Cafer HİMMETOĞLU

SİVİL TOPLUMUN SİYASETE MÜDAHALESİ-2

Cafer HİMMETOĞLU

Dünkü yazımızda sivil toplumun, daha doğrusu halkın bizzat siyasete katılması gerekliliğine değinmiş, bu meyanda Memur-Sen il temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Kayseri şube başkanı Aydın Kalkan’ın AK Parti’den Kayseri milletvekilliğine aday adaylığını açıklaması üzerinde durmuştuk.

Bizim geleneğimizde sivil toplumun devlet yönetimine katılması çok fazla mümkün olmamıştır. Tabi burada kastettiğimiz “Sivil toplum” zenginler ve patronlar kulübü olarak kullanılan, sanayici ve işadamları tarafından kurulan, malî durumu oldukça yüksek ancak katılımcısı az ve toplumda karşılığı olmayan sivil toplum (!) kuruluşları değil, bizzat halkımız tarafından kurulan mâlî yönden zayıf ama temsil ettiği halk kitleleri oldukça güçlü, “sessiz yığınlar” ya da “sessiz kalabalıklar” diyebileceğimiz sivil toplum kuruluşlarıdır.

Gerek ülke çapında, gerekse lokal olarak şehirlerimizde bu şekilde çok sayıda sivil toplum kuruluşu vardır. Artık bu kuruluşlarımızın kendi güçlerini ve seslerini duyurmak ve ülke yönetiminde karar sahibi olmak için ortaya çıkmalarının vakti gelmiştir. Bunun ilk adımını Memur-Sen il temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Kayseri şube başkanı Sayın Aydın Kalkan atmıştı. Aydın Kalkan, Cumhurbaşkanımız ve AK Parti hükümetinin asıl mesajı olan paralel yapı ile mücadele, açılım süreci ve sivil anayasa çalışmasına vurgu yaparak öne atıldı. Şimdi sıra diğerlerinde…

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “dindar bir nesil yetiştirme” ile önce 2023, ardından 2071projelerinin hayata geçirilebilmesi için sivil toplumun çok büyük bir etkisi ve katkısı olacaktır. Cumhurbaşkanımız, bunun farkında olduğu için, bu projelerini hayata geçirebilmek maksadıyla üç sivil toplum kuruluşu ile çok yakın ilişki içerisine girmiş ve bu kurumların her ilde örgütlenmesini sağlamıştır. Bunlar, İlim-Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı ve o ilin imam-hatip mezunları derneğidir.

Bu sivil toplum kuruluşlarımız tamamen halkın içerisinden çıkan kurum ve kuruluşlardır. Belki yöneticileri sanayici ve iş adamı olsa bile patronlar ve zenginler kulübü olmaktan çok uzak bir çizgi takip etmektedir. Yani tabanda ve halk arasında karşılığı olan kurumlarımızdır.

İlimizde de örgütlenerek faaliyet yürüten bu üç kurumumuzun çok değerli yöneticileri de ilimizden AK Parti milletvekilliği için aday adayı olarak ismi geçen kişiler arasında sayılmaktadır. İlim-Yayma Cemiyeti Başkanı Sayın Oğuz Memiş, Ensar Vakfı Başkanı Sayın Ahmet Erkan ve Kayseri İmam-Hatip Mezunları Derneği (KİMDER) Başkanı Sayın Seyit Halil Yüzgeç isimleri hepimizin tanıdığı ve milletvekili olarak siyaset dünyamıza girmesini istediğimiz isimlerdir.

Bu kuruluşlarımız ilimizde kurulan ve yaptığı bazı eylemlerle sesini duyuran Kayseri Kardeşlik ve İyilik Platformu (KAYKİP) üyesi olan kuruluşlarımızdır. KAYKİP’in ses getiren ilk ciddi eylemi ise hepinizin bildiği gibi, dönemin başbakanı ve dönemimizin cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a destek olmak, onu kurtlar vadisinin aç kurtlarına teslim etmemek için düzenlediği “El Ele Eylemi” olmuştu. Hatta böyle bir eylemi AK Parti il yönetimleri ve belediye başkanları bile düzenleyememiş, belki akıllarına bile gelmemişti.

İlim-Yayma Cemiyeti Başkanı Sayın Oğuz Memiş’in Kayseri siyasetinde önemli rol oynayan bir kişiliğe sahip olduğunu da çok iyi biliyoruz. Hem o hem de Seyit Halil Yüzgeç, Ömer Dengiz’in görevden alınmasından sonra AK Parti il başkanlığı için ismi geçen önemli şahıslar arasında idiler. Zor zamanlarda, AK Parti teşkilatlarının bile ortaya çıkmaya korktukları bir dönemde, sadece ellerini değil, bütün vücutlarını taşın, hatta giyotinin altına sürmekten çekinmeyen bu cesur yürekler, şimdi milletvekilliği için adı geçenler arasında yer almaktadır.

Sivil toplumun, yani halkın bizzat kendisinin devlet yönetiminde söz ve karar sahibi olması, “Yeter, artık söz de karar da milletindir” sloganının gerçekten hayata dönüşmesini sağlamak için bu cesur yüreklerin Ankara’dan, yani AK Parti genel merkezinden, hatta Cumhurbaşkanımızın yeni sarayı olan Aksaray’dan da görülmesi gerekmektedir.

Aksi takdirde yıllardan beri memleketimizin başına çöreklenen, hiçbir probleme çözüm olmayan, bırakın çözüm bulmayı, bizzat çözümün önünde engel olan ve her çözüme yeni bir problem çıkartan zihniyetlerden kurtulmamız mümkün olmayacaktır. Seçimler gelince halkını hatırlayarak seçmenlerin kapısın çalan ama seçimlerden sonra, bırakın kapılara gitmeyi, kapısına geleni kovan siyasetçilerden bu millet bıkmış, usanmıştır.

 Cumhuriyetin ilanından bu yana milletvekili veya bakan olabilmek için illâki sanayici, işadamı, akademisyen, bürokrat, hukukçu, müteahhit vs gibi tabanda ve halk arasında karşılığı olmayan kişilerden olmak şartından ve kuruldukları koltukları bırakmak istemeyen bir çok yöneticiden kurtulabilmemiz için 7 Haziran 2015 seçimleri çok büyük bir önem arzetmektedir.

Öyleyse siyasi partilerimiz ve özellikle AK Parti çok dikkatli ve uyanık hareket etmelidir. Seçimlerden başarıyla çıkmak, paralel yapı ile ciddi manada mücadele etmek, açılım sürecinden geri adım atmamak ve başta başkanlık sistemini düzenleyecek olan sivil anayasanın çıkartılmasını sağlamak açısından milletvekili adaylarını geleneksel ve alışılagelmiş kriterlerin çok fevkinde, halktan, yani sivil toplumdan gelecek sese kulak vererek seçmek zorundadır.

Sivil toplum kuruluşlarımız da artık kendi güçlerinin farkına varmalı, halkımızın kendilerine dayatılan adayları seçmek zorunda bırakılmalarına “dur!” diyerek memleket yönetiminde söz ve karar sahibi olmaları gerekmektedir.

Yazımıza devam edeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları