
İĞRENÇ BİR PROPAGANDA
Cafer HİMMETOĞLU
Dün bir yakınımın hısımlarından biri ile alakalı korkunç bir bilgi edindim.
Akrabamın hısımının oğlu Ankara'da Paralel yapının bir dershanesinde öğretmen olarak görev yapmaktadır.
Bu delikanlı geçen günlerde annesini telefonla arayarak “Eğer önümüzdeki seçimlerde oyunu CHP’ye vermezsen evine adımımı atmam” demiş.
Bu iğrenç bilgiyi öğrenince tüylerim diken diken oldu. Paralel yapının 17 ve 25 Aralık darbe operasyonlarından sonra Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın “Bu kadar alçalacaklarını tahmin edemedik. Saflığımıza verin!” sözleri aklıma geldi.
Yıllardan beri İslâmî bir dava uğruna çalıştıklarını söyleyerek ve bu çalışmaların adını “Hizmet” diye değerlendirerek gayretli dindar Müslümanların duygularını kullanan bir hareketin bu kadar iğrençleşeceğini de ben hiç düşünmezdim.
Biliyorum, bazıları, benim bunu söylememden sonra kıs kıs gülüp, “Biz biliyorduk ve sizi defalarca uyarmıştık” diyeceklerdir. Onlar hakkında ayrıca bir şeyler yazmayı düşündüğüm için şimdilik bunu ele almıyorum.
Şu anda üzerinde konuşmak istediğim konu Gülen grubunun meşru bir hükümete yönelik darbe girişimlerinin ardından anne ile oğlunu, karı ile kocayı, kardeş ile kardeşi, amca ile yeğeni birbirine düşman edecek iğrençlikte bir propaganda başlatmış olmasıdır. Yıllarca insanların infak duygusunu istismar ederek onları sömüren bu paralel yapılanma şimdi de akrabalık duygularını kullanarak hükümete darbe indirmeyi planlamaktadır.
Yavrusunun kendisini tehdit ettiği anne gerçekten çok çaresizlik içerisinde büyük bir ikilem yaşıyor. Oysa bu zavallı anne, kendisini tehdit eden yavrusunu tam dokuz ay karnında taşımış, gece dememiş, gündüz dememiş her anında yavrusunun yanında olmuş, küçük yaşta ölen kocasının ardından bu yavrusuna hem analık hem babalık yapmış, onu zor şartlar altında okutarak öğretmen olmasını sağlamış ve en sonunda evlendirerek mutlu bir yuva kurmasına vesile olmuştu.
Şu annedeki hassasiyete bakın ki kendisini tehdit eden yavrusuna geleneksel annelerin dediği gibi, “Sen de CHP’ye oy verirsen ben de sana sütümü helal etmem!” bile demiyor. Şu anda memleketini kurtarmak için yavrusunu kaybetmeyi göze alarak yüreğine taş mı bassın, yoksa memleketini kaybetmeyi göze alarak vatanını mahvetmeye kararlı bir yapılanmanın hatırı için yavrusunu kazanmaya mı çalışsın, bilemeden çaresizlik içerisinde kıvranıp duruyor.
Buna benzer bir takım duyumlar sizlerin de kulağına gelmiştir. Gelmeyenler de önümüzdeki günlerde çok yakın bir akrabasının kendilerini arayarak “CHP’ye oy vermediğiniz takdirde…” diye başlayan sözlerle tehdit edilmeye kendilerini hazırlasınlar. Şimdi paralel yapılanmaya gönül vermiş bir takım zevat çıkıp “yok böyle şeyler, bunlar iftiradır” diyeceklerdir. Onlara “Siz artık bunları külahımıza anlatın, biz sizin ne mal olduğunuzu çok iyi anladık” diyoruz.
Gülen hareketi ilk kurulduğu günden beri hiçbir zaman İslam ümmetinin yanında yer almamıştı. Biz onların tamamen Türkiye’ye ve Türklere mahsus bir İslâm anlayışı geliştirmeye çalıştıklarını söylemiştik. Fakat şu son gelişmeler, artık onların Türk halkının yanında bile yer almayacağını açıkça ortaya koymaya başladı. Bu zihniyet öylesine tehlikeli bir zihniyettir ki artık bunlardan kendi menfaatleri dışında ne vatanlarını ne milletlerini ne de dinlerini dikkate almalarını bekleyebilirsiniz.
Zaten paralel yapılanmanın seçimler öncesinde çok iğrenç faaliyetler içerisinde olacağını uzun zamandan beri duyuyor ve bekliyorduk. Bu minvalde gerekirse CHP ile gerekirse MHP ile veya gerekirse BBP ile bir takım çalışmalar içinde ortak hareket edeceklerini biliyor ve bekliyorduk.
Seçimlerden önce yapılacak çalışmalarla seçimlere şaibe karıştıracakları, mükerrer oy, sahte oy pusulaları, sayımlar sırasında ortalığı karıştırma gibi faaliyetlerle rahmetli başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun tabiriyle “Dindar insanların iktidarını” yıkıp yok etmek için çırpınacaklarını hepimiz biliyor ve bekliyorduk.
Daha öğrencilik yıllarında gûyâ ellerinden tutarak (!) sahip çıktıkları vatan evlatlarını, kendilerini karnında taşıyan annelerine düşman edeceklerini bekliyor ama söyleyemiyorduk. “Gökten Cebrail inse de parti kursa yine de ona oy vermezdim” diyen bir zihniyetin, Cebraile’e düşman olanlar için oy verme sevdasına düşecekleri ve hatta ailelerini de buna tehdit ve şantajla yönlendirmeye çalışacaklarını bekliyor ama dillendiremiyorduk.
Paralel yapının mensupları Başbakanın kendilerine “Haşhaşî” demesine içerlemişlerdi. Ben bu tabirin bile az olduğunu görüyorum. Haşhaşi tabiri bu yapılanlar karşısında çok hafif bir benzetmedir. Bu olsa olsa Mekke’nin müşrik zihniyetinin evlatların veya diğer akrabalarını Hz. Peygamber’e karşı kışkırtmasından başka bir şeye benzememektedir. Bunun adının ne olduğu da herkes tarafından bilinmektedir.