da yapan Ömer Dengiz, zaman zaman medyada konuyla ilgili açıklamalarda bulunsa da özellikle İmam Hatip kökenli kesim konuyla ilgili şehir de bir gündem oluşturmaya çalışıyor. Gelen duyumlara göre KİMDER Başkanı Seyit Halil Yüzgeç ve son genel seçimlerde Ak Parti’den son sıra milletvekili adayı olan ama kazanamayan Mehmet Adıgüzel’in isimleri il başkanlığı için adı geçen şahsiyetler.
Dengiz görevden alınır mı bilemem ama Kayseri teşkilatının da artık birilerinin kontrol ve baskısından uzak, kucaklayıcı bir yapıya kavuşturulabilmesi gerekiyor. Nasıl ki sadece Gülen sempatizanları ile bir teşkilat doğru olmayacak ise sadece İmam hatipli camia ile oluşturulacak bir teşkilatın çok da doğru olmayacağı kanaatindeyim. Dolayısıyla oluşacak yeni teşkilatlarında bir mozaik oluşturması, herkesi benimsemesi, birleştirici bir siyaset anlayışı içerisinde olması ve siyaseti ve teşkilatları iyi bilmesi gerekiyor.”
Nuri Bey’e sorulsa bu yazıda İHL’ler ile ilgili hiçbir art ve kötü niyeti yoktur. Ancak yazdığı yazıdaki çelişkili ifadesi bizi öyle düşünmekten uzaklaştırıyor. Çünkü yazıda hem imam-hatipli camiadan oluşan bir yönetime karşı çıkılmakta hem de teşkilatta herkesi kucaklayacak mozaik bir yapının oluşturulması istenmektedir. Yani perhizli birinin sofrasındaki lahana turşusunun kokusu ta buralardan hissediliyor. Zira mevcut AK Parti il yönetimde kaç tane İHL mezunu vardır, mevcut milletvekillerinden kaç tanesi İHL’den mezundur, bunları araştırdığını sanmıyorum.
Bana öyle geliyor ki bu yazı biraz ısmarlama yazılmış gibi. Yanlış anlaşılmasın, kastettiğimiz, Nuri Bey’in birilerinden talimat alarak bu yazdığı değildir. Kastımız, Nuri Bey her kimlerle oturup kalkıyorsa onlarla aralarında geçen konuşmaların hulasasını bizlerle paylaşmış olmasıdır. Sanki bana, bu yazı ile İHL mezunlarının bir yerlere gelmesinden ziyade, adı geçen şahıslardan rahatsız olunmuş gibi geldi. Yani, sanki adı geçen kişiler yıpratılmak isteniyormuş gibi bir durum var. Yıpratmada kullanılacak en tutarlı argüman ise adı geçen arkadaşların her ikisinin de İHL mezunu olması olmuş.
Oysa İHL mezunlarının bu memlekete hiçbir zaman zararı olmamış, tam tersine hep yararları dokunmuştur. Şu anda mevcut başbakanın, ilimizdeki büyükşehir ve Melikgazi belediye başkanlarının da İHL mezunu olduklarını, ayrıca ülkemizin değişik köşelerinde çok sayıda kıymetli siyasetçi, iş adamı, devlet adamı ve bürokratın İHL mezunu olduklarını görünce gurur bile duyuyoruz.
Nuri Bey gibi düşünen daha çok kişi vardır. Bu insanlar nedense 28 Şubat sürecinde mağdur edilen, aynı puanı, hatta daha fazlasını almasına rağmen üniversitelere yerleştirilmeyen İHL mezunları hakkında herkesi kucaklamaktan ve Türkiye’de mozaik bir yapının oluşturulmasından bahsetmediler. Belki Nuri Bey ve bazıları bunu bazı ortamlarda dillendirmiş olabilirler ama bizim bu konudaki mağduriyetimizin giderilmesine yönelik sadra şifa hiçbir şey duymadık ve görmedik.
Nuri Bey’in yazdığı yazıda nedense Başbakanımız ile Büyükşehir Belediye Başkanımız ve Melikgazi Belediye Başkanımızın da İHL mezunları olduğu belirtilmemiş. Nedense dikkatlerimiz buraya çekilmemiş. Nedense bu durum belirtilmediği için benim burnuma pis, hem de gerçekten çok pis kokular geldi ki bu pis kokular lahana turşusunun kokusunu bile bastırdı. Acaba Nuri Bey bu isimlerin de İHL mezunu olduğunu niye hatırlatmadı? Yoksa “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” diyerek bu isimlerin de bir an önce siyasetten ve ülke yönetiminden uzaklaştırılmasını mı istemektedir? Yoksa benim de aklıma gelmeyen başka sebepler mi var?
Her şey bir yana, yakasında birçok rozet taşıyan ama bu rozetlerden en fazla İHL mezunluğunu taşımakla onur duyan bir İHL mezunu ve mensubu olarak, bütün İHL mezunlarını vakit geçirmeden aktif siyasete atılmaya davet ediyorum. Çünkü dost-düşman herkese bir memleket nasıl yönetilirmiş, bir ülke nasıl dünya devi yapılırmış, korkusuz ve dik duruşlu liderler nasıl yetiştirilirmiş göstermemiz gerekmektedir.
Unutmayın, bu memleket tam bağımsızlığını ve istiklalini ancak İHL ruhu ile kazanacaktır. Bu ruhu öldürmek isteyenler, kendi planlarında boğulup gideceklerdir. Onlara söyleyeceğimiz bir şey var: “Mûtû bi ğayzikum”. Yani “Geberin hırsınızdan!”